Mustafa Kemal’in 1. Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti’ne gönderdiği rapor
Canik Sancağı’ndaki eşkıyalıkla asayişsizliğin sebepleri, amilleri ve bunun ortaya çıkardığı neticeleri burada yaptığım araştırmaya dayanarak ve özet olarak aşağıda arz ederim
06.05.2025 00:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine
Canik Sancağı'ndaki eşkıyalıkla asayişsizliğin sebepleri, amilleri ve bunun ortaya çıkardığı neticeleri burada yaptığım araştırmaya dayanarak ve özet olarak aşağıda arz ederim:
Seferberliğin başlangıcında sancak dâhilinde hemen yalnızca asker kaçaklarından ve İslâm, Rum, Ermeni gibi unsurlardan ayrı ayrı ve kendi hesaplarına teşekkül eden birtakım çeteler adi hırsızlıklar ve ara sıra adam öldürme olaylarıyla meşgul olmuş,
Rum ve Ermeni tehciri sırasında bu unsurlardan ortaya çıkan bazı çeteler siyasi bir şekil kazanmış ve Rusların istilası başlayınca memleket içinde kargaşa çıkarmak için bunlar Ruslar tarafından da cesaretlendirilmiş ve denizden desteklenmiş, bu kısım çetelerin eşkıyalıkları siyasi olmakla beraber mahallî takibât karşısında memleketi tehlikeye atacak dereceye düşürememiştir.
Rusların hezimete uğramasından mütarekeye varıncaya kadar da olaylar ve eşkıyalık alelâde devam etmiştir.
İslam çetelerinin teşekkülünde ise hiçbir zaman siyasi bir nitelik görülmemiştir. Mütarekeden sonra devletçe iki defa ilan edilmiş olan afta da İslâm asker kaçakları ve bir kısım İslâm eşkıyası teslim olduğu sırada Rum eşkıyasından yirmi kadar isimleri bilinen şahıs istîmân etmiştir.
Bugün sancak dâhilinde Ünye havalisindeki bir iki Ermeni çetesinden başka Ermeni çeteleri yok denecek kadar azdır ve faaliyetleri hissedilmemektedir.
Mütarekeden sonra bütün Rumlar Yunanlık millî emelleriyle her tarafta şımardığı gibi, bu havalide de Pontus Hükûmeti'nin teşkili gibi bir safsata etrafında toplanmış ve bütün Rum çeteleri düzenli bir program altında hemen tümüyle siyasi bir şekle dönüşmüştür.
Sancağın bütün Rumlarının çetelerle beraber siyasi maksatla Samsun'daki Rum Komitası ve bilhassa Rum Metropoliti Yermanos tarafından idare edilmekte olduğu kesindir.
Bu husus bizzat görüştüğüm Fransız jandarma subayı Mösyö Favro tarafından da gayr-ı ihtiyarî bir şekilde ifade edilmiştir. Mösyö Favro, Metropolit tarafından Dersaadet'te Fransız temsilcilerine gönderilen ve İslâmlar tarafından Hıristiyanlara tecavüzü anlatan ve yüz kadar abartmalı olayı sayan bir raporu gizlice bana gösterdi.
Bu rapor Osmanlı Jandarma Müfettişi Albay Felon tarafından içeriğinin araştırılması için Favro'ya gönderilmiştir. Şu son zamanlarda Samsun ve havalisindeki Rumların nüfusunu artırmak için Rusya'da ne kadar Rum varsa göçe zorlanırken, siyasi bazı çeteler de gizlice ve deniz vasıtalarıyla bazı sahil kısımlarına çıkarılmış ve içeridekiler takviye edilmiştir.
İç asayişin sağlanması için zorunlu olan kuvvetin miktarı takdir edilmeksizin askerin terhisi münasebetiyle takip kuvvetleri azalmış olduğu gibi, jandarma kuvveti esasen yok denecek derecede olduğundan Rum eşkıyasının meydan bulmasına sebep olmuştur.
Bugün Samsun kazasında kırk üç, Çarşamba kazasında iki, Bafra kazasında üç ki hemen hemen bütün reisleri ve faaliyet bölgeleri tespit edilmiş olarak 40 kadar Rum çetesi vardır.
Bunların siyasi gayelerle yıkıcı bir şekilde yaptıkları tecavüzlere ve kötülüklere uğrayan İslâm ahalisi mahallî hükûmet tarafından korunamadığı için fevkalade telaş ve heyecana düşerek, sancak dâhilinde kalan bazı İslâm çetelerinden adeta mallarının ve nüfuslarının korunması için yardım istemeye ve hatta fidye karşılığında bazı Laz çetelerini Trabzon havalisinden getirterek mal ve nüfuslarını korumaya mecburiyet hissetmiş ve netice olarak bu durum ortaya çıkmıştır ki, Rum çeteleri İslâm ahaliyi tehdit etmiş, cezalandırmış ve buna karşılık İslâm çeteleri ile adeta bazı İslâm köy ve bölgelerinde bir savunma durumu alınmıştır.
Bundan başka, hükûmetçe takip edilmekte olan tehcir işlerindeki ilgilerinden korkan bazı şahıslarla bir jandarma subayı da firar ederek kendilerine avene teşkil etmiştir. Bundan başka da İslâm ahalisine Rum eşkıyasının azgın bir şekildeki taarruzlarından etkilenip ümitsizliğe düşmüş olan bir nizamiye subayı da kendilerine göre asker kaçaklarından ve ahaliden avene bularak çete oluşturmuş bulunuyor ki, toplam olarak altısı Samsun kazasında olmak üzere on üç İslâm çetesi de faaliyet hâlindedir.
Fakat bunlar düzenli bir programa bağlı olmayarak gerek İslâm gerek Hristiyan aleyhinde gâh hırsızlık gâh da eşkıyalık ve saldırganlıkla uğraşmakta ve büyük kısmı da İslâm köylerini Rum çetelerinin taarruzlarından korumak gibi bir maksada hizmet etmektedir.
İşte tetkik ve kanaatime göre vaziyetin hakiki şekli budur. Kasabanın içinde nüfus çoğunluğuna sahip olan Rumluk tamamıyla hükûmete karşı soğuk ve çekingen; sancak dâhilinde ezici çoğunluğu olan İslâmlık da üzüntülü, korku içinde, mallarının istîman hukukundan, istikballerinden ve kötü olaylar karşısında kalmaktan endişeli bulunuyorlar.
Oraya varışımı haber alan köylüler bizzat gözyaşları içinde müracaat edip durumlarını anlatmakta ve bunların bazıları kendilerine tecavüz eden Rum eşkıya reislerinin isimlerini söylemekten çekinmektedirler. Bu durumun gerektirdiği mümkün olan tedbirler alınmıştır. Neticeyi peyderpey arz edeceğim arz olunur.
Sadaret Makamına ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine arz edilmiştir.
9'uncu Ordu Kıtaları Müfettişi Mirliva Mustafa Kemal (Atatürk'ün söylev ve demeçleri 1. ciltten)
Canik Sancağı'ndaki eşkıyalıkla asayişsizliğin sebepleri, amilleri ve bunun ortaya çıkardığı neticeleri burada yaptığım araştırmaya dayanarak ve özet olarak aşağıda arz ederim:
Seferberliğin başlangıcında sancak dâhilinde hemen yalnızca asker kaçaklarından ve İslâm, Rum, Ermeni gibi unsurlardan ayrı ayrı ve kendi hesaplarına teşekkül eden birtakım çeteler adi hırsızlıklar ve ara sıra adam öldürme olaylarıyla meşgul olmuş,
Rum ve Ermeni tehciri sırasında bu unsurlardan ortaya çıkan bazı çeteler siyasi bir şekil kazanmış ve Rusların istilası başlayınca memleket içinde kargaşa çıkarmak için bunlar Ruslar tarafından da cesaretlendirilmiş ve denizden desteklenmiş, bu kısım çetelerin eşkıyalıkları siyasi olmakla beraber mahallî takibât karşısında memleketi tehlikeye atacak dereceye düşürememiştir.
Rusların hezimete uğramasından mütarekeye varıncaya kadar da olaylar ve eşkıyalık alelâde devam etmiştir.
İslam çetelerinin teşekkülünde ise hiçbir zaman siyasi bir nitelik görülmemiştir. Mütarekeden sonra devletçe iki defa ilan edilmiş olan afta da İslâm asker kaçakları ve bir kısım İslâm eşkıyası teslim olduğu sırada Rum eşkıyasından yirmi kadar isimleri bilinen şahıs istîmân etmiştir.
Bugün sancak dâhilinde Ünye havalisindeki bir iki Ermeni çetesinden başka Ermeni çeteleri yok denecek kadar azdır ve faaliyetleri hissedilmemektedir.
Mütarekeden sonra bütün Rumlar Yunanlık millî emelleriyle her tarafta şımardığı gibi, bu havalide de Pontus Hükûmeti'nin teşkili gibi bir safsata etrafında toplanmış ve bütün Rum çeteleri düzenli bir program altında hemen tümüyle siyasi bir şekle dönüşmüştür.
Sancağın bütün Rumlarının çetelerle beraber siyasi maksatla Samsun'daki Rum Komitası ve bilhassa Rum Metropoliti Yermanos tarafından idare edilmekte olduğu kesindir.
Bu husus bizzat görüştüğüm Fransız jandarma subayı Mösyö Favro tarafından da gayr-ı ihtiyarî bir şekilde ifade edilmiştir. Mösyö Favro, Metropolit tarafından Dersaadet'te Fransız temsilcilerine gönderilen ve İslâmlar tarafından Hıristiyanlara tecavüzü anlatan ve yüz kadar abartmalı olayı sayan bir raporu gizlice bana gösterdi.
Bu rapor Osmanlı Jandarma Müfettişi Albay Felon tarafından içeriğinin araştırılması için Favro'ya gönderilmiştir. Şu son zamanlarda Samsun ve havalisindeki Rumların nüfusunu artırmak için Rusya'da ne kadar Rum varsa göçe zorlanırken, siyasi bazı çeteler de gizlice ve deniz vasıtalarıyla bazı sahil kısımlarına çıkarılmış ve içeridekiler takviye edilmiştir.
İç asayişin sağlanması için zorunlu olan kuvvetin miktarı takdir edilmeksizin askerin terhisi münasebetiyle takip kuvvetleri azalmış olduğu gibi, jandarma kuvveti esasen yok denecek derecede olduğundan Rum eşkıyasının meydan bulmasına sebep olmuştur.
Bugün Samsun kazasında kırk üç, Çarşamba kazasında iki, Bafra kazasında üç ki hemen hemen bütün reisleri ve faaliyet bölgeleri tespit edilmiş olarak 40 kadar Rum çetesi vardır.
Bunların siyasi gayelerle yıkıcı bir şekilde yaptıkları tecavüzlere ve kötülüklere uğrayan İslâm ahalisi mahallî hükûmet tarafından korunamadığı için fevkalade telaş ve heyecana düşerek, sancak dâhilinde kalan bazı İslâm çetelerinden adeta mallarının ve nüfuslarının korunması için yardım istemeye ve hatta fidye karşılığında bazı Laz çetelerini Trabzon havalisinden getirterek mal ve nüfuslarını korumaya mecburiyet hissetmiş ve netice olarak bu durum ortaya çıkmıştır ki, Rum çeteleri İslâm ahaliyi tehdit etmiş, cezalandırmış ve buna karşılık İslâm çeteleri ile adeta bazı İslâm köy ve bölgelerinde bir savunma durumu alınmıştır.
Bundan başka, hükûmetçe takip edilmekte olan tehcir işlerindeki ilgilerinden korkan bazı şahıslarla bir jandarma subayı da firar ederek kendilerine avene teşkil etmiştir. Bundan başka da İslâm ahalisine Rum eşkıyasının azgın bir şekildeki taarruzlarından etkilenip ümitsizliğe düşmüş olan bir nizamiye subayı da kendilerine göre asker kaçaklarından ve ahaliden avene bularak çete oluşturmuş bulunuyor ki, toplam olarak altısı Samsun kazasında olmak üzere on üç İslâm çetesi de faaliyet hâlindedir.
Fakat bunlar düzenli bir programa bağlı olmayarak gerek İslâm gerek Hristiyan aleyhinde gâh hırsızlık gâh da eşkıyalık ve saldırganlıkla uğraşmakta ve büyük kısmı da İslâm köylerini Rum çetelerinin taarruzlarından korumak gibi bir maksada hizmet etmektedir.
İşte tetkik ve kanaatime göre vaziyetin hakiki şekli budur. Kasabanın içinde nüfus çoğunluğuna sahip olan Rumluk tamamıyla hükûmete karşı soğuk ve çekingen; sancak dâhilinde ezici çoğunluğu olan İslâmlık da üzüntülü, korku içinde, mallarının istîman hukukundan, istikballerinden ve kötü olaylar karşısında kalmaktan endişeli bulunuyorlar.
Oraya varışımı haber alan köylüler bizzat gözyaşları içinde müracaat edip durumlarını anlatmakta ve bunların bazıları kendilerine tecavüz eden Rum eşkıya reislerinin isimlerini söylemekten çekinmektedirler. Bu durumun gerektirdiği mümkün olan tedbirler alınmıştır. Neticeyi peyderpey arz edeceğim arz olunur.
Sadaret Makamına ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetine arz edilmiştir.
9'uncu Ordu Kıtaları Müfettişi Mirliva Mustafa Kemal (Atatürk'ün söylev ve demeçleri 1. ciltten)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.