Bir toplumun genel yapısını çözüp, analiz etmek hakikaten kolay bir iş değildir. Eğer böyle bir işe kalkıştıysanız, o toplumun tarihi, coğrafyası, iklimi, dini, dili veya gelenekleri gibi birçok konuyu derinlemesine incelemeniz gerekmektedir. Bu incelemeyi yaparken bilimsel yöntemleri kullanmalı ve kesinlikle ince eleyip sık dokumalısınız.
Bir toplumun anlık tepkilerini ölçmek ise genel yapıyı anlamak yolundan geçmektedir. Yani eğer toplumun genel özellikleri hakkında bir şey bilmiyorsanız anlık nabız kontrolleri yapamazsınız. Ancak eğer o toplumun içinde büyüdüyseniz ve genel yapı hakkında biraz fikir biraz da tecrübe sahibiyseniz bu iş daha kolay bir hale gelecektir.
Konu ile ilgili bilinmesi gereken başka bir husus ise bir toplumun ne kadar duygusalsa o kadar kutuplaşmaya açık olduğu gerçeğidir. Kutuplaşma demek ise sizin yapmaya çalıştığınız anlık ölçümlerin yani nabız yoklamalarının yanlış sonuç vermesine sebep olabilecek olumsuz bir olgudur. Tabii ki her toplumda görüş ayrılıkları olabilir, -hatta hiç görüş ayrılığı yoksa sorun var diyebiliriz- ancak bu görüşler zamanla kendi yollarına gitmeyi bırakıp, sadece karşı görüşün aksi yönüne gitmeye odaklanırsa hedefinden kopar ve içi boşalır.
Türk toplumu eskiden beri geleneklerine ve örfüne son derece bağlı, dinini ve kültürünü günlük hayatının bir parçası olarak gören ve canlı tutan bir yapısı vardır.
En azından vardı.
Varmış?
Yani eskiler öyle söylüyor.
Bu özellikler de beraberinde duygusal olmayı getiriyor. Duygusal bir toplum olmak ne suç ne de kötü bir şey değil ancak yukarıda belirttiğim gibi ne kadar duygusal iseniz kutuplaşmaya o kadar açıksınız demektir.
Tabii ki bir toplum kutuplaşmaya açık diye bunun olması şart değil ancak gelin görün ki tarih boyu bize düşmanlık etmiş ve etmekte olan Batı uygarlıkları da bunun uzun zamandır farkındadır.
Takdir edersiniz ki bugün Türk toplumu, -maalesef- emperyalizmin kıskacına yakalanmış durumdadır. Sadece kendi geleceğini düşünen -veya böyle düşünmeye itilen- bireyci bir toplum oluşmuştur. İnterneti ve özellikle sosyal medyayı çok iyi pazarlayan Batı, maalesef toplumumuzu 'mış gibi' kültürüne alıştırmış durumda. Artık insanlar kızıyormuş gibi, heyecanlanıyormuş gibi, mutluymuş gibi hayatlar yaşıyorlar. Aslında yaşanılan her toplumsal olay 'yaşanılıyormuş gibi' yapıldığından çok çabuk unutuluyor. Bugün değil Soma'yı veya Ankara patlamasını, Atatürk havalimanındaki son patlamayı hatırlamak bile çok güç durumda.
Piyasaya inmek ve vatandaşın düşüncelerini almak nabız yoklamaları için şart diyebiliriz. Bunu günlük hayatınızın içinde rutin olarak yapmanın bazı yolları vardır. Örneğin ben birçok insanla muhatap olan kişileri dinlemeyi tercih ederim çünkü onlar bir şekilde her kafadaki sesi dinleyip bir 'görüş havuzu' haline geliyorlar. Yoğun kalabalıkların bulunduğu yerlerdeki esnaflar veya taksiciler her zaman ilk tercihlerim olmuştur. Bir taksici gerek radyodan gündemi takip ettiği için gerekse her düşünceden insanla -İstanbul için - hemen her olayı konuştuğundan size toplumun düşüncelerini aktarmak için bir hazine haline gelebilir.
Ben her taksiye bindiğimde bir nabız yoklaması yapmaya çalışırım. Evvelden belirttiğimiz gibi Türk toplumu duygusal bir toplum olduğundan, aldığınız tepkiler genelde açıklayıcı ve de verimli oluyor.
Toparlayacak olursak toplumsal olaylara olan bakış açınızın daha reel bir düzleme oturmasını istiyorsanız, özne olan kişi yani toplumun kendisinden zaman zaman nabız ölçümleri almanız gerekir. Bu ölçümler tecrübe edindikçe ve analiz yeteneğiniz geliştikçe birer ipucuna, oradan da olayların yakından incelenmesini sağlayan ve ufkunuzu açan doğal bir 'Büyüteç'e dönüşecektir.
Bir toplumun anlık tepkilerini ölçmek ise genel yapıyı anlamak yolundan geçmektedir. Yani eğer toplumun genel özellikleri hakkında bir şey bilmiyorsanız anlık nabız kontrolleri yapamazsınız. Ancak eğer o toplumun içinde büyüdüyseniz ve genel yapı hakkında biraz fikir biraz da tecrübe sahibiyseniz bu iş daha kolay bir hale gelecektir.
Konu ile ilgili bilinmesi gereken başka bir husus ise bir toplumun ne kadar duygusalsa o kadar kutuplaşmaya açık olduğu gerçeğidir. Kutuplaşma demek ise sizin yapmaya çalıştığınız anlık ölçümlerin yani nabız yoklamalarının yanlış sonuç vermesine sebep olabilecek olumsuz bir olgudur. Tabii ki her toplumda görüş ayrılıkları olabilir, -hatta hiç görüş ayrılığı yoksa sorun var diyebiliriz- ancak bu görüşler zamanla kendi yollarına gitmeyi bırakıp, sadece karşı görüşün aksi yönüne gitmeye odaklanırsa hedefinden kopar ve içi boşalır.
Türk toplumu eskiden beri geleneklerine ve örfüne son derece bağlı, dinini ve kültürünü günlük hayatının bir parçası olarak gören ve canlı tutan bir yapısı vardır.
En azından vardı.
Varmış?
Yani eskiler öyle söylüyor.
Bu özellikler de beraberinde duygusal olmayı getiriyor. Duygusal bir toplum olmak ne suç ne de kötü bir şey değil ancak yukarıda belirttiğim gibi ne kadar duygusal iseniz kutuplaşmaya o kadar açıksınız demektir.
Tabii ki bir toplum kutuplaşmaya açık diye bunun olması şart değil ancak gelin görün ki tarih boyu bize düşmanlık etmiş ve etmekte olan Batı uygarlıkları da bunun uzun zamandır farkındadır.
Takdir edersiniz ki bugün Türk toplumu, -maalesef- emperyalizmin kıskacına yakalanmış durumdadır. Sadece kendi geleceğini düşünen -veya böyle düşünmeye itilen- bireyci bir toplum oluşmuştur. İnterneti ve özellikle sosyal medyayı çok iyi pazarlayan Batı, maalesef toplumumuzu 'mış gibi' kültürüne alıştırmış durumda. Artık insanlar kızıyormuş gibi, heyecanlanıyormuş gibi, mutluymuş gibi hayatlar yaşıyorlar. Aslında yaşanılan her toplumsal olay 'yaşanılıyormuş gibi' yapıldığından çok çabuk unutuluyor. Bugün değil Soma'yı veya Ankara patlamasını, Atatürk havalimanındaki son patlamayı hatırlamak bile çok güç durumda.
Piyasaya inmek ve vatandaşın düşüncelerini almak nabız yoklamaları için şart diyebiliriz. Bunu günlük hayatınızın içinde rutin olarak yapmanın bazı yolları vardır. Örneğin ben birçok insanla muhatap olan kişileri dinlemeyi tercih ederim çünkü onlar bir şekilde her kafadaki sesi dinleyip bir 'görüş havuzu' haline geliyorlar. Yoğun kalabalıkların bulunduğu yerlerdeki esnaflar veya taksiciler her zaman ilk tercihlerim olmuştur. Bir taksici gerek radyodan gündemi takip ettiği için gerekse her düşünceden insanla -İstanbul için - hemen her olayı konuştuğundan size toplumun düşüncelerini aktarmak için bir hazine haline gelebilir.
Ben her taksiye bindiğimde bir nabız yoklaması yapmaya çalışırım. Evvelden belirttiğimiz gibi Türk toplumu duygusal bir toplum olduğundan, aldığınız tepkiler genelde açıklayıcı ve de verimli oluyor.
Toparlayacak olursak toplumsal olaylara olan bakış açınızın daha reel bir düzleme oturmasını istiyorsanız, özne olan kişi yani toplumun kendisinden zaman zaman nabız ölçümleri almanız gerekir. Bu ölçümler tecrübe edindikçe ve analiz yeteneğiniz geliştikçe birer ipucuna, oradan da olayların yakından incelenmesini sağlayan ve ufkunuzu açan doğal bir 'Büyüteç'e dönüşecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018