Türkiye’nin menfaatine olan birçok konuda umursamaz davranan, ayak sürten NATO, konu ABD’nin ve de İsrail’in çıkarları olduğu zaman ışık hızıyla hareket ettiğine şahit oluyoruz.
Türkiye’nin Başbakanı, Patriotların ülkesine yerleştirileceğini bilmiyordu, basından öğrendi; haberi olmadığı konuda talepkar oldu; bir anda NATO gözlemcileri illerimize doluştular; Patriot gönderecek ülkeler apar topar kararı onayladılar ve çok kısa bir zaman içinde Patriotlar devreye girmiş olacak. Şu hıza bakın…
Alman hükümeti, Türkiye’ye 2 Patriot bataryası ve 400 asker gönderilmesine onay verdi. İşin garip tarafı, yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda bir batarya için 70 askeri personelin yeterli olacağı söyleniyordu.
Daha işin başında 3 kat asker gönderiyorlar ki varın siz gerisini düşünün.
Almanya’nın ardından ABD ve Hollanda da Patriot füzeleriyle beraber 1000 kadar asker göndermeyi planlıyorlar.
Bizlere 10 Patriot için 700 asker gelecek derlerken, görünen o ki en az 2000 asker konuşlandırılacak. Tabi, sadece batarya ve askeri personel gelmiyor, casus uçakları olarak bilinen “Awacs” da gönderecekler. Tabiri caizse, her bir batarya mekanı küçük bir İncirlik haline dönüştürülüyor.
Batılı ülkeler Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında düşündükleri büyük çatışma için yeni kıvılcımlar üretiyorlar.
İncirlik bir kıvılcım, füze kalkanı bir kıvılcım, NATO’nun kara kuvvetlerinin İzmir’e taşınması bir kıvılcım ve Patriotların Türkiye’ye konuşlandırılması bir kıvılcım…
Her biri bölgesel, hatta tüm dünyaya sıçrayabilecek olan, merkezinde Türkiye’nin olduğu büyük bir savaş için yeterli kıvılcımlar ama ABD ve İsrail işi şansa bırakmak istemiyor.
Önce Türkiye-İran çatışmasıyla, Türkiye’yi daha da yıpratacaklar ve ardından son vuruşu yapacaklar. Aynen Irak’ta olduğu gibi…
Bütünlükten bahsedip bölücüleri destekliyorlar
Siyasilerimiz sürekli olarak komşu ülkelerin toprak bütünlüğünden bahsedip duruyorlar ama icraatlarına baktığımızda bu açıklamalarıyla çelişiyorlar.
Irak işgali sürecinde, Irak’ın bölüneceğinden bahsedenlere, “Biz Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” dediler. Neticede işgal bitti ve Irak hükümeti kuruldu; Irak’ın kuzeyinde de sözde Irak hükümetine bağlı bir bölge başkanı ortaya çıktı.
Ama hiç de bölge başkanı gibi davranmadı, parlamento kurdu, ordu oluşturdu, para bastı, kendi bayraklarını dalgalandırdı, Kürdistan ismiyle merkezi hükümetten bağımsız uluslar arası anlaşmalar yaptı.
Her dem Irak’ın toprak bütünlüğünden bahseden siyasilerimiz normal şartlar altında Irak hükümetini desteklemesi gerekirken, Irak’ı her kafası estiğinde bölmekle tehdit eden Barzani’nin yanında tavır aldı.
Türk siyasiler, Suriye konusunda da benzer bir tavrın içine girdiler. BM’de de temsil edilen meşru Suriye yönetimine tavır aldılar, onları bölmek isteyen terör unsurlarına destek verdiler. Üstelik muhafazakarlık konusunda mangalda kül bırakmayan siyasilerimiz, Müslüman Esad’a karşı cephe aldılar, Haçlı ABD ve İsrail’in hatırına, lideri Hıristiyan George Sabra olan, Suriye halkıyla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan Suriye Ulusal Koalisyonu’nun yanında yer aldılar.
Halbuki Türkiye’nin milli menfaatleri Saddam’ın yanında olmayı gerektiriyordu, hadi o katledildi, o zaman Irak merkezi hükümetinin yanında olmayı gerektiriyordu; Suriye’de ise Esad yönetiminin yanında olmayı gerektiriyordu.
Türk siyasiler milli menfaatleri bir kenara koydular, taşeronluk vazifelerinin gereği olarak, yarın Türkiye’yi de tehdit edecek olan unsurlara destek yoluna gittiler.
Gidişat hiç de hayır değil…
Türkiye’nin Başbakanı, Patriotların ülkesine yerleştirileceğini bilmiyordu, basından öğrendi; haberi olmadığı konuda talepkar oldu; bir anda NATO gözlemcileri illerimize doluştular; Patriot gönderecek ülkeler apar topar kararı onayladılar ve çok kısa bir zaman içinde Patriotlar devreye girmiş olacak. Şu hıza bakın…
Alman hükümeti, Türkiye’ye 2 Patriot bataryası ve 400 asker gönderilmesine onay verdi. İşin garip tarafı, yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda bir batarya için 70 askeri personelin yeterli olacağı söyleniyordu.
Daha işin başında 3 kat asker gönderiyorlar ki varın siz gerisini düşünün.
Almanya’nın ardından ABD ve Hollanda da Patriot füzeleriyle beraber 1000 kadar asker göndermeyi planlıyorlar.
Bizlere 10 Patriot için 700 asker gelecek derlerken, görünen o ki en az 2000 asker konuşlandırılacak. Tabi, sadece batarya ve askeri personel gelmiyor, casus uçakları olarak bilinen “Awacs” da gönderecekler. Tabiri caizse, her bir batarya mekanı küçük bir İncirlik haline dönüştürülüyor.
Batılı ülkeler Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında düşündükleri büyük çatışma için yeni kıvılcımlar üretiyorlar.
İncirlik bir kıvılcım, füze kalkanı bir kıvılcım, NATO’nun kara kuvvetlerinin İzmir’e taşınması bir kıvılcım ve Patriotların Türkiye’ye konuşlandırılması bir kıvılcım…
Her biri bölgesel, hatta tüm dünyaya sıçrayabilecek olan, merkezinde Türkiye’nin olduğu büyük bir savaş için yeterli kıvılcımlar ama ABD ve İsrail işi şansa bırakmak istemiyor.
Önce Türkiye-İran çatışmasıyla, Türkiye’yi daha da yıpratacaklar ve ardından son vuruşu yapacaklar. Aynen Irak’ta olduğu gibi…
Bütünlükten bahsedip bölücüleri destekliyorlar
Siyasilerimiz sürekli olarak komşu ülkelerin toprak bütünlüğünden bahsedip duruyorlar ama icraatlarına baktığımızda bu açıklamalarıyla çelişiyorlar.
Irak işgali sürecinde, Irak’ın bölüneceğinden bahsedenlere, “Biz Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” dediler. Neticede işgal bitti ve Irak hükümeti kuruldu; Irak’ın kuzeyinde de sözde Irak hükümetine bağlı bir bölge başkanı ortaya çıktı.
Ama hiç de bölge başkanı gibi davranmadı, parlamento kurdu, ordu oluşturdu, para bastı, kendi bayraklarını dalgalandırdı, Kürdistan ismiyle merkezi hükümetten bağımsız uluslar arası anlaşmalar yaptı.
Her dem Irak’ın toprak bütünlüğünden bahseden siyasilerimiz normal şartlar altında Irak hükümetini desteklemesi gerekirken, Irak’ı her kafası estiğinde bölmekle tehdit eden Barzani’nin yanında tavır aldı.
Türk siyasiler, Suriye konusunda da benzer bir tavrın içine girdiler. BM’de de temsil edilen meşru Suriye yönetimine tavır aldılar, onları bölmek isteyen terör unsurlarına destek verdiler. Üstelik muhafazakarlık konusunda mangalda kül bırakmayan siyasilerimiz, Müslüman Esad’a karşı cephe aldılar, Haçlı ABD ve İsrail’in hatırına, lideri Hıristiyan George Sabra olan, Suriye halkıyla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan Suriye Ulusal Koalisyonu’nun yanında yer aldılar.
Halbuki Türkiye’nin milli menfaatleri Saddam’ın yanında olmayı gerektiriyordu, hadi o katledildi, o zaman Irak merkezi hükümetinin yanında olmayı gerektiriyordu; Suriye’de ise Esad yönetiminin yanında olmayı gerektiriyordu.
Türk siyasiler milli menfaatleri bir kenara koydular, taşeronluk vazifelerinin gereği olarak, yarın Türkiye’yi de tehdit edecek olan unsurlara destek yoluna gittiler.
Gidişat hiç de hayır değil…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- Öcalan: ‘Varlık tanınmış, ana amaç gerçekleşmiştir’ / 10.07.2025
- Şehitlerimize yas tutarken sorular cevap bekliyor / 09.07.2025
- ‘Terörsüz Türkiye’, ‘terörsüz’ Türkiye mi? / 08.07.2025
- Batıla karşı Hüseyni duruş evrenseldir / 05.07.2025