Mevlana Celaleddin-i Rumi bir sözünde:
"Neyi arıyorsan o'sun sen" diyor.
Gelin hep birlikte bu cümlenin manasına bakalım. Bakalım da bize gönül nimeti kazandıracak sonuca ulaşalım.
Acaba biz ne haldeyiz?
Rabb'imize karşı, O'nun Habibi Ekremine, Ashabına karşı ne haldeyiz.
Tarihimize, gençliğimize, evladımıza karşı ne haldeyiz?
Acaba biz neyi istiyoruz?
Dünyayı isteyip de Allah'ı mı unuttuk? Biz dünyaya tapan mı olduk?
İstediklerimiz, iddia ettiklerimiz ile yürüdüklerimiz, aynı mı?
Kur'an'ı Kerim'de: Saf Süresi'nin ilk ayetlerinde
"Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz?" buyrulur.
Söylediği ile yaptığı ayrı olan nasıl birliği tatsın. Gövdesi ile ayakları olan nasıl vücut olsun
İsterseniz bu misali çoğaltın.
Kalpte iğne ucu kadar bir tıkanıklık bile sekteye maloluyor.
Bir diken bütün vücudu acıya boğuyor.
Belki size tuhaf gelecek ama dün diş hekiminin söylediğine hâla şaşıyorum.
Aylarca sancısı bir türlü dinmeyen dişimin nihayet ağrı sebebi bulundu. Meğer ki dişimin arasına sıkışan bir santimcik kılçıkmış. Damaklar, damarlar diş etleri kavgaya tutuşmuş, hadi çık git burası senin yerin değil, diyerek çıkışmışlar. Bu aradaki kavgalar meğer benim diş ağrımmış. Neyse ki bir türlü bulamadığım, anlayamadığım ağrının sebebini ehil hekim çözdü. Kendisine teşekkür ederim.
Bakın minik bir kılçık bile bütün vücudu sarsacak ağrılar meydana getirebiliyor.
Bütün işlerimizde hem zahir hem batın, tam bir bütünlük ile yaşamalıyız.
Niyetimiz ile samimiyetimiz gayretimiz arasına kılçık kadar dahi art niyet, iki taraflılık, bulaşırsa canlarımız bir olur mu? Başarı gelir mi? Sözümüz tesir eder mi?
Meşhur menkıbedir: İmam-ı Azam'a bir kadın bal müptelası olan oğlunu getirir; çaresini ister. İmam-ı Azam da bal yediği için çocuğun bal yemesine ilk anda karışmaz. Kırk gün bal yemez ve; "Evladım zarar göreceksin, artık yeter" der.
Burada öyle bir incelik var ki, bizim yazımızın son satırını bu çizgiyle çizebiliriz.
İsteklerimiz ile yaptıklarımız aynı olmalıdır.
Sözde ve fiilde uygunluk şart
Bugün hocalardan duyduğumuz şeyler az değildir. Duyduklarımızı uygulamaya sokamadığımız için suların boşa akması gibi bilgiler israf olup gidiyor.
Günahları biliyoruz. Görüyoruz, ama peşinden de koşuyoruz. Sonra da 'ben herşeyi biliyorum' havasına giriyoruz
Bilmek değil kardeş; yaşamaktır hüner. Sonuç buna göredir. Bütün ameller sonuçlarıyla değerlendirilir.
Bilhassa İstanbul gibi büyük şehirlere göç edip gelen çoğu ailelerin inanç, kültür ve geleneklerini yaşamayı terk ettikleri sebebiyledir ki evlatlarına iyi örnek olamamışlardır.
Ahlak'tan bahseden, inançtan, ibadetten kültür saygı, terbiye, Allah korkusu... gibi maddi ve manevi iddia'nın isbatı ile söylediğini yapmaktır. Bu nefisle yapılan mücadeledir.
Fert fert; yaptıklarımızı, niyetimizi sorgulayabilirsek, birliğe, samimiyete, huzura, mutluluğa kavuşacağımız sebepler güller gibi açacaklar.
Misafir olduğum bir evde ev sahibi kanalları ararken TV'de Hatm-i Şerif'i görünce hemen kumandayı bıraktı ve "Kur'an var başkasını aramak saygısızlık olur" demişti.
Bu Anadolu çocuğunun bu hali beni etkilemişti...
Evet...
Hayırların, yüceliklerin, birlik ve kardeşliğin, devlet, bayrak ve milli çoşkunun şaha kalkmasının, lokmamızı ağız tadıyla yemenin birinciliği için dilimiz ile gönlümüzün tuşunu tek yapmaya, koşmaya haydi!..
Rabbim cümlemizi muvaffak etsin.
"Neyi arıyorsan o'sun sen" diyor.
Gelin hep birlikte bu cümlenin manasına bakalım. Bakalım da bize gönül nimeti kazandıracak sonuca ulaşalım.
Acaba biz ne haldeyiz?
Rabb'imize karşı, O'nun Habibi Ekremine, Ashabına karşı ne haldeyiz.
Tarihimize, gençliğimize, evladımıza karşı ne haldeyiz?
Acaba biz neyi istiyoruz?
Dünyayı isteyip de Allah'ı mı unuttuk? Biz dünyaya tapan mı olduk?
İstediklerimiz, iddia ettiklerimiz ile yürüdüklerimiz, aynı mı?
Kur'an'ı Kerim'de: Saf Süresi'nin ilk ayetlerinde
"Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz?" buyrulur.
Söylediği ile yaptığı ayrı olan nasıl birliği tatsın. Gövdesi ile ayakları olan nasıl vücut olsun
İsterseniz bu misali çoğaltın.
Kalpte iğne ucu kadar bir tıkanıklık bile sekteye maloluyor.
Bir diken bütün vücudu acıya boğuyor.
Belki size tuhaf gelecek ama dün diş hekiminin söylediğine hâla şaşıyorum.
Aylarca sancısı bir türlü dinmeyen dişimin nihayet ağrı sebebi bulundu. Meğer ki dişimin arasına sıkışan bir santimcik kılçıkmış. Damaklar, damarlar diş etleri kavgaya tutuşmuş, hadi çık git burası senin yerin değil, diyerek çıkışmışlar. Bu aradaki kavgalar meğer benim diş ağrımmış. Neyse ki bir türlü bulamadığım, anlayamadığım ağrının sebebini ehil hekim çözdü. Kendisine teşekkür ederim.
Bakın minik bir kılçık bile bütün vücudu sarsacak ağrılar meydana getirebiliyor.
Bütün işlerimizde hem zahir hem batın, tam bir bütünlük ile yaşamalıyız.
Niyetimiz ile samimiyetimiz gayretimiz arasına kılçık kadar dahi art niyet, iki taraflılık, bulaşırsa canlarımız bir olur mu? Başarı gelir mi? Sözümüz tesir eder mi?
Meşhur menkıbedir: İmam-ı Azam'a bir kadın bal müptelası olan oğlunu getirir; çaresini ister. İmam-ı Azam da bal yediği için çocuğun bal yemesine ilk anda karışmaz. Kırk gün bal yemez ve; "Evladım zarar göreceksin, artık yeter" der.
Burada öyle bir incelik var ki, bizim yazımızın son satırını bu çizgiyle çizebiliriz.
İsteklerimiz ile yaptıklarımız aynı olmalıdır.
Sözde ve fiilde uygunluk şart
Bugün hocalardan duyduğumuz şeyler az değildir. Duyduklarımızı uygulamaya sokamadığımız için suların boşa akması gibi bilgiler israf olup gidiyor.
Günahları biliyoruz. Görüyoruz, ama peşinden de koşuyoruz. Sonra da 'ben herşeyi biliyorum' havasına giriyoruz
Bilmek değil kardeş; yaşamaktır hüner. Sonuç buna göredir. Bütün ameller sonuçlarıyla değerlendirilir.
Bilhassa İstanbul gibi büyük şehirlere göç edip gelen çoğu ailelerin inanç, kültür ve geleneklerini yaşamayı terk ettikleri sebebiyledir ki evlatlarına iyi örnek olamamışlardır.
Ahlak'tan bahseden, inançtan, ibadetten kültür saygı, terbiye, Allah korkusu... gibi maddi ve manevi iddia'nın isbatı ile söylediğini yapmaktır. Bu nefisle yapılan mücadeledir.
Fert fert; yaptıklarımızı, niyetimizi sorgulayabilirsek, birliğe, samimiyete, huzura, mutluluğa kavuşacağımız sebepler güller gibi açacaklar.
Misafir olduğum bir evde ev sahibi kanalları ararken TV'de Hatm-i Şerif'i görünce hemen kumandayı bıraktı ve "Kur'an var başkasını aramak saygısızlık olur" demişti.
Bu Anadolu çocuğunun bu hali beni etkilemişti...
Evet...
Hayırların, yüceliklerin, birlik ve kardeşliğin, devlet, bayrak ve milli çoşkunun şaha kalkmasının, lokmamızı ağız tadıyla yemenin birinciliği için dilimiz ile gönlümüzün tuşunu tek yapmaya, koşmaya haydi!..
Rabbim cümlemizi muvaffak etsin.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021