Tarih 2001. Prof. Dr. Haydar Baş henüz aktif siyasete girmemişti. R. T. Erdoğan'da henüz AKP'yi kurmamıştı. Trabzon'da bir düğünde Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanına gelen Sayın Erdoğan, 'yeni bir siyaset hareket içinde olduklarını ve destek istediklerini belirtmişti Sayın Baş'a.'
Sayın Baş, 'Gülen hareketinden uzak durmanız kaydıyla tabii ki destek veririz' cevabını vermişti. Sayın Erdoğan o günden sonra bir daha Sayın Baş'ı aramadı.
Şimdilerde karşı karşıya geldiği Sayın Gül, Arınç, Abdüllatif Şener, D. M. Mehmet Fırat ve birçok isimle birlikte AKP'yi kurdular. İçerde başta Gülen cemaati olmak üzere bütün cemaatlerin desteğini, dışarıdan da ABD ve İsrail desteğiyle ilk seçimlerde milletimizden üçte bir (% 34) oy alarak iktidara geldiler.
Yıl 2004. A. Necdet Sezer başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu'na Erdoğan, başbakan sıfatıyla katıldı ve bu kurulda, "Cemaate karşı bir eylem planı hazırlanması" tavsiye kararı olarak hükümete bildirildi.
Özetle hangi tavsiyelerde bulunulmuştu?
"F.Gülen grubunun yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri çok yakından takip edilmeli.
Gülen okulları, İç İşleri ve Milli Eğitim Bakanlıklarınca yakından takip edilmeli.
Öğrenci evleri, İç İşleri Bakanlığınca yakından takip edilmeli.
Yasal olmayan 'öğrenci evleri' uygulamalarına engel olunmalı.
Cemaate yapılan bağışlar ile usulsüz para hareketleri ve kara para uygulamalarının Maliye Bakanlığı-MASAK (Mali Suçlar Araştırma Kurulu) aracılığı ile takip edilmesi sağlanmalı."
Bu kararların altında imzası olanlardan biri de dönemin başbakan R. T. Erdoğan'dı. O zaman Erdoğan'ın siyasi danışması olan Yalçın Akdoğan şöyle diyordu; "2004'teki MGK kararları hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiç bir bakanlar kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır."
D. M. Mehmet Fırat AKP'de bakanken bu kararları Sayın Erdoğan'a hatırlatmış ve Sayın Erdoğan'ın, "alnı secde görenlerden bize zarar gelmez" cevabını verdiğini söylemişti.
Erdoğan ve Gülen dostluğu hem ikili olarak, hem de devlet yapılanmasında büyüdükçe büyüdü. Erdoğan, 'her istediklerini veriyordu.'
Hasret acısı bile dillendirilmeye başlandı ve 10. Türkçe olimpiyatları kapanış konuşmasında Başbakan sıfatlı Erdoğan, FETÖ liderine, "dön, bitsin bu hasret" diye sesleniyordu.
Yıl 2006'dıydı. Başbakan Erdoğan hastalanmıştı. Pensilvanya'daki zat çok üzülmüş ve hemen mesajını göndermişti; "Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan'ın aniden rahatsızlandığını ve hastaneye kaldırıldığını teessürle öğrenmiş bulunmaktayım. Kendisine geçmiş olsun der, Cenab-ı Hak'tan acil şifalar dilerim. Dualarımız onunla. Allah, onu Türkiye'ye bağışlasın."
Bir müddet sonra FETÖ lideri hastalandı. Başbakan Erdoğan hemen telefona sarıldı ve dualarıyla birlikte geçmiş olsun dileklerini okyanus ötesine gönderdi.
Bu samimiyete FETÖ lideri tam sayfa ilanla cevap verdi; "Onca iş ve dış gailenin getirdiği yoğunluk arasında lütfedip bizzat telefon ederek, samimi sesi kalbe sürur veren duasıyla 'geçmiş olsun' temennisinde bulunan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi'ye teşekkür ediyorum."
Erdoğan, FETÖ'nün yazılı medyadaki kalesi Zaman gazetesini ve yazarlarını yere göğe sığdıramıyor ve şöyle diyordu;
"Müdahalelere çanak tutmayan, psikolojik operasyonlara selam durmayan, emir-komuta zinciri içerisinde manşet atmayan, zor zamanlarda hakkı, hukuku, demokrasiyi savunan tüm yazarları buradan selamlıyorum."
FETÖ'nün görsel medyadaki kalesi STV'nin 25. Yıl pastasını kesen başbakan Erdoğan, "STV'nin ilkeli, ahlaklı ve dürüst yayıncılık anlayışıyla demokrasiye katkılarına devamını diliyorum." Diye selamlıyordu.
İngilizce dilinde eğitim veren, ajanların cirit attığı belgelenen FETÖ okullarını da yere göğe sığdıramıyordu Sayın Erdoğan; "Türk okullarıyla gurur duyuyorum. 100?den fazla ülkeye ziyarette bulundum. Gittiğim ülkelerde Türkiye'nin okullarını, vefakâr öğretmenlerini, Türkiye muhabbetiyle büyüyen, Türkçe konuşan çocukları görmekten çok büyük bir gurur hissettim."
Bu karşılıklı tevazu, aşk, övgü vs. artık ne derseniz öyle bir noktaya geldi ki, 2010 referandumunda FETÖ lideri, AKP'nin önünü açmak için "Gerekirse ölülerinizi dahi mezardan çıkarıp evet oyu kullandırın" holiganlığına soyunmuştu.
(yarın devam edelim)
Sayın Baş, 'Gülen hareketinden uzak durmanız kaydıyla tabii ki destek veririz' cevabını vermişti. Sayın Erdoğan o günden sonra bir daha Sayın Baş'ı aramadı.
Şimdilerde karşı karşıya geldiği Sayın Gül, Arınç, Abdüllatif Şener, D. M. Mehmet Fırat ve birçok isimle birlikte AKP'yi kurdular. İçerde başta Gülen cemaati olmak üzere bütün cemaatlerin desteğini, dışarıdan da ABD ve İsrail desteğiyle ilk seçimlerde milletimizden üçte bir (% 34) oy alarak iktidara geldiler.
Yıl 2004. A. Necdet Sezer başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu'na Erdoğan, başbakan sıfatıyla katıldı ve bu kurulda, "Cemaate karşı bir eylem planı hazırlanması" tavsiye kararı olarak hükümete bildirildi.
Özetle hangi tavsiyelerde bulunulmuştu?
"F.Gülen grubunun yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri çok yakından takip edilmeli.
Gülen okulları, İç İşleri ve Milli Eğitim Bakanlıklarınca yakından takip edilmeli.
Öğrenci evleri, İç İşleri Bakanlığınca yakından takip edilmeli.
Yasal olmayan 'öğrenci evleri' uygulamalarına engel olunmalı.
Cemaate yapılan bağışlar ile usulsüz para hareketleri ve kara para uygulamalarının Maliye Bakanlığı-MASAK (Mali Suçlar Araştırma Kurulu) aracılığı ile takip edilmesi sağlanmalı."
Bu kararların altında imzası olanlardan biri de dönemin başbakan R. T. Erdoğan'dı. O zaman Erdoğan'ın siyasi danışması olan Yalçın Akdoğan şöyle diyordu; "2004'teki MGK kararları hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiç bir bakanlar kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır."
D. M. Mehmet Fırat AKP'de bakanken bu kararları Sayın Erdoğan'a hatırlatmış ve Sayın Erdoğan'ın, "alnı secde görenlerden bize zarar gelmez" cevabını verdiğini söylemişti.
Erdoğan ve Gülen dostluğu hem ikili olarak, hem de devlet yapılanmasında büyüdükçe büyüdü. Erdoğan, 'her istediklerini veriyordu.'
Hasret acısı bile dillendirilmeye başlandı ve 10. Türkçe olimpiyatları kapanış konuşmasında Başbakan sıfatlı Erdoğan, FETÖ liderine, "dön, bitsin bu hasret" diye sesleniyordu.
Yıl 2006'dıydı. Başbakan Erdoğan hastalanmıştı. Pensilvanya'daki zat çok üzülmüş ve hemen mesajını göndermişti; "Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan'ın aniden rahatsızlandığını ve hastaneye kaldırıldığını teessürle öğrenmiş bulunmaktayım. Kendisine geçmiş olsun der, Cenab-ı Hak'tan acil şifalar dilerim. Dualarımız onunla. Allah, onu Türkiye'ye bağışlasın."
Bir müddet sonra FETÖ lideri hastalandı. Başbakan Erdoğan hemen telefona sarıldı ve dualarıyla birlikte geçmiş olsun dileklerini okyanus ötesine gönderdi.
Bu samimiyete FETÖ lideri tam sayfa ilanla cevap verdi; "Onca iş ve dış gailenin getirdiği yoğunluk arasında lütfedip bizzat telefon ederek, samimi sesi kalbe sürur veren duasıyla 'geçmiş olsun' temennisinde bulunan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi'ye teşekkür ediyorum."
Erdoğan, FETÖ'nün yazılı medyadaki kalesi Zaman gazetesini ve yazarlarını yere göğe sığdıramıyor ve şöyle diyordu;
"Müdahalelere çanak tutmayan, psikolojik operasyonlara selam durmayan, emir-komuta zinciri içerisinde manşet atmayan, zor zamanlarda hakkı, hukuku, demokrasiyi savunan tüm yazarları buradan selamlıyorum."
FETÖ'nün görsel medyadaki kalesi STV'nin 25. Yıl pastasını kesen başbakan Erdoğan, "STV'nin ilkeli, ahlaklı ve dürüst yayıncılık anlayışıyla demokrasiye katkılarına devamını diliyorum." Diye selamlıyordu.
İngilizce dilinde eğitim veren, ajanların cirit attığı belgelenen FETÖ okullarını da yere göğe sığdıramıyordu Sayın Erdoğan; "Türk okullarıyla gurur duyuyorum. 100?den fazla ülkeye ziyarette bulundum. Gittiğim ülkelerde Türkiye'nin okullarını, vefakâr öğretmenlerini, Türkiye muhabbetiyle büyüyen, Türkçe konuşan çocukları görmekten çok büyük bir gurur hissettim."
Bu karşılıklı tevazu, aşk, övgü vs. artık ne derseniz öyle bir noktaya geldi ki, 2010 referandumunda FETÖ lideri, AKP'nin önünü açmak için "Gerekirse ölülerinizi dahi mezardan çıkarıp evet oyu kullandırın" holiganlığına soyunmuştu.
(yarın devam edelim)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025