Millilerimiz, Güney Kore'de yeni bir tarih yazdı.
Ay-Yıldızlı ekibimiz ilk kez çeyrek finale çıktığında Türkiye sokaklara döküldü.
Millilerimiz muhteşem bir futbolla ilk kez yarı finale çıkmayı da başardı.
Türkiye, Türk dünyası ve Türk'e hasret her ülkede bayram vardı. Olmadı ama bütün dünya "final sizin hakkınızdı, futbolun güzelliğini gösterdiniz" dedi.
Millilerimiz Cumartesi günü bir büyük zafere daha imzasını attı.
Japonya'dan sonra Güney Kore'yi de devirerek iki ev sahibini yenen dünyada ilk takım unvanını aldı ve dünya üçüncüsü oldu.
Güney Kore büyük alicenaplık örneği vererek, Türkler'i bağrına bastı. Kore'deki 721 şehidimizin ruhları Korelileri öylesine fethetmiş ki, Türklere yenildikleri halde 65 bin izleyici Türkleri çılgınca alkışlıyor, bayrağımıza kendi bayrağı gibi sahip çıkıyordu.
Bu manzarayı görünce Asya'da insanlık, hayat ve gelecek pırıltıları var. Yeter ki Türkiye futbolda olduğu gibi lider olsun, bütün Asya onun etrafında pervane olur.
Şenol Güneş, onu aslanlara yem etmeyen Futbol Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy ve eleştirilere pabuç bırakmayan milli takımımız tam bir takım oldular ve bu zafere imza attılar.
Bütün medyanın gözleri bağlanmış, kupa maçları boyunca takımımızı, Güneş'i yerden yere vururken; "mahalle takımı" diye suçlarken biz Meltem ve Mesaj grubu olarak hep onlara sahip çıktık.
Çünkü biz zafere inanıyor, millilerimize güveniyor ve rakiplerimizi abartmıyorduk.
Zaten Şenol Güneş ve milli takımımızı eleştirenlerin en büyük hastalığı Avrupalı takımlara karşı duydukları hayranlık ve kendi insanımızı hor gören şaşı bakışlarıydı.
Bizlerde bu yoktu çünkü biz Kuvay-ı Milliye'nin ikinci önderi Prof. Dr. Haydar Baş'ın önümüze koyduğu "Önce bağımsız Türkiye'yi gerçekleştirme, iki yılda AB'yi, üç yılda ABD'yi aşma ve dördüncü yılda dünya lideri olma hedefine inanmış ve kilitlenmiş"tik.
Millilerimiz eleştirilere kulaklarını tıkayarak kendi mesleklerinde bunu ispat ettiler. Dünya üçüncüsü oldular. 2006 yılında Dünya Kupası'nı almaya kilitlendiler.
Şimdi bizler kendi mesleklerimizden iş hayatında bu çapta büyük hedeflere kilitlenmeli, dünyanın ilk üçüne giren doktorları, mühendisleri, işadamları olmaya talip olmalıyız.
Ve tabiî ki ülkemizi topyekûn liderliğe taşıyacak olan "Bağımsız ve güçlü Türkiye'yi kuracak" kadroları baş tacı etmeliyiz.
O zaman görün nasıl dünyaya parmaklarını ısırtıyoruz.
BTP tanıtım ve katılım geceleri siyasetteki bu zirveye koşuşun güçlü adımlarını teşkil ediyor.
Ay-Yıldızlı ekibimiz ilk kez çeyrek finale çıktığında Türkiye sokaklara döküldü.
Millilerimiz muhteşem bir futbolla ilk kez yarı finale çıkmayı da başardı.
Türkiye, Türk dünyası ve Türk'e hasret her ülkede bayram vardı. Olmadı ama bütün dünya "final sizin hakkınızdı, futbolun güzelliğini gösterdiniz" dedi.
Millilerimiz Cumartesi günü bir büyük zafere daha imzasını attı.
Japonya'dan sonra Güney Kore'yi de devirerek iki ev sahibini yenen dünyada ilk takım unvanını aldı ve dünya üçüncüsü oldu.
Güney Kore büyük alicenaplık örneği vererek, Türkler'i bağrına bastı. Kore'deki 721 şehidimizin ruhları Korelileri öylesine fethetmiş ki, Türklere yenildikleri halde 65 bin izleyici Türkleri çılgınca alkışlıyor, bayrağımıza kendi bayrağı gibi sahip çıkıyordu.
Bu manzarayı görünce Asya'da insanlık, hayat ve gelecek pırıltıları var. Yeter ki Türkiye futbolda olduğu gibi lider olsun, bütün Asya onun etrafında pervane olur.
Şenol Güneş, onu aslanlara yem etmeyen Futbol Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy ve eleştirilere pabuç bırakmayan milli takımımız tam bir takım oldular ve bu zafere imza attılar.
Bütün medyanın gözleri bağlanmış, kupa maçları boyunca takımımızı, Güneş'i yerden yere vururken; "mahalle takımı" diye suçlarken biz Meltem ve Mesaj grubu olarak hep onlara sahip çıktık.
Çünkü biz zafere inanıyor, millilerimize güveniyor ve rakiplerimizi abartmıyorduk.
Zaten Şenol Güneş ve milli takımımızı eleştirenlerin en büyük hastalığı Avrupalı takımlara karşı duydukları hayranlık ve kendi insanımızı hor gören şaşı bakışlarıydı.
Bizlerde bu yoktu çünkü biz Kuvay-ı Milliye'nin ikinci önderi Prof. Dr. Haydar Baş'ın önümüze koyduğu "Önce bağımsız Türkiye'yi gerçekleştirme, iki yılda AB'yi, üç yılda ABD'yi aşma ve dördüncü yılda dünya lideri olma hedefine inanmış ve kilitlenmiş"tik.
Millilerimiz eleştirilere kulaklarını tıkayarak kendi mesleklerinde bunu ispat ettiler. Dünya üçüncüsü oldular. 2006 yılında Dünya Kupası'nı almaya kilitlendiler.
Şimdi bizler kendi mesleklerimizden iş hayatında bu çapta büyük hedeflere kilitlenmeli, dünyanın ilk üçüne giren doktorları, mühendisleri, işadamları olmaya talip olmalıyız.
Ve tabiî ki ülkemizi topyekûn liderliğe taşıyacak olan "Bağımsız ve güçlü Türkiye'yi kuracak" kadroları baş tacı etmeliyiz.
O zaman görün nasıl dünyaya parmaklarını ısırtıyoruz.
BTP tanıtım ve katılım geceleri siyasetteki bu zirveye koşuşun güçlü adımlarını teşkil ediyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014