Gazetede bir haber okuyorum. "Filanca şahıs Beykoz'un Akbaba köyünde villa yaptıracakmış."
Artık canıma tak dedi. Beykoz, yeşile hasret çeken İstanbul'un, nefes alabileceği birkaç bahçenin, yeşil ormanın kaldığı tek yer.
Tarihî eserleri, iklimi, yeşili, çayırı, çiçeğiyle ünlü, güzel, şirin bir ilçe.
Maalesef önce boğaza yakın yerler, yamaçlar, tepelerde siteler, konutlar kurulmaya başladı. Yeşil, tepeden yedi bir hançer.
Daha sonraları eşeklerle bile gidilecek, patika yolu bulunmayan, Beykoz'un sırtındaki yemyeşil ormana Çavuşbaşı'na saplandı bir hançerde.
Şaşıp kalırsınız....
Kurallar açık ama kuralsız imar devam.
Şimdi ilkokul kitaplarında okuduğunuz ormanların faydalarını niye okuduk anlamıyorum. Çavuşbaşı, kelaynak kuşuna dönecek bu gidişle...
Şu "kısır döngü"ye de hadi gülün.
Adam ormana villa dikiyor. Niye, yemyeşil manzara var. Hadi yanına bir adam (para adamı) daha... derken yakın gelecekte Kavacık'tan Şile'ye beton yapıları, beton zinciri görürüz.
Beykoz bir bahçe ise Akbaba köyü bahçenin rengarenk gülüdür.
Osmanlı'nın konaklayıp, dinlendiği; suyu, yemişi, bahçesi, tarihî eserleriyle süslü bu köyü bir bozdunuz mu bir daha nasıl geri gelecek?
Şimdinin kısır düşüncesinde ben yiyeyimde, bugünü yaşayım da yarın ne olursa olsun.
Bu mantık ile yarınlarımız nasıl huzurlu, düzenli olacak?
Beykoz, Çavuşbaşı, derken parayı torbalarla, kasalarla taşıyanlar vurmuş parsayı...
Vekiller, sanatçılar, sporcular, ihaleciler...
Eee... Paranın açamayacağı kapı olur mu?
* * *
Beykoz belediye başkanımıza sesleniyorum. Beykoz'un artık katledilmesini önleyin.
Sayın Kaymakam, tüm basın kuruluşları ve derneklere de haykırarak diyorum ki: Belediye başkanımıza destek olun, el ele bir iş yapın.
Tarihî Tokatköyü bahçeleri gitti, incir, tane marul, soğan, biber fasulye bitti.
Teraziçeşme, Ortaçeşme etrafındaki çayırlar eridi.
Kavacık, kargacık surpacık beton hale dönüşüyor.
Polenez, Poyraz, Dereseki, M. Şevket Paşa üşüyor.
Bu yazımı lütfen yetkililere duyurun.
Ağlayanlar sadece insanlar mı? Ormanlarda ağlıyor. Sarmaşıklar, ıhlamurlar, akasyalar, kızılcıklar, meşeler...
Onların can dostları kelebekler, çekirgeler, karıncalar...
Beni dinleyin!..
Bütün Beykoz beton olunca para verip kalan ses güzelleri, siyaset güzelleri, top güzelleri artık yeni Beykozlar'a konarlar. Sen de mezartaşı bile olmayacak binaları ve kargaları (onu da bulursan) seyredersin.
Akbaba köyüne 20 yıl önce gittiğinizde buram buram yeşilin kokusunu duyardınız. Bostoncu Hamdi Ustaların, Cafer Ustaların atelyelerinden gelen yontu seslerini duyar, yonga kokularını alırdınız. Ve güller... Bahçeleri süsleyen tarihi güller mest eder etrafı.
Şimdi Akbaba'nın girişi kesilmiş, kırılmış, ezilmiş, koparılmış.
Beton evler karşılıyor şimdi sizleri. "Deli Yürek" dizisinde ki arsa mafyacıları var mı bilmiyorum ama arsalarını satışa çıkaran duydum. Gülünü satışa çıkaran aman satmasın. Muhtaçsa ihtiyaçları karşılansın. Beykoz'da artık ağaç kesilmesin orman yok olmasın.
Kimse ev yapmasın demiyorum. Orman olmayan, ekim yapılamayacak, meskene müsait yerler tespit edilsin ev yapılsın.
Ben, içtiğimiz suyun dahi yakınlarına yapılan vilları anlamıyorum.
Artık "Atı olan Üsküdar'ı geçti" sözünü öyle sorumsuzca icra edenlere kim dur diyecek bilmiyorum.
Belkide bu yazı 20 yıl sonra tesadüfen bulunursa (böyle giderse) beni haklı çıkarır. İnsanlar bir ağaç görmek için müzeye giderler.
Yazımın başlığını "Orman Canavarları" koydum. Nice insanlara "Trafik Canavarı" dendi de ne oldu ki?
Artık canıma tak dedi. Beykoz, yeşile hasret çeken İstanbul'un, nefes alabileceği birkaç bahçenin, yeşil ormanın kaldığı tek yer.
Tarihî eserleri, iklimi, yeşili, çayırı, çiçeğiyle ünlü, güzel, şirin bir ilçe.
Maalesef önce boğaza yakın yerler, yamaçlar, tepelerde siteler, konutlar kurulmaya başladı. Yeşil, tepeden yedi bir hançer.
Daha sonraları eşeklerle bile gidilecek, patika yolu bulunmayan, Beykoz'un sırtındaki yemyeşil ormana Çavuşbaşı'na saplandı bir hançerde.
Şaşıp kalırsınız....
Kurallar açık ama kuralsız imar devam.
Şimdi ilkokul kitaplarında okuduğunuz ormanların faydalarını niye okuduk anlamıyorum. Çavuşbaşı, kelaynak kuşuna dönecek bu gidişle...
Şu "kısır döngü"ye de hadi gülün.
Adam ormana villa dikiyor. Niye, yemyeşil manzara var. Hadi yanına bir adam (para adamı) daha... derken yakın gelecekte Kavacık'tan Şile'ye beton yapıları, beton zinciri görürüz.
Beykoz bir bahçe ise Akbaba köyü bahçenin rengarenk gülüdür.
Osmanlı'nın konaklayıp, dinlendiği; suyu, yemişi, bahçesi, tarihî eserleriyle süslü bu köyü bir bozdunuz mu bir daha nasıl geri gelecek?
Şimdinin kısır düşüncesinde ben yiyeyimde, bugünü yaşayım da yarın ne olursa olsun.
Bu mantık ile yarınlarımız nasıl huzurlu, düzenli olacak?
Beykoz, Çavuşbaşı, derken parayı torbalarla, kasalarla taşıyanlar vurmuş parsayı...
Vekiller, sanatçılar, sporcular, ihaleciler...
Eee... Paranın açamayacağı kapı olur mu?
* * *
Beykoz belediye başkanımıza sesleniyorum. Beykoz'un artık katledilmesini önleyin.
Sayın Kaymakam, tüm basın kuruluşları ve derneklere de haykırarak diyorum ki: Belediye başkanımıza destek olun, el ele bir iş yapın.
Tarihî Tokatköyü bahçeleri gitti, incir, tane marul, soğan, biber fasulye bitti.
Teraziçeşme, Ortaçeşme etrafındaki çayırlar eridi.
Kavacık, kargacık surpacık beton hale dönüşüyor.
Polenez, Poyraz, Dereseki, M. Şevket Paşa üşüyor.
Bu yazımı lütfen yetkililere duyurun.
Ağlayanlar sadece insanlar mı? Ormanlarda ağlıyor. Sarmaşıklar, ıhlamurlar, akasyalar, kızılcıklar, meşeler...
Onların can dostları kelebekler, çekirgeler, karıncalar...
Beni dinleyin!..
Bütün Beykoz beton olunca para verip kalan ses güzelleri, siyaset güzelleri, top güzelleri artık yeni Beykozlar'a konarlar. Sen de mezartaşı bile olmayacak binaları ve kargaları (onu da bulursan) seyredersin.
Akbaba köyüne 20 yıl önce gittiğinizde buram buram yeşilin kokusunu duyardınız. Bostoncu Hamdi Ustaların, Cafer Ustaların atelyelerinden gelen yontu seslerini duyar, yonga kokularını alırdınız. Ve güller... Bahçeleri süsleyen tarihi güller mest eder etrafı.
Şimdi Akbaba'nın girişi kesilmiş, kırılmış, ezilmiş, koparılmış.
Beton evler karşılıyor şimdi sizleri. "Deli Yürek" dizisinde ki arsa mafyacıları var mı bilmiyorum ama arsalarını satışa çıkaran duydum. Gülünü satışa çıkaran aman satmasın. Muhtaçsa ihtiyaçları karşılansın. Beykoz'da artık ağaç kesilmesin orman yok olmasın.
Kimse ev yapmasın demiyorum. Orman olmayan, ekim yapılamayacak, meskene müsait yerler tespit edilsin ev yapılsın.
Ben, içtiğimiz suyun dahi yakınlarına yapılan vilları anlamıyorum.
Artık "Atı olan Üsküdar'ı geçti" sözünü öyle sorumsuzca icra edenlere kim dur diyecek bilmiyorum.
Belkide bu yazı 20 yıl sonra tesadüfen bulunursa (böyle giderse) beni haklı çıkarır. İnsanlar bir ağaç görmek için müzeye giderler.
Yazımın başlığını "Orman Canavarları" koydum. Nice insanlara "Trafik Canavarı" dendi de ne oldu ki?
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021