Kapitalizmin son çırpınışlarını yaptığı, ömrünü tamamladığı yerli yabancı birçok ilim ve siyaset insanı tarafından itiraf ediliyor.
Tabi kapitalizm yerine hangi sistem egemen olacak, sorusuna da cevaplar aranıyor.
Özellikle ülkemizdeki bazı entel gazeteci ve siyasetçiler, "Yaşasın Sosyalizm" sloganları atmaya çalışıyor.
Ama Sosyalizm'in doğup, büyüdüğü ve harakiri yaparak tarihten silindiği Rusya'ya bakınca sesleri kesiliyor. Rusya'nın nasıl yeniden doğduğunu ise görmezlikten geliyorlar.
İnsanlık dil birliği etmişçesine iş diyor, aş diyor, hak diyor, adil paylaşım diyor, sosyal haklar diyor, huzur diyor, adalet diyor, üstünlerin egemenliğine hayır, insanca yaşamak diyor...
Diğer taraftan başta G-7'ler olmak üzere yüze yakın devletlerin yöneticileri daha önce atılmamış bir takım adımlar atıyor, kararlar alıyor, uygulamaya geçiriyorlar.
Bu ülkeler abdal değil. Aptal da değil. Peki, nereden malum oluyor bu yeni plan ve projeler?
Çin ve Rusya'nın ekonomide merkez olduğu artık itiraf edilen bir gerçek. Hatta birkaç gün önce Almanya Dışişleri Bakanı, Çin'i gelecekteki süper güç olarak nitelendirerek, Pekin ile diyalogu sadece ekonomik ve ticari konularla sınırlandırmamalıyız. Kendi değerlerimizi korumamız için ortak Avrupa stratejisine ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.
Peki, Çin nasıl Çin oldu?
Diğer taraftan dünya nüfusunun yarıdan fazlasının yaşadığı yine dünyadaki madenlerin %60'ına sahip, gıda üretiminin büyük bölümünün yapıldığı coğrafyadaki ülkeler 2006'da bir araya gelerek BRICS adı verilen örgütü kurdular.
BRICS hangi fikirler üzerine kuruldu, büyüdü ve bugün dünya ekonomisinde merkeze doğru ilerliyor?
BRICS Ülkeleri İş Geliştirme Merkezi Başkan Vekili Prof. Dr. Vladimir Gorbanovsky defalarca ülkemize geldi. Geçen yıl da geldi ve İstanbul'da Prof. Dr. Haydar Baş ile buluştu.
Sayın Gorbanovsky şöyle diyordu; "Ben İstanbul'da 4 gün kalacağım. Bu süre içinde sizinle (Prof. Dr. Haydar Baş) Milli Ekonomi Modeli'nizin, BRICS ülkelerinde pratikte daha geniş şekilde nasıl hayata geçirileceğini görüşmek istiyorum.
Çünkü Hindistanlı ve Çinli arkadaşlarımız yeni iktisadi uygulamalar için Rusya'ya bakıyorlar, Rusya ise size bakıyor."
Şimdi ülkemize bakalım! Sayın Erdoğan'ın son üç yıldır çok sık vurguladığı ekonomik söylemi neydi? Milli paralarla ticaret.
Hatta Sayın Erdoğan, Rusya ve İran ile milli paralarla ticaret yapacağız, doların sömürüsünden kurtulacağız, cümlesini bile kuruyordu.
2018 yılında BRICS ülkeleri toplantısına katılan Erdoğan toplantı sonrası, "BRICS-T neden olmasın" açıklamasını da yapmıştı.
Peki, 'milli para' tanımı kime aittir?
Cevabı 2008 yılında Prof. Dr. Xosrov Kerimov'un yaptığı açıklamadan öğrenelim. Sayın Kerimov; "Mili Para ve paranın yeni fonksiyonlarını iktisat literatürüne kazandıran Prof. Dr. Haydar Baş'ı gizlice takip edenler, O'nu gizliyorlar ama bir müddet sonra hepsi itiraf edecekler. Bu fikirlerin, görüşlerin, tespitlerin tefekkürün O'na ait olduğunu" dedi.
Dünyada bu yılın ortak gündemi virüs. Asıl gündemi ise ekonomi. Dünya ve ülkemizde Haydar Baş'ın tanım, plan ve projeleri konuşuluyor, hayata geçiriliyor.
Sayın Baş 2005 yılında ekonominin asıl tarifini yapmıştı; "İnsanın sınırlı ihtiyaçlarının sınırsız kaynaklardan karşılanması ilmidir."
"Ülkelerin gerektiğinde her türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olması, iç ve dış harcamalarının borçlanmadan temin edilmesinin adı ve formülüdür."
"Bu manada Milli Ekonomi Modeli ülkelerin kalkınmasının, ekonomik bağımsızlığın tek yoludur."
"İnsanların ihtiyaçları sınırlıdır, sınırsız olan ise ihtiraslarıdır" demişti.
Sahaya baktığımızda yine AKP'li bakanlar başta olmak üzere CHP, İYİ Parti, Saadet gibi bir çok parti ve siyasetçi cümle değişikliği bile yapmadan Milli Ekonomi Modeli başlıklarını kullanmaya başladıklarını görüyoruz.
Doğu Perinçek, dolara karşı milli para vurgusu yapıyor. Aynı vurguyu Özgür Özel yapıyor. Fatih Erbakan, ev hanımlarına maaş projesinden bahsediyor.
Ülkemizin önde gelen ekonomistlerinden Mahfi Eğilmez 29 Mart'ta, hükümete açık mektup yazısında; "İş işten geçmeden gerekeni yapmalıyız. Yasa gerekiyorsa yasa, para basmak gerekiyorsa para basmak, malzeme gerekiyorsa malzeme. Hemen bugün" diyordu.
Mahfi Bey sosyal medya hesabından; "İnsan ihtiyaçları sınırlı, kaynaklar sınırsızdır. Ancak insanın ihtirasları sınırsızdır. Bizim görevimiz insan ihtiyaçlarına en mükemmel şekilde karşılık vermektir" paylaşımını yapınca bu tanımlamanın Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olduğunu hatırlattık.
Mahfi Bey cevabında; "Kimin doğru olduğuna bir şey diyemem ama iki söylem arasında dağlar kadar fark var: Ben, istekler sınırsızdır diyorum, Haydar Baş, kaynaklar sınırsızdır diyor. Siz bu farkı anlamıyor, benim söylediğimi Haydar Baş'ın yıllar önce söylediğini öne sürüyorsunuz. Yapacak bir şey yok" dedi.
Sayın Baş'ın 2005 yılında yazdığı kitabında kayıtlı olan tanımı yukarıda yazdım. Arada dağ filan gören var mı? Ya (ç)alıntı gören var mı?
Diğer taraftan Soner Yalçın, 4 Haziran tarihli ve 'Temel mesele' başlıklı yazısında, "Bütün sistemler ölümlüdür. Kapitalizm ömrünü çoktan tamamladı. Sadece yerine ne konacağı bilinmiyor" diyordu.
Koyan koymuş ama Sayın Yalçın hala göremiyor!
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025