Akdeniz'de siyasi olarak muhataplarımız, hakikatte ise düşmanlarımız ne yapıyor?
İngiltere derin bir sessizlik içinde. Bütün AB ülkeleri bize karşı birleşti. Birleşmekle kalmadılar. Sahaya indiler. Sarrac ile görüşüyorlar. Hafter ile görüşüyorlar. Anlaşıyorlar.
Mısır ile imzalar atıyorlar. Atılan imzalara destek veriyorlar. Arap dünyasına peş peşe ziyaretler yapıyorlar. Ardından Arap ülkeleri, ülkemize karşı hadsiz ve arsız açıklamalar, sözde tehditler yapıyorlar.
Sayın Erdoğan'ın siyasi hayatında en çok kullandığı başlıklardan birisi Filistin'dir. Filistin, Fransa ve AB'nin dayatması sonucu ülkemize karşı yayınlanan bildiriye imza attı. Ümmetçi zihniyeti kutsadığı Arap Birliği, ülkemizi kınadı.
Terör örgütleriyle de görüşüyorlar. Karşılıklı askeri anlaşmalar yapıyorlar. ABD bile sözde diyalog çağrılarını bıraktı ve Türkiye Cumhuriyetini değil, bir avuç Rum'u muhatap alarak safını resmileştirdi.
Yukarıda ise Rusya da masayı hiç boş bırakmıyor. Bir yandan Eset'e kalkan olurken diğer yandan İsrail ile işbirliğini devam ettirebiliyor.
Eset'i savunurken PKK-PYD ile görüşüyor. Libya'da Hafter'in yanında ama Serrac ile de görüşüyor.
Mısır ile Rumlar ile diğer Arap ülkeleri ile de sıcak diyaloglar kurabiliyor. İran ile zaten resmi olmayan stratejik ortak konumundalar.
Özetle Rusya, ABD, Yunanistan, Fransa ve diğerleri dış politikanın tüm gereklerini yerine getirerek masada gövde-güç gösterisi yapıyorlar ki, günümüzde masa, sahadan daha güçlü, daha stratejik bir önemde.
Bize gelirsek! Sahada askerimizin eli tetikte ve Türk askerinin şakası olmadığını, olmayacağını emperyalistler tecrübe ile test etmiş, kabullenmiştirler.
Ya siyasette? Sayın Erdoğan ve hükümet yetkililerimiz hastane, yol, ofis vs. açılışlarında, canlı yayınlarda, uzanan her mikrofonda, cami çıkışlarında Macron ve Miço'ya laf ile çok iyi cevap veriyorlar. Bir de peş peşe 'Navtex'ler açıklıyoruz.
Peki, masada? Masada yoğuz. Daha doğrusu ülkemiz dört taraftan ateş sarmalına dönmüşken hiç kimseyle masa kurmadık. Kurma gayretine bile girmedik.
İşte Suriye gerçeği. Ülkemizi hem askeri, hem siyasi, hem sosyal, hem de ekonomik olarak elimizi-kolumuzu bağladı.
Eset'e bir el uzatsak bütün bağları koparıp, atacağız. Ama ne hikmetse herkese uzanan diyalog, barış, işbirliği çağrısı yapan el, Eset'e bir türlü uzatılmıyor.
Nedenini ise iktidarın ekran gülü gazeteciler, eski metin yazarları, danışmanları, 'Eset, halkını öldürdü' diyerek akıldan yoksun açıklamalarla aklamaya çalışıyorlar.
Onların seviyesine inmeyelim de, yukarıdan soralım; ABD, Irak'ta, Afganistan'da, Suriye'de kaç milyon insan öldürdü? Ya Amerika'nın, yerli halkına yaptığı soykırım!
O, ABD dost. O, İsrail'e ihtiyaç var. O, AB nihai hedefimiz. Ama Eset katil, Eset ebedi düşmanımız. Öyle mi?
Bu anlayışın sonucu ne oldu biliyor musunuz?
Yunanistan Cumhurbaşkanı, uluslararası anlaşmalara göre tabancanın bile sokulamayacağı Meis Adası'na, F-16'lar eşliğinde geldi, askeri törenle karşılandı.
Savunma Bakanımız ise adaya 2.100 metre uzaklıkta, manzaralı bir tepede 'diyalog' çağrısı yaptı, Yunan dostluğundan bahsetti.
Ardından da 25 Eylül'e kadar bölgede faaliyetlerine devam edecek olan Oruç Reis gemisi, Antalya Limanı'na demir attı.
Kamuoyu nasıl teselli edildi?
"Hazırlık çalışmaları devam eden Kanuni sondaj gemimiz Karadeniz'de sondajlarına başlayacak ve Fatih'in gücüne güç katacak."
Bakın! Geçen gün Habertürk'te, iktidarın yılmaz savunucularından Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan farkında olmadan tarihi bir itirafta bulundu; "Türkiye, Türkiye'den yönetilmiyor."
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024