Oyunun adı: Şike-toto...Oyuncular: AKP-CHP-MHPYönetmen: R.Tayyip ErdoğanFigüranlar: Bülent Arınç, Hayati Yazıcı, Mehmet Ali Şahin ve diğerleriDemek ki, itişip kakışmalar, hakaret ve sövmeler, bağırıp çağırmalar...hepsi vitrinmiş. Güreşte bildiğimiz, yağlısı, yağsızı (karakucak), minder güreşiydi; baktık ki, TBMM'inde güreşin bir başka türü de varmış: Kürsü güreşi... serbest güreş görünümündeki bu türde, kürsüdeki milletvekili el-ense ve de tırpanla alaşağı edilebiliyormuş...Bu şiddet ve kavga ortamı birden bire süt liman oluverdi. Önce dört partinin sonra BDP'nin çekilmesiyle, uzlaşmaz, barışmaz yan yana gelmez görüntüsü veren partiler ittifakla "şike yasası"nı kabul ediverdiler.Acabalar, acabalar... özellikle Fenerbahçe'nin büyük taraftar çoğunluğu oy endişesiyle, küstürülmek istenmiyor muydu?Yoksa, Tayyip Erdoğan'ın yeni Anayasa için öbür partileri tezgâha çekebilmenin giriş taksimi miydi?Cumhurbaşkanı'nın vetosuyla birlikte figüranlar iyot gibi açığa çıkmaz mı? Veto sonrası Bülent Arınç, Hayati Yazıcı yasaya karşı olduklarını, Mehmet Ali Şahin de karşı olmakla birlikte "evet demek" zorunda olduğunu (grup kararı gereği) açıkladı.Usta, hasta yatağından duruma müdahale ile "imzanızın arkasında olun" komutunu verince, yasa aynen kabul gördü. Gözlerimiz figüranlardaydı ama usta yönetmenin ültimatomu karşısında esameleri bile okunmazdı. İşte demokrasi ve dahi ileri demokrasi, işte parti içi demokrasi (!). Hem demokrasi adına üzülüyorum, hem de dostlarım için. Bülent Arınç, yıllar evvel TBMM lojmanlarında bir dost masasında gün ağarana dek pek çok şeyi paylaşmış olduğum bir meslektaşım.Hayati Yazıcı ve Mehmet Ali Şahin, hem meslektaşlarım hem de İstanbul Barosu Başkan adaylığım dönemlerinde bana adestek veren grupta, ekibimdeki dostlarımdı.Ne yazık ki, tek adam yönetimi ve parti içi demokrasisinin olmayışı pek çok milletvekilinin olduğu gibi dostlarımızın da özgür olması gereken iradelerine ipotek koyuvermişti.Bu arada bir başka yasa teklifi geldi gündeme: "tutukluluk sürelerinin kısaltılması", Adalet Bakanı buna karşı olduğunu açıkladı. Peki, "şike yasası", vetoya rağmen paldır küldür geçerken herkes sus pus. Toplum vicdanı ve adaletin yüceltilmesi gereği, ceza almaktan çıkıp, önlem olarak kalması istenen "tutukluluk sürelerinin kısaltılması" yasa teklifinde sizi huzursuz kılan neydi?Yazarı, çizeri, gazetecisi, akademisyeni... gerçek aydınlar, özgürlüklerine kavuşacaklar... bunu mu, istemiyorsunuz?"Eşitlik" adaletin olmazsa, olmazıdır. Kimilerine adalet, kimilerine zulmet değil, adaletin, adalete erişimin sağlanması için eşitlikçi bir yaklaşımla, rantiyeci ve de şantiyeci olmadan hizmet verilmesi asıldır.Yasama görevi ciddi iştir beyler, orta oyunu değil.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023