'Paralar mı kriptolu yoksa yaşananlar mı?' seslendirme dosyası:
Türkiye, cumhuriyet tarihinin en büyük döviz darboğazı, iç ve dış borç sıkıntısı yaşıyor. İşsizlik, yoksulluk verileri tavan yaptı. Salgınla mücadelede tepetaklak olmuş vaziyetteyiz.
Dış politikada herkesle kavgalıyız, dost denilenler de bizi hedefe almış vaziyette. İç politikada ise kutuplaşma ve kindarlaştırma son sürat devam ediyor.
Üstüne medyaya düşen yolsuzluk, vurgun, dolandırıcılık haberleri, bu haber fotoğraflarında siyasilerin oluşu, vatandaşta güven kaybı yanında endişe de meydana getirdi. Güven sıfırlanmış vaziyette. Ama gördüğüm kadarıyla siyasetçiler bu tabloyu kâle almıyor.
Sadece son iki yılda İranlı uyuşturucu baronu Zindaşti, Tosuncuk lakaplı Mehmet, Firari patron Galip Öztürk, Reza Zarrap, Temel Bektaşoğlu, Veysel Filiz derken Kürşat Ayvatoğlu ve Fatih Faruk Özer ile olay patladı.
Bu saydığım kişilerin hepsinin siyasetçilerle boy boy, fotoğrafları çıktı. Ortak cevap, "Her fotoğraf çektirmek isteyenin GBT'sine baktıracak değiliz ya" şeklindeydi.
Ama fotoğraflar bir tane değil çokça ve birden fazla ortamda hatta bazıları aile ortamında çekilmişti. Bazı haber kanalları da bu kişileri canlı yayınlarda konuk etmiş, üzerlerine gül dökmüştüler.
En son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Thodex'in kurucusu Fatih Faruk Özer ile fotoğraflarının ortaya çıkmasıyla ilgili olarak, "Ben yanıma gelen herkesle fotoğraf çektiriyorum, elbette çektireceğim" bildik postasını koydu.
Tabii kimin, kiminle fotoğraf çektireceği seni beni ilgilendirmez. Ama devleti, devletin itibarını, devletin imajını çok ilgilendirir.
Basit bir örnek! 15 Temmuz'dan sonra birçok siyasetçi, sanatçı, akademisyen ve gazeteci, 'benim, Gülen ile tek kare fotoğrafım yok' diyerek bir iddiada bulunmuştular. Çok geçmedi(!) bırak fotoğrafı albümler ortalığa saçıldı.
Örneğin merhum Burhan Kuzu, Zindaşti iddialarını yalanlamıştı. Fotoğraflar, telefon kayıtları, görüşmeler ortaya çıkınca, Zindaşti'yi, kendisiyle tanıştıran kişinin AKP Beşiktaş İlçe Teşkilatı üyesi Aliye Uzun olduğunu söylemişti.
Rize'den, Trabzon'a 1,5 kilo esrar taşırken yakalanan ve "uyuşturucu ticareti" suçundan 6,5 yıl ceza alan Temel Bektaşoğlu'nun devlet ricali ile fotoğrafları ortada.
Ya Veysel Filiz! Avrupalı Müslümanlar Girişimi (EMİSCO) sözcüsüymüş! Otomobilinde yaklaşık 100 kilo eroin ile yakalandı. Başta Fuat Oktay ve Bekir Bozdağ olmak üzere birçok vekil ile boy boy pozları var.
Şimdi Kürşat Ayvatoğlu ve Fatih Faruk Özer zaten top model olmuş vaziyetteler.
Dediğim gibi kimin kiminle fotoğraf çektireceğine biz karışamayız ama ortada da devletin itibarı söz konusu. Umarım anlaşılmıştır!
Diğer bir konu da bu değirmenin suyu nereden ve nasıl geldi, sorusunun cevabı. Gerçi ortada cevap yok ama bir gerçek var!
İktidar 82 milyona IBAN verdi. 2 milyar 100 milyon topladı. Fatih umut vermiş ve 389 bin kişiden 2 milyar dolar (18 milyar TL) toplamış. Aynı sektördeki bir başka isim aylık gelirinin 1 buçuk milyon lira olduğunu açıkladı.
Çok şeyler söylendi, söyleniyor ama en dikkat çekici ve kâle alınması gerekenleri Fatih ile takılan kadın söyledi: "Fatih bunları yapabilecek kapasite de birisi değil." Zaten dizi filmlerde de bu tip organizasyonların nasıl yapıldığı detaylıca işleniyor. Bakalım ne çıkacak?
İşin siyaset tarafına dönersek, eski Türkiye'de de meşhur dolandırıcılar vardı. Ama hiçbir iktidar, 'biz, Ömer olacağız, bir koyunun hesabını bile yapacağız' demiyorlardı. Öyle iddiaları da yoktu. Son iktidarın dini menşeli söylemleri ortada…
Söylem demişken! İktidar partisi batık bankaları, yazar kasaları hâlâ örnek gösteriyor.
Yeni Türkiye'den örnek vereyim; 2020'nin en çok tıklanan haber başlıklarından birisi 'Türkiye yurt dışındaki 500 milyar doların peşinde' şeklindeydi.
Neden? Çünkü birileri bu ülkede kazandıklarını yurt dışına kaçırıyorlardı.
2018 yılında Meclis'e soru önergesi verilmiş, Meclis'te tartışmalar yaşanmıştı. Haber başlığı, "İktidara yakın iş adamları 200 milyar doları yurtdışına kaçırdı" şeklindeydi.
Merak ettiğim ise batık bankaların maliyeti bu kadar yüksek miydi? Bir krizi görmek için illa banka batması mı lazım?
Sayın Erdoğan bu günlerde sıkça "94 ruhundan" bahsediyor. Bakın 1994'te Sayın Erdoğan ne demiş; "Ben bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim, duymadım. Hırsızlık babadan evlada geçer. Evlattan babaya değil. Dolayısıyla yönetimlerde hırsızlık, yukarıdaki üst yöneticilerden alttaki yöneticilere, oradan da halka yansır."
Dış politikada herkesle kavgalıyız, dost denilenler de bizi hedefe almış vaziyette. İç politikada ise kutuplaşma ve kindarlaştırma son sürat devam ediyor.
Üstüne medyaya düşen yolsuzluk, vurgun, dolandırıcılık haberleri, bu haber fotoğraflarında siyasilerin oluşu, vatandaşta güven kaybı yanında endişe de meydana getirdi. Güven sıfırlanmış vaziyette. Ama gördüğüm kadarıyla siyasetçiler bu tabloyu kâle almıyor.
Sadece son iki yılda İranlı uyuşturucu baronu Zindaşti, Tosuncuk lakaplı Mehmet, Firari patron Galip Öztürk, Reza Zarrap, Temel Bektaşoğlu, Veysel Filiz derken Kürşat Ayvatoğlu ve Fatih Faruk Özer ile olay patladı.
Bu saydığım kişilerin hepsinin siyasetçilerle boy boy, fotoğrafları çıktı. Ortak cevap, "Her fotoğraf çektirmek isteyenin GBT'sine baktıracak değiliz ya" şeklindeydi.
Ama fotoğraflar bir tane değil çokça ve birden fazla ortamda hatta bazıları aile ortamında çekilmişti. Bazı haber kanalları da bu kişileri canlı yayınlarda konuk etmiş, üzerlerine gül dökmüştüler.
En son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Thodex'in kurucusu Fatih Faruk Özer ile fotoğraflarının ortaya çıkmasıyla ilgili olarak, "Ben yanıma gelen herkesle fotoğraf çektiriyorum, elbette çektireceğim" bildik postasını koydu.
Tabii kimin, kiminle fotoğraf çektireceği seni beni ilgilendirmez. Ama devleti, devletin itibarını, devletin imajını çok ilgilendirir.
Basit bir örnek! 15 Temmuz'dan sonra birçok siyasetçi, sanatçı, akademisyen ve gazeteci, 'benim, Gülen ile tek kare fotoğrafım yok' diyerek bir iddiada bulunmuştular. Çok geçmedi(!) bırak fotoğrafı albümler ortalığa saçıldı.
Örneğin merhum Burhan Kuzu, Zindaşti iddialarını yalanlamıştı. Fotoğraflar, telefon kayıtları, görüşmeler ortaya çıkınca, Zindaşti'yi, kendisiyle tanıştıran kişinin AKP Beşiktaş İlçe Teşkilatı üyesi Aliye Uzun olduğunu söylemişti.
Rize'den, Trabzon'a 1,5 kilo esrar taşırken yakalanan ve "uyuşturucu ticareti" suçundan 6,5 yıl ceza alan Temel Bektaşoğlu'nun devlet ricali ile fotoğrafları ortada.
Ya Veysel Filiz! Avrupalı Müslümanlar Girişimi (EMİSCO) sözcüsüymüş! Otomobilinde yaklaşık 100 kilo eroin ile yakalandı. Başta Fuat Oktay ve Bekir Bozdağ olmak üzere birçok vekil ile boy boy pozları var.
Şimdi Kürşat Ayvatoğlu ve Fatih Faruk Özer zaten top model olmuş vaziyetteler.
Dediğim gibi kimin kiminle fotoğraf çektireceğine biz karışamayız ama ortada da devletin itibarı söz konusu. Umarım anlaşılmıştır!
Diğer bir konu da bu değirmenin suyu nereden ve nasıl geldi, sorusunun cevabı. Gerçi ortada cevap yok ama bir gerçek var!
İktidar 82 milyona IBAN verdi. 2 milyar 100 milyon topladı. Fatih umut vermiş ve 389 bin kişiden 2 milyar dolar (18 milyar TL) toplamış. Aynı sektördeki bir başka isim aylık gelirinin 1 buçuk milyon lira olduğunu açıkladı.
Çok şeyler söylendi, söyleniyor ama en dikkat çekici ve kâle alınması gerekenleri Fatih ile takılan kadın söyledi: "Fatih bunları yapabilecek kapasite de birisi değil." Zaten dizi filmlerde de bu tip organizasyonların nasıl yapıldığı detaylıca işleniyor. Bakalım ne çıkacak?
İşin siyaset tarafına dönersek, eski Türkiye'de de meşhur dolandırıcılar vardı. Ama hiçbir iktidar, 'biz, Ömer olacağız, bir koyunun hesabını bile yapacağız' demiyorlardı. Öyle iddiaları da yoktu. Son iktidarın dini menşeli söylemleri ortada…
Söylem demişken! İktidar partisi batık bankaları, yazar kasaları hâlâ örnek gösteriyor.
Yeni Türkiye'den örnek vereyim; 2020'nin en çok tıklanan haber başlıklarından birisi 'Türkiye yurt dışındaki 500 milyar doların peşinde' şeklindeydi.
Neden? Çünkü birileri bu ülkede kazandıklarını yurt dışına kaçırıyorlardı.
2018 yılında Meclis'e soru önergesi verilmiş, Meclis'te tartışmalar yaşanmıştı. Haber başlığı, "İktidara yakın iş adamları 200 milyar doları yurtdışına kaçırdı" şeklindeydi.
Merak ettiğim ise batık bankaların maliyeti bu kadar yüksek miydi? Bir krizi görmek için illa banka batması mı lazım?
Sayın Erdoğan bu günlerde sıkça "94 ruhundan" bahsediyor. Bakın 1994'te Sayın Erdoğan ne demiş; "Ben bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim, duymadım. Hırsızlık babadan evlada geçer. Evlattan babaya değil. Dolayısıyla yönetimlerde hırsızlık, yukarıdaki üst yöneticilerden alttaki yöneticilere, oradan da halka yansır."
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024