(...dünden devam)
Ebu Bekir'in mihrapta durduğunu görünce kenara çekilmesi için mübarek eliyle işaret etti.
Ebu Bekir kenara çekilince Efendimiz (s.a.v), yerine geçip yeniden tekbir getirerek namaz kıldırdı. O'nun kaldığı yerden devam ettirmedi.
Namazı tamamladıktan sonra evine gidip Ebu Bekir, Ömer ve onlarla birlikte mescitte olanları huzuruna çağırtarak, "Size, Usame'nin ordusu ile gitmenizi emretmemiş miydim?" buyurdu.
"Evet ya Resûlullah, emretmiştin" dediler.
"Peki, niçin emrimi yerine getirmediniz?" buyurdu.
Ebu Bekir, "Ben gitmiştim fakat sizi bir kez daha görüp ahdimi yenilemek üzere geri döndüm" diye cevap verdi.
Ömer, "Ey Allah'ın Resulü, ben gitmedim. Çünkü Sizin durumunuzu Medine'den gelen süvarilerden öğrenmek istemiyordum" dedi.
Resûlullah üç kere, "Katılın Usame'nin ordusuna, ondan geri kalmayın" buyurdu.
Hz. Peygamberin bütün teşvik ve bedduasına rağmen ordu yavaş davranmaya devam ediyordu.
Rebiyülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü Usame, Hz. Peygamber'in huzuruna çıktı.
Peygamber (s.a.v) ona, "Yüce Allah'ın bereketiyle yarın erkenden hareket et" buyurarak, hareket etmesini emretti.
Usame, Peygamber'le vedalaşıp ordugâha döndü. Usame ordugâha dönerken Ömer b. Hattab ve birkaç kişi tekrar ordudan ayrılıp Medine'ye geri gitti. (Prof. Dr. Haydar Baş'ın Rahmet-el Lil Alemin 2. cilt ve İmam Ali eserleri başta olmak üzere et-Tabakat'ül-Kübra, Tarih-i Taberî'ye, el-Kâmil'e, es-Siret'ül-Halebiyye'ye, es-Siret'üd-Dehlâniyye'ye, Halebî, Buhari, Vâkıdî, el-Megazî, adlı Sünni eserlerin ilgili bölümlerinden derlenmiştir.)
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Peygamber Efendimizin hastalığı iyice şiddetlendi. Ayetlerde; "Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı. O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz. O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir." (Necm, 2-3-4) ayetlerinin muhatabı Hz. Peygamber (s.a.v); "Bana kalem ve kağıt getirin size öyle bir şey yazayım ki benden sonra asla sapmayasınız" dedi.
Sonra ne oldu biliyor musunuz? Usame'nin ordusuna asker olarak tayin edilmiş, Medine'de olmaması gereken kişilerden birisi, 'Peygamberin ağrıları şiddetlendi; bizim yanımızda Allah'ın kitabı var, o bize yeter' dedi.
Peygamberin eşleri ve evde olanların kimisi bu sözün sahibi ile aynı kanaatteyken kimisi de bu mantığa karşı çıkarak tartıştılar. Peygamberimiz, hepsini huzurundan kovdu. (Kıstas olayını okursanız o kişi ve kişilerin kim olduğunu görürsünüz)
Peygamberimiz kimi çağırdı?
Resûlullah'ın durumu iyice ağırlaşmıştı. Bir ara bayıldı. Kendine gelince şöyle dedi: "Bana kardeşimi ve arkadaşımı çağırın."
Aişe, Ebu Bekir'i; Hafsa da Ömer'i çağırdı. Ancak Resûlullah şöyle buyurdu: "Dağılın, eğer size ihtiyacım olursa sizi çağırırım."
Efendimiz tekrar, "Bana kardeşimi ve yardımcımı çağırın" buyurdu. Ümmü Seleme, "Ali'yi çağırın, Efendimiz O'ndan başkasını istemiyor" dedi. Hz. Ali'yi çağırdılar.
Resûlullah, O'na yaklaşmasını işaret etti. Hz. Ali, O'na sarıldı. Ve uzun süre Resûlullah, Hz. Ali'nin kulağına bir şeyler söyledi.
Artık Resûlullah'ın vefatı an meselesiydi. Ruhunu teslim etmeden az önce Hz. Ali'ye:
"Ya Ali, başımı kucağına al, Allah'ın emri gerçekleşmek üzeredir. Ruhumu teslim edince başımı, kendine doğru çek. Beni kıbleye doğru yatır. Bana, kendin gusül ver. Ve sen kefenle. Herkesten önce Sen, Bana namaz kıl. Ve Beni defnetmeden önce Benden ayrılma. Ve bütün bunları yaparken Allah'tan yardım dile" buyurdu.
Peygamberimizin yazdırılmayan fakat sözle beyan ettiği son vasiyeti 3 madde idi.
"Müşrikleri Arap Yarımadası'ndan çıkarın. Gelen heyetleri Benim yaptığım gibi ağırlayıp, yolcu edin. Üçüncüsünü ise ravi bilerek söylemedi veya 'unuttum' dedi." (Buhari, Sahih, c. 2, s. 118; Müslim, Vasiyet kitabı; Hamidi, Cem'un, Beyn'es-Sahihayn; İmam Hanbel, Müsned, c. 1, s. 222; İbn Ebi'l-Hadid, Nehcü'l-Belağa Şerhi, c.2, s.563)
Peygamberimiz ruhunu teslim etti. Usame'nin ordusunda asker olarak bulunan ve çoktan Medine'den uzaklaşmış olması gereken o ünlü isimler hemen Sakife isimli yerde halife tartışmaları başlattı.
Büyük tartışmalar, kavgalar yaptılar. Hepinizin çok iyi bildiği 17 sahabenin Allah'ın emrini ve Resulünün Gadir-i Hum'da aldığı biatı hatırlatarak yaptıkları itirazına rağmen Ebu Bekir'i halife seçtiler.
(Ravinin bilerek söylemediği veya unuttum, dediği şey İmam Ali'nin hilafetidir)
Usame'nin ordusuna ne oldu?
Ordu, Medine'nin hemen dışında beklemeye devam ediyordu. Bazıları da orduyu dağıtmak ya da komutanını değiştirmek için harekete geçmişti.
Bunlar, Ebu Bekir'e niyetlerini belirtip, istekleri için ısrar ettiler.
Ebu Bekir bunu reddetti. O kişiler, Ömer'e gittiler ve ikna ettiler. Ömer b. Hattab, Ebu Bekir'e gelip, o komutanı azletmesini ve yerine başka birini tayin etmesini istedi.
Kitaplardaki ifadeyle; Ebu Bekir ayağa kalkıp, Ömer'i sakalından tutup, "Annen, sensiz kalsın ya Ömer! Onu, Peygamber (s.a.v) tayin etti, sen ise benden azlini istiyorsun öyle mi?" dedi ve orduyu gönderdi.
Ya! Oyun çok açık. Akledebilenler için ne mutlu!
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024