Bugün Ramazan'ın son günü. Yarın bayram. Sayılı günler tez geçer derler. Hep öyle olur. Bu Ramazan da çok çabuk geçti. Gelecek Ramazan'a ya kısmet...
Ramazan sadece bir oruç ayı değil. Esasen Ramazan insanlık tarihinin bir dönüm noktası. Çünkü Allah'ın vahyinden mahrum kalarak kararan dünya bu ayda başlayan vahiyle yeniden aydınlanmağa başlamıştır.
Yani bu ay Kur'an-ı Kerim ayetlerinin Hz. Muhammed (sav)'a vahyedildiği aydır. Bu münasebetle İslam'ın ve Peygamberliğin başlangıcıdır.
İşte bu münasebette bu ay rahmettir, mağfirettir ve kurtuluştur. Ve bilhassa bu yüzden yarın bayramdır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) alemlere rahmet, kitabımız Kur'an-ı Kerim insanlığa hidayettir. O halde İslam dini Peygamberimizle rahmet, Kur'an ile de hidayettir.
İşte sadece bu yüzden bütün insanlığın öncelikle inanması, bilmesi ve yaşaması ve her türlü tartışmanın dışında tutulması gereken bu rahmet ve hidayet gerçeğidir.
Ramazan 15 asır evvel nasıl bütün alemleri ve insanlığı kuşatıp aydınlattı ise bugün de öyle olmalıydı. Çünkü insanlık dün İslam'a ne kadar muhtaç idiyse bugün de en az o kadar muhtaçtır.
Ama, maalesef öyle olmadı. İslam'ın aydınlığından rahatsız olup dünyayı karanlığa boğmak isteyenler İslam'a inanmak, İslam'ı yaşamak ve öğrenmek yerine onu tartışmak adı altında münakaşa konusu yapmayı tenkil etmeyi, kendi kusur ve etniklerini onda görmeyi tercih ettiler.
Ve her Ramazan olduğu gibi bu Ramazan da "zenginin malı züğürdün çenesi" hikâyesi tartışmalarla, münakaşalarla, dedikodularla havanda su döverek geçirildi.
Neticede Allah'ın son dinine inanıp sahip çıkmazsan, elin oğlu Pavlov'un dinini senin ülken de pazarlamaya kalkar. Bu pazarlamada tamamıyla siyasi olduğu için senin ülkenin ve devletinin bağımsızlığı da, toprak bütünlüğü de tehlikeye girer.
İşte bu mübarek Ramazan ayı kimilerinin gafleti, kimilerinin dalaleti ve kimilerinin de ihaneti ile böyle geçti.
Bir başka ifade ile bu millete ve insanlığa İslam'ı öğretmek şerefi yerine İslam'ın dedikodusunu yapma zilletine düştük.
Kur'an'ın, Peygamberin, sünnetin yani İslam'ın ve Müslüman'ın dedikodusunu yapmayı ilim, yapanları da alim sandık.
Ve maalesef bizler İslam'ın dedikodusunu yaparken birileri ülkemizde kiliseler açmaya, İnciller dağıtmaya, gençlerimiz başta olmak üzere halkımızı Hıristiyan yapmaya çoktan başlamışlardı bile...
Tamamıyla kanunsuz ve yasak olan ve gayesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü hedef alan bu faaliyetler, hoşgörü ve diyalog adı altında yapılan çalışmalar ve iftar programlarıyla adeta meşrulaştırıldılar.
İslam'ın Allah'ın son ve yegâne dini olduğu, dünyayı ve ahıreti kuşattığı ve dolayısı ile bu manada da son ve tek din olduğu için bütün insanlığın inanması gereken bir din olduğu gözardı edilerek basit, seviyesiz yalan yanlış yorumlarla Müslümanlar ve bütün insanlık Hıristiyanlığın kucağına itiliyor.
Son zamanlarda moda haline gelen papa ziyaretleri, misyoner faaliyetleri, kilise açmalar, İncil dağıtmalar, Türk gençlerini Hıristiyanlaştırmalar bu kadar yaygın ve açıktan yapılırken hâlâ birilerinin ve bazı ilahiyatçıların Kur'an'ı anlamaktaki zaaflarını, Peygamberimiz ve onun sünnetine karşı ilgisiz, duyarsız ve yetersiz kalmalarını şimdi daha iyi anlamak lazım diye düşünüyorum.
İşte bu bayram münasebetiyle Prof. Dr. Haydar Baş'ın devlet, millet, vatan, bayrak, sancak ve topyekün milli, manevi, ahlâki, tarihi konulardaki hassasiyetini ve endişelerini bir de bu açılardan değerlendirmek bize hem onu ve hem de ülkemizi daha iyi tanıma ve anlama fırsatı verecektir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi biz ve bütün insanlık asr-ı saadette yaşanan İslam'a muhtacız. O'nu anlamaktan çok uzak olanların şahsi, indi ve dünyalık kokan yorumlarına değil.
Ramazan sadece bir oruç ayı değil. Esasen Ramazan insanlık tarihinin bir dönüm noktası. Çünkü Allah'ın vahyinden mahrum kalarak kararan dünya bu ayda başlayan vahiyle yeniden aydınlanmağa başlamıştır.
Yani bu ay Kur'an-ı Kerim ayetlerinin Hz. Muhammed (sav)'a vahyedildiği aydır. Bu münasebetle İslam'ın ve Peygamberliğin başlangıcıdır.
İşte bu münasebette bu ay rahmettir, mağfirettir ve kurtuluştur. Ve bilhassa bu yüzden yarın bayramdır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) alemlere rahmet, kitabımız Kur'an-ı Kerim insanlığa hidayettir. O halde İslam dini Peygamberimizle rahmet, Kur'an ile de hidayettir.
İşte sadece bu yüzden bütün insanlığın öncelikle inanması, bilmesi ve yaşaması ve her türlü tartışmanın dışında tutulması gereken bu rahmet ve hidayet gerçeğidir.
Ramazan 15 asır evvel nasıl bütün alemleri ve insanlığı kuşatıp aydınlattı ise bugün de öyle olmalıydı. Çünkü insanlık dün İslam'a ne kadar muhtaç idiyse bugün de en az o kadar muhtaçtır.
Ama, maalesef öyle olmadı. İslam'ın aydınlığından rahatsız olup dünyayı karanlığa boğmak isteyenler İslam'a inanmak, İslam'ı yaşamak ve öğrenmek yerine onu tartışmak adı altında münakaşa konusu yapmayı tenkil etmeyi, kendi kusur ve etniklerini onda görmeyi tercih ettiler.
Ve her Ramazan olduğu gibi bu Ramazan da "zenginin malı züğürdün çenesi" hikâyesi tartışmalarla, münakaşalarla, dedikodularla havanda su döverek geçirildi.
Neticede Allah'ın son dinine inanıp sahip çıkmazsan, elin oğlu Pavlov'un dinini senin ülken de pazarlamaya kalkar. Bu pazarlamada tamamıyla siyasi olduğu için senin ülkenin ve devletinin bağımsızlığı da, toprak bütünlüğü de tehlikeye girer.
İşte bu mübarek Ramazan ayı kimilerinin gafleti, kimilerinin dalaleti ve kimilerinin de ihaneti ile böyle geçti.
Bir başka ifade ile bu millete ve insanlığa İslam'ı öğretmek şerefi yerine İslam'ın dedikodusunu yapma zilletine düştük.
Kur'an'ın, Peygamberin, sünnetin yani İslam'ın ve Müslüman'ın dedikodusunu yapmayı ilim, yapanları da alim sandık.
Ve maalesef bizler İslam'ın dedikodusunu yaparken birileri ülkemizde kiliseler açmaya, İnciller dağıtmaya, gençlerimiz başta olmak üzere halkımızı Hıristiyan yapmaya çoktan başlamışlardı bile...
Tamamıyla kanunsuz ve yasak olan ve gayesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü hedef alan bu faaliyetler, hoşgörü ve diyalog adı altında yapılan çalışmalar ve iftar programlarıyla adeta meşrulaştırıldılar.
İslam'ın Allah'ın son ve yegâne dini olduğu, dünyayı ve ahıreti kuşattığı ve dolayısı ile bu manada da son ve tek din olduğu için bütün insanlığın inanması gereken bir din olduğu gözardı edilerek basit, seviyesiz yalan yanlış yorumlarla Müslümanlar ve bütün insanlık Hıristiyanlığın kucağına itiliyor.
Son zamanlarda moda haline gelen papa ziyaretleri, misyoner faaliyetleri, kilise açmalar, İncil dağıtmalar, Türk gençlerini Hıristiyanlaştırmalar bu kadar yaygın ve açıktan yapılırken hâlâ birilerinin ve bazı ilahiyatçıların Kur'an'ı anlamaktaki zaaflarını, Peygamberimiz ve onun sünnetine karşı ilgisiz, duyarsız ve yetersiz kalmalarını şimdi daha iyi anlamak lazım diye düşünüyorum.
İşte bu bayram münasebetiyle Prof. Dr. Haydar Baş'ın devlet, millet, vatan, bayrak, sancak ve topyekün milli, manevi, ahlâki, tarihi konulardaki hassasiyetini ve endişelerini bir de bu açılardan değerlendirmek bize hem onu ve hem de ülkemizi daha iyi tanıma ve anlama fırsatı verecektir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi biz ve bütün insanlık asr-ı saadette yaşanan İslam'a muhtacız. O'nu anlamaktan çok uzak olanların şahsi, indi ve dünyalık kokan yorumlarına değil.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010