Hükümet, Reyhanlı katliamını kapatmak istiyor. Bunun için medyası ile vekilleri ile devlet kurumları ile büyük çaba sarf ediyor. Hükümet, kendince faili bulmuş, yargılamasını yapmış ve hesabını kesmiş durumda. Ama delillerin hepsi hükümet aleyhine.
Öte yandan medyadaki, AKP mürekkebi kullanan dolma kalemler başka zannılar ve vahşiler üretme gayretinde.
Star gazetesi, A haber ve Hakan Albayrak isimlerini yan yana koyduğumuzda karşımıza diyalogcu mantığı çıkıyor ve bu vahşetin ardından yine o mantık karşımızda.
Hani Irak'ta katledilen milyonları göremeyip, İsrailli çocuklardan ötürü uykuları kaçanların mantığı. Mavi Marmara'dakiler ölümü hak etti, diyenlerin mantığı. Yahudi ve Hıristiyanları cennete havale edip, Alevi ve Şii kardeşlerimizin katline hükmedenlerin mantığı.
Hakan Albayrak diyor ki; Bu ülkenin çocuğu olmaktan utanıyorum. Reyhanlı katliamında ölenlerin çoğunu, vatandaşlarımız hem de başlarını taşla ezerek öldürmüşler, diyor A kanalında.
İşe bak! Muammer Güler ölenlerin tamamı Türk vatandaşı diyor. Valilik bu iftirayı yalanlıyor. Bu şahıs milletime en acılı gününde iftira atıyor.
Bu şahsa sormak istiyorum; Bu katliamda kaç kişi öldü. Hükümetin açıkladığı gibi 51 kişi mi? Yoksa gayri resmi yollardan açıklanan 177 kişi mi? Önce bu sorunun cevabını açıkla sonra utan.
Diğer yandaş kalemler ise bu patlamayı ya Esad'a mal etme gayretinde, ya da açılım sürecini bitirmek isteyen, sanal sığınakları olan derin devlete.
Ama Türk Milleti ve Reyhanlıdaki kardeşlerimiz kan bedeli istiyor. Bu bedel para değil. Çünkü milletimiz bu saldırının ne Esad, ne de açılımla ilgisi olduğuna inanmıyor. Fail istiyor, gerçekleri öğrenmek istiyor. Kim yaptı bu katliamı?
Bu saldırının ilginç bir özelliği de 11 Eylül saldırılarına benzemesi. İkiz kuleler yıkıldığı gün, bu binalarda görev yapan hiçbir Yahudi işe gitmemiş. Reyhanlı'daki vatandaşlarımızda benzer bir soru soruyorlar;
Patlamanın olduğu caddeler Suriye'den gelenlerle, seyyar satıcılık yapanlarla, ÖSO denen militanlarla dolu olurdu. Neden bu patlamalarda bir tek Suriyeli militan bile ölmedi.
Sonra patlama anlarını Suriyeli militanlar, Reyhanlı tepelerinden an ve an çektiler. Haber bültenlerinde bile izledik.
Sarai Sierra'nın telefon görüşmelerini, twitlerini, maillerini, adım adım izleyen emniyet ve istihbarat, bu görüntüleri kim ve nasıl çekmiş, internete nereden yüklemiş vs. sorularının cevabını niye bulmadı?
Sosyal medyada ise çok düşündürücü soru ve yaklaşımlar var.
*Bir ilçede bütün mobese cihazları aynı anda bozulabilir mi? O ilçedeki belediye ve kamu görevlileri ne iş yapar?
* Belediyenin apar topar temizlik işine girişmesi, birilerinin pisliğini gizlemek için mi?
*Angelina Jolie, göğüslerini aldırdıktan sonra Reyhanlı'ya da gelecek mi?
* Üç bakan, 2600 polisle Reyhanlı'ya geldi. Erdoğan geleceğim, diyor. Kaç polisle?
* Emine Erdoğan, Uludere'ye anında gitti, gözyaşı döktü. Reyhanlı'ya niye gecikti?
* Akil adamlar Reyhanlı'ya ne zaman gelecek?
Evet, paylaşım çok. Gerçek ise Türkiye ve Reyhanlı bir bedel istiyor. Bakalım! Erdoğan, ABD'den ne getirecek?
Mehmet Metiner provokasyoncu mu?
Meclis Çözüm Komisyonu’nda, BDP’li, Hüsamettin Zenderlioğlu cezaevinde yaşadıklarını anlatırken; “Bana dendi ki, sen, Türk bayrağı düşmanısın. Ben de dedim ki, ‘ben bayrağı yanımda taşıyorum, eğer öyle olsaydı atar, yanımda taşımazdım.”
Aynı komisyonda, AKP’li Mehmet Metiner ise “Ne Türk bayrağı, Türkiye bayrağı, her şeyi Türkleştiriyorsunuz” diye isyan ediyor.
Metiner’in dokunulmazlığına hürmeten (!) kendisini, parti arkadaşı Zeyid Aslan’a havale ediyorum.
Öte yandan medyadaki, AKP mürekkebi kullanan dolma kalemler başka zannılar ve vahşiler üretme gayretinde.
Star gazetesi, A haber ve Hakan Albayrak isimlerini yan yana koyduğumuzda karşımıza diyalogcu mantığı çıkıyor ve bu vahşetin ardından yine o mantık karşımızda.
Hani Irak'ta katledilen milyonları göremeyip, İsrailli çocuklardan ötürü uykuları kaçanların mantığı. Mavi Marmara'dakiler ölümü hak etti, diyenlerin mantığı. Yahudi ve Hıristiyanları cennete havale edip, Alevi ve Şii kardeşlerimizin katline hükmedenlerin mantığı.
Hakan Albayrak diyor ki; Bu ülkenin çocuğu olmaktan utanıyorum. Reyhanlı katliamında ölenlerin çoğunu, vatandaşlarımız hem de başlarını taşla ezerek öldürmüşler, diyor A kanalında.
İşe bak! Muammer Güler ölenlerin tamamı Türk vatandaşı diyor. Valilik bu iftirayı yalanlıyor. Bu şahıs milletime en acılı gününde iftira atıyor.
Bu şahsa sormak istiyorum; Bu katliamda kaç kişi öldü. Hükümetin açıkladığı gibi 51 kişi mi? Yoksa gayri resmi yollardan açıklanan 177 kişi mi? Önce bu sorunun cevabını açıkla sonra utan.
Diğer yandaş kalemler ise bu patlamayı ya Esad'a mal etme gayretinde, ya da açılım sürecini bitirmek isteyen, sanal sığınakları olan derin devlete.
Ama Türk Milleti ve Reyhanlıdaki kardeşlerimiz kan bedeli istiyor. Bu bedel para değil. Çünkü milletimiz bu saldırının ne Esad, ne de açılımla ilgisi olduğuna inanmıyor. Fail istiyor, gerçekleri öğrenmek istiyor. Kim yaptı bu katliamı?
Bu saldırının ilginç bir özelliği de 11 Eylül saldırılarına benzemesi. İkiz kuleler yıkıldığı gün, bu binalarda görev yapan hiçbir Yahudi işe gitmemiş. Reyhanlı'daki vatandaşlarımızda benzer bir soru soruyorlar;
Patlamanın olduğu caddeler Suriye'den gelenlerle, seyyar satıcılık yapanlarla, ÖSO denen militanlarla dolu olurdu. Neden bu patlamalarda bir tek Suriyeli militan bile ölmedi.
Sonra patlama anlarını Suriyeli militanlar, Reyhanlı tepelerinden an ve an çektiler. Haber bültenlerinde bile izledik.
Sarai Sierra'nın telefon görüşmelerini, twitlerini, maillerini, adım adım izleyen emniyet ve istihbarat, bu görüntüleri kim ve nasıl çekmiş, internete nereden yüklemiş vs. sorularının cevabını niye bulmadı?
Sosyal medyada ise çok düşündürücü soru ve yaklaşımlar var.
*Bir ilçede bütün mobese cihazları aynı anda bozulabilir mi? O ilçedeki belediye ve kamu görevlileri ne iş yapar?
* Belediyenin apar topar temizlik işine girişmesi, birilerinin pisliğini gizlemek için mi?
*Angelina Jolie, göğüslerini aldırdıktan sonra Reyhanlı'ya da gelecek mi?
* Üç bakan, 2600 polisle Reyhanlı'ya geldi. Erdoğan geleceğim, diyor. Kaç polisle?
* Emine Erdoğan, Uludere'ye anında gitti, gözyaşı döktü. Reyhanlı'ya niye gecikti?
* Akil adamlar Reyhanlı'ya ne zaman gelecek?
Evet, paylaşım çok. Gerçek ise Türkiye ve Reyhanlı bir bedel istiyor. Bakalım! Erdoğan, ABD'den ne getirecek?
Mehmet Metiner provokasyoncu mu?
Meclis Çözüm Komisyonu’nda, BDP’li, Hüsamettin Zenderlioğlu cezaevinde yaşadıklarını anlatırken; “Bana dendi ki, sen, Türk bayrağı düşmanısın. Ben de dedim ki, ‘ben bayrağı yanımda taşıyorum, eğer öyle olsaydı atar, yanımda taşımazdım.”
Aynı komisyonda, AKP’li Mehmet Metiner ise “Ne Türk bayrağı, Türkiye bayrağı, her şeyi Türkleştiriyorsunuz” diye isyan ediyor.
Metiner’in dokunulmazlığına hürmeten (!) kendisini, parti arkadaşı Zeyid Aslan’a havale ediyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İsrail, ABD ve Bartholomeos / 20.09.2025
- Gözümüzün içine baka baka devlet kuruyorlar / 19.09.2025
- İslam dünyasının son iman testi Gazze’de / 18.09.2025
- Adalet yoksa yolsuzluk vardır / 17.09.2025
- Osmanlı’da vergiyi tabana yaymıştı / 15.09.2025
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Gözümüzün içine baka baka devlet kuruyorlar / 19.09.2025
- İslam dünyasının son iman testi Gazze’de / 18.09.2025
- Adalet yoksa yolsuzluk vardır / 17.09.2025
- Osmanlı’da vergiyi tabana yaymıştı / 15.09.2025
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025