Bugüne kadar Prof. Dr. Haydar Baş önderliğinde gazetemiz, Türkiye'de kimsenin yazmaya cesaret edemediklerini yazdı, hiçbir medyanın haber yapamadığı konuları haber yaptı. Dünden bugüne çizgimizden zerre taviz vermedik. Geriye şöyle bir dönüp baktığımızda Elhamdülillah her konuda haklı çıkmışız.
Neden? Çünkü niyetimiz Allah rızası. Gayretimiz milletimizin birliği, beraberliği, kardeşliği teminde yapı taşlarını yerine koymak ve bu birliğe, kardeşliğe, bu vatan topraklarına kastedenlere karşı hem şahsi sorumluluk gereği karşı durmak hem de milletimizi uyarmaktı. İşte bu yüzden ayaktayız ve ayakta kalacağız.
Bakın! Yıllardan beri 20. yüzyıldaki dini ve milli bütünlüğümüze yönelik en büyük tehdidin Said Nursi ile başlayan ve Fetullah Gülen ile devam eden 'Dinlerarası Diyalog' projesi olduğunu ve bu proje kapsamında gerek ülke coğrafyasında, gerek Türk Cumhuriyetlerinde ve İslam Coğrafyasında işlenen itikadi cinayetleri tek tek yazdık, belgelendirdik.
Said Nursi ve Fetullah Gülen'in kendi yazdıkları kitaplarından sahife sahife verdiğimiz örneklerle Allah ve Resulüne nasıl muhalefet ettiklerini, Allah'ın hükümlerine karşı hüküm koyduklarını anlattık, anlatıyoruz da?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 10 Kasım 2017'de çıkan 'Hoş Geldin Atatürk' kitabı yine bir sessiz devrim yaptı.
Kurtuluş Savaşı yıllarında bu mücadeleye düşmanlık edenlerin önde gelenlerinden biri de Said Nursi'dir. Said Nursi, İngilizlerin himayesi altında Müslüman Türk Milletini, din ile aldatmaya kalktı.
Sayın Baş'ın, Hoş Geldin Atatürk eserinde bu milli mücadele düşmanlarının bölücü çalışmalarını, fikirlerini, milletimizi din ile nasıl aldatmaya kalktıklarını kaynaklarıyla tek tek bulabilirsiniz.
Sadece birini yazayım. Hoş Geldin Atatürk eserinin 665. sahifesinde şöyle geçiyor: "Said Nursi, Kurtuluş Savaşında Kafkas cephesinde bulunarak; burada yazdığı İşaretü'l İcaz'da Hıristiyanlara seslenir ve şöyle der;
"Kur'an, size bütün bütün dininizi terk etmeyi emretmiyor. Ancak itikadınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor." (İşaratü'l İcaz s. 55)
Allah aşkına söyleyin! Bu Allah'a muhalefet değil midir? Allah'ın koyduğu hükümlere karşı hüküm vermek değil midir? Allah'ın (c.c) hükmüne karşı hüküm koyanlar kâfirlerin ta kendileri değil midir?
Şimdi o günlerde bugünlere gelelim. Bir vahim olay daha yaşadık. Ülke gündemi çok karışık? Gerçi karışık olmasa bile yer tutmazdı bu olay. Ama bu ufak hamleler büyük yıkımların habercisi oluyor. Yaşadık, yaşıyoruz.
Said Nursi'nin talebesi, üslendiği Dinlerarası Diyalog'un son lideri Fetullah Gülen ve örgütünün ülkemizi nasıl içten kuşattığı ve 15 Temmuz sürecini hepimiz yaşadık. Ortaya çıkan belgeler ve deliller yenilir, yutulur cinsten değil.
Peki, Bitlis Valisi ne yapmaya çalışıyor?
Bizi haklı çıkarmaya çalışıyor. Çünkü hükümete, FETÖ'yü bitirmek istiyorsanız Said Nursi'ye dönüp bakmalısınız, diyen tek biziz. Ama hükümet oralı bile olmadı. Said Nursi'ye sahip çıktı.
Haliyle hükümetin Valisi de (Bitlis Valisi İsmail Ustaoğlu) Said Nursi'nin doğduğu köy diye iddia edilen Nurs Köyüne gitti. Tabi yanına İl Jandarma Komutanı, Emniyet Müdürünü almış. Köyü ihya edeceklermiş ve turizme açacaklarmış.
Ne turizmi, inanç turizmi mi? Papazla, Müslüman denilen bir kadını mı evlendirecekler yine!
Vali Bey yaptığı açıklamada; "Bu mekânda zamanın zor koşullarında Said Nursi hazretlerinin babasının görev yaptığı ve kendisinin de namaz kılıp ders aldığı mekânlar mevcut. Anadolu'da yüz binlerce gencin yetişmesine ve İslam'a hizmet etmiştir. Bu tip mekânlara hizmet etmek ve ziyaretçilerini daha da iyi ağırlamak hepimizin görevi. Bu incelemeden sonra buradaki eksikliklerin giderilmesi noktasında gereken gayreti göstereceğiz. 2018 yılında buranın turizm merkezi olacağına inanıyoruz." dedi.
Bu devletin kuruluşuna, kurucusuna ve yüz binlerce şehidine hakaret eden, dinsiz, diyen, bağımsızlığımızı kazanmamızı engellemek için İngilizlerle işbirliği yapan bir kişiyi, bu devletin valisi övüyor. Hele hele şu günlerde!
Ne demek mi istiyorum? 15 Temmuz'da FETÖ ile mücadele kapsamında madalya alan kişiler şimdi FETÖ itirafçısı oldu. Bakalım daha neler çıkacak?
Neden? Çünkü niyetimiz Allah rızası. Gayretimiz milletimizin birliği, beraberliği, kardeşliği teminde yapı taşlarını yerine koymak ve bu birliğe, kardeşliğe, bu vatan topraklarına kastedenlere karşı hem şahsi sorumluluk gereği karşı durmak hem de milletimizi uyarmaktı. İşte bu yüzden ayaktayız ve ayakta kalacağız.
Bakın! Yıllardan beri 20. yüzyıldaki dini ve milli bütünlüğümüze yönelik en büyük tehdidin Said Nursi ile başlayan ve Fetullah Gülen ile devam eden 'Dinlerarası Diyalog' projesi olduğunu ve bu proje kapsamında gerek ülke coğrafyasında, gerek Türk Cumhuriyetlerinde ve İslam Coğrafyasında işlenen itikadi cinayetleri tek tek yazdık, belgelendirdik.
Said Nursi ve Fetullah Gülen'in kendi yazdıkları kitaplarından sahife sahife verdiğimiz örneklerle Allah ve Resulüne nasıl muhalefet ettiklerini, Allah'ın hükümlerine karşı hüküm koyduklarını anlattık, anlatıyoruz da?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 10 Kasım 2017'de çıkan 'Hoş Geldin Atatürk' kitabı yine bir sessiz devrim yaptı.
Kurtuluş Savaşı yıllarında bu mücadeleye düşmanlık edenlerin önde gelenlerinden biri de Said Nursi'dir. Said Nursi, İngilizlerin himayesi altında Müslüman Türk Milletini, din ile aldatmaya kalktı.
Sayın Baş'ın, Hoş Geldin Atatürk eserinde bu milli mücadele düşmanlarının bölücü çalışmalarını, fikirlerini, milletimizi din ile nasıl aldatmaya kalktıklarını kaynaklarıyla tek tek bulabilirsiniz.
Sadece birini yazayım. Hoş Geldin Atatürk eserinin 665. sahifesinde şöyle geçiyor: "Said Nursi, Kurtuluş Savaşında Kafkas cephesinde bulunarak; burada yazdığı İşaretü'l İcaz'da Hıristiyanlara seslenir ve şöyle der;
"Kur'an, size bütün bütün dininizi terk etmeyi emretmiyor. Ancak itikadınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor." (İşaratü'l İcaz s. 55)
Allah aşkına söyleyin! Bu Allah'a muhalefet değil midir? Allah'ın koyduğu hükümlere karşı hüküm vermek değil midir? Allah'ın (c.c) hükmüne karşı hüküm koyanlar kâfirlerin ta kendileri değil midir?
Şimdi o günlerde bugünlere gelelim. Bir vahim olay daha yaşadık. Ülke gündemi çok karışık? Gerçi karışık olmasa bile yer tutmazdı bu olay. Ama bu ufak hamleler büyük yıkımların habercisi oluyor. Yaşadık, yaşıyoruz.
Said Nursi'nin talebesi, üslendiği Dinlerarası Diyalog'un son lideri Fetullah Gülen ve örgütünün ülkemizi nasıl içten kuşattığı ve 15 Temmuz sürecini hepimiz yaşadık. Ortaya çıkan belgeler ve deliller yenilir, yutulur cinsten değil.
Peki, Bitlis Valisi ne yapmaya çalışıyor?
Bizi haklı çıkarmaya çalışıyor. Çünkü hükümete, FETÖ'yü bitirmek istiyorsanız Said Nursi'ye dönüp bakmalısınız, diyen tek biziz. Ama hükümet oralı bile olmadı. Said Nursi'ye sahip çıktı.
Haliyle hükümetin Valisi de (Bitlis Valisi İsmail Ustaoğlu) Said Nursi'nin doğduğu köy diye iddia edilen Nurs Köyüne gitti. Tabi yanına İl Jandarma Komutanı, Emniyet Müdürünü almış. Köyü ihya edeceklermiş ve turizme açacaklarmış.
Ne turizmi, inanç turizmi mi? Papazla, Müslüman denilen bir kadını mı evlendirecekler yine!
Vali Bey yaptığı açıklamada; "Bu mekânda zamanın zor koşullarında Said Nursi hazretlerinin babasının görev yaptığı ve kendisinin de namaz kılıp ders aldığı mekânlar mevcut. Anadolu'da yüz binlerce gencin yetişmesine ve İslam'a hizmet etmiştir. Bu tip mekânlara hizmet etmek ve ziyaretçilerini daha da iyi ağırlamak hepimizin görevi. Bu incelemeden sonra buradaki eksikliklerin giderilmesi noktasında gereken gayreti göstereceğiz. 2018 yılında buranın turizm merkezi olacağına inanıyoruz." dedi.
Bu devletin kuruluşuna, kurucusuna ve yüz binlerce şehidine hakaret eden, dinsiz, diyen, bağımsızlığımızı kazanmamızı engellemek için İngilizlerle işbirliği yapan bir kişiyi, bu devletin valisi övüyor. Hele hele şu günlerde!
Ne demek mi istiyorum? 15 Temmuz'da FETÖ ile mücadele kapsamında madalya alan kişiler şimdi FETÖ itirafçısı oldu. Bakalım daha neler çıkacak?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024