Başlık için önce "sanal dünyanın zavallı kahramanları" diye düşündüm. Sonra vazgeçtim. Çünkü kahramanlar deyince hem kahramanlık zavallılaşıyor, hem de zavallılık sanki bir gruba tahsis ediliyor.
Sanal dünya herhalde uydurma, yapma, gerçek olmayan dünya demek... Yani bugüne kadar hatasıyla-sevabıyla, eğrisiyle-doğrusuyla yaşanan dünyanın dışında bir dünya.
Bir geçmişi, sistemi, kanunu, örfü, geleneği, sanatı, edebiyatı, kültürü ve dinî ve ahlakî değerleri olan bir dünya değil.
Kimine göre binlerce, kimine göre milyonlarca sene yaşadığımız bir tarafta Peygamberleri, velileri, alimleri, arifleri, ozanları... kahramanları, bir tarafta da filozofları, reformistleri, korsanları, şövalyeleri olan bir dünya gerçeği ve bunun kopan, kaçan ve buna küsüp başkaldıranların sanal dünyası ile şimdilik iç içeyiz.
Zamanla batının hakimiyetiyle küreselleşmeye doğru giden dünyamızda filozof ve reformistlerin mantığının da iyice yerleştiğini görüyoruz. Bu mantığın da batının medeniyet ve kültür anlayışı olarak dünyanın dinî ve kültürü gibi empoze edildiği ve devletlerinin politikalarını da bu hedefe varmak için şekillendirdiklerini yaşayarak görüyor ve biliyoruz.
Bugün son zamanlarda bazı okullardaki intihar vakâlarının artmasıyla gündeme gelen gelişmeler esasen bizim toplumumuzun yabancısı olduğu cinsten gelişmelerdir.
Zengin ve modern ailelerde sıkça görülen Beyoğlu, Ortaköy ve Kadıköy gibi yerlerde yuvalanan gençlerin önceleri çok masum gibi görünen isteklerinin bugün böyle olmadığı ve hiç de tabiî ve masum kabul edilemeyecek oldukları geçte olsa anlaşılmak üzeredir.
Bu tabiî ve masum olmayan isteklerin bugünkü sanal dünyanın temellerini oluşturduğu ve sakinlerini, taraftarlarını, sempatizanlarını adım-adım, yudum-yudum, damla-damla ve nefes-nefes bunalımlara, buhranlara ittiği artık gizlenemez derecede açık bir gerçektir.
Bu yüzden psikologlar, psikiyatristler, sosyologlar ve ardından falcılar, büyücüler, medyumlar, astrologlar günümüzün popüler meslekleri oldu.
Esasen insanlık tarihi kadar eski olan bu sanal dünya (Kabil'in dünyası) bugünün küreselleşen gücünü de arkasına alınca tam çıldırma noktasına geldi. Hatta Kabil'in dünyasından da koparak yanlış da olsa hiçbir yerleşik düzeni ve sistemi kabul etmeyen bir zamanların asi, meşin ceketli, parkalı gençliğin yerini seks ve uyuşturucu manyağı gençlik aldı derken Kabil'in izini sürenlerin çocukları başa dönerek ve Kabil'i de aşarak şeytana tapar oldular.
İşte bugün sanal dünya dedikleri hayatın tarihi serüveni budur. Gerçeği görmek isteyenler, çözüm arayanlar "sebep ve netice" mantığından yola çıkarak ve tarihî de şahit tutarak mutlak doğruyu bulmaları artık şarttır ve kaçınılmazdır.
Aksi taktirde küreselleşme sürecinde bir taraftan da somutlaşan dünyada ak sakallılar şöyle dursun orta yaşlı görmek de mümkün olmayacak.
Demek istediğimiz odur ki, sanal olan dünyada insan ömrü çok kısa olacağa benziyor. İnsan ömrünü uzatmaya çalışanlar eğer samimi iseler önce hayatı sanal alemden kurtarıp tabiî ve gerçek haline döndürsünler.
Sanal dünya herhalde uydurma, yapma, gerçek olmayan dünya demek... Yani bugüne kadar hatasıyla-sevabıyla, eğrisiyle-doğrusuyla yaşanan dünyanın dışında bir dünya.
Bir geçmişi, sistemi, kanunu, örfü, geleneği, sanatı, edebiyatı, kültürü ve dinî ve ahlakî değerleri olan bir dünya değil.
Kimine göre binlerce, kimine göre milyonlarca sene yaşadığımız bir tarafta Peygamberleri, velileri, alimleri, arifleri, ozanları... kahramanları, bir tarafta da filozofları, reformistleri, korsanları, şövalyeleri olan bir dünya gerçeği ve bunun kopan, kaçan ve buna küsüp başkaldıranların sanal dünyası ile şimdilik iç içeyiz.
Zamanla batının hakimiyetiyle küreselleşmeye doğru giden dünyamızda filozof ve reformistlerin mantığının da iyice yerleştiğini görüyoruz. Bu mantığın da batının medeniyet ve kültür anlayışı olarak dünyanın dinî ve kültürü gibi empoze edildiği ve devletlerinin politikalarını da bu hedefe varmak için şekillendirdiklerini yaşayarak görüyor ve biliyoruz.
Bugün son zamanlarda bazı okullardaki intihar vakâlarının artmasıyla gündeme gelen gelişmeler esasen bizim toplumumuzun yabancısı olduğu cinsten gelişmelerdir.
Zengin ve modern ailelerde sıkça görülen Beyoğlu, Ortaköy ve Kadıköy gibi yerlerde yuvalanan gençlerin önceleri çok masum gibi görünen isteklerinin bugün böyle olmadığı ve hiç de tabiî ve masum kabul edilemeyecek oldukları geçte olsa anlaşılmak üzeredir.
Bu tabiî ve masum olmayan isteklerin bugünkü sanal dünyanın temellerini oluşturduğu ve sakinlerini, taraftarlarını, sempatizanlarını adım-adım, yudum-yudum, damla-damla ve nefes-nefes bunalımlara, buhranlara ittiği artık gizlenemez derecede açık bir gerçektir.
Bu yüzden psikologlar, psikiyatristler, sosyologlar ve ardından falcılar, büyücüler, medyumlar, astrologlar günümüzün popüler meslekleri oldu.
Esasen insanlık tarihi kadar eski olan bu sanal dünya (Kabil'in dünyası) bugünün küreselleşen gücünü de arkasına alınca tam çıldırma noktasına geldi. Hatta Kabil'in dünyasından da koparak yanlış da olsa hiçbir yerleşik düzeni ve sistemi kabul etmeyen bir zamanların asi, meşin ceketli, parkalı gençliğin yerini seks ve uyuşturucu manyağı gençlik aldı derken Kabil'in izini sürenlerin çocukları başa dönerek ve Kabil'i de aşarak şeytana tapar oldular.
İşte bugün sanal dünya dedikleri hayatın tarihi serüveni budur. Gerçeği görmek isteyenler, çözüm arayanlar "sebep ve netice" mantığından yola çıkarak ve tarihî de şahit tutarak mutlak doğruyu bulmaları artık şarttır ve kaçınılmazdır.
Aksi taktirde küreselleşme sürecinde bir taraftan da somutlaşan dünyada ak sakallılar şöyle dursun orta yaşlı görmek de mümkün olmayacak.
Demek istediğimiz odur ki, sanal olan dünyada insan ömrü çok kısa olacağa benziyor. İnsan ömrünü uzatmaya çalışanlar eğer samimi iseler önce hayatı sanal alemden kurtarıp tabiî ve gerçek haline döndürsünler.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010