Bizlerden, Türk tarihi saklandığı gibi İslam tarihi de saklanmış. Toprağı eşeledikçe 1071'in Türklerin, Anadolu'ya son gelişi olarak karşımıza çıkıyor.
İslam tarihini araştırdıkça da, Allah Resulünün iki emanetine (Kuran ve Ehl-i Beyt) nasıl bir karartma, zulüm ve gerçekleri saptırma karşımıza çıkıyor.
(Allah ondan razı olsun) Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın eserlerini okuyuncaya kadar bir İmam-Hatip mezunu ve de okumaya meraklı bir kişi olarak Gadir Hum'dan haberim yoktu.
Ehl-i Beyt'in bu derece kutsallığından, İmam Ali'nin, Hz. Fatıma'nın, İmam Hasan ve Hüseyin'in NAS ile seçilmişliğinden habersizdim. 12 İmam kavramını adeta birilerine terk etmiştik.
'Kırtas olayını' pembeleştirilmiş halini okumuştum. Peygamberimizin son vasiyetini kimlerin engellediğini yazmıyorlardı.
Usame'nin ordusundan ve bu orduya katılmayanlara, Peygamberimizin bedduasından habersizdim.
Hele Sakife'deki seçimi, bu seçime NAS'ı delil göstererek karşı çıkan sahabeleri bilmiyordum.
Hz. Fatıma'nın (a.s) darp edildiğini, mirasına el konulduğunu kimse anlatmıyordu. İmam Ali'ye karşı başlatılan düşmanlık, İmam Hasan'ın yalnızlığından haberim yoktu.
Ya Hüseyin! Canım, sana feda olsun. Nasılda kıydılar sana! Ve bu kutlu soyun seçilmiş imamlarına ve de sevenlerine tarih boyu hem onlardan görünenler hem de karşı olanlar tarafından yapılan zulüm.
Düşünebiliyor masunuz! Bugün hala birilerinin 'sahabe' dediği, isimlerinin sonuna r.a (Allah onlardan razı olsun) ifadesi koyduğu Muaviye ile başlayan Emevi saltanatında 80 yıl boyunca camilerde yani Allah'ın evinde, Cuma hutbelerinde ayetlerle seçilmiş ve masumluğu sabit olan İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e (Ömer b. Abdülaziz dönemi hariç) küfür edilmiş ve insanlar buna razı olmuşlar.
Abbasiler döneminde de iktidar sahipleri, kendi bekalarını korumak için aynı zulüm, baskı, ambargo uygulanmışlardır.
Bu yapılanları iman kabul etmez, akıl da almaz. Bu zulmü, iman edenlere nasıl kabul ettirdiler ve de iman ettiklerini iddia edenleri bu zulme nasıl ortak ettiler sorusunun cevabı net: Saray fakihleri, hafızları, muhaddisleri ve kadılar eliyle.
İslam adına, insanların güvenini kazananlar öyle bir şeytanlık ortaya koydular ki, İmam Hüseyin'i (a.s.) şehit edenler, onun mübarek vücudunu atlara çiğnetenler, bu vahşetten, "Allah rızasını ve cenneti kazanmayı" umuyorlardı.
Bu din adına öne çıkanlar yüzünden insanlar İslam'dan uzaklaştı. Aynen bugünkü gibi zina, faiz, rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, içki, gece alemleri vs. her tarafa yayıldı.
İslam'ın temel ölçüleri bile tartışmaya açıldı. İşin vahimi aynen bugünkü gibi o günde bu anlayışlara dini kılıflar giydirilerek 'İslam bu' diye insanlar inandırıldı.
Bu mantık ilerleyen çağlarda 'ulu-l emre itaat ve devletin bekası' kavramları ile güncellendi. Malum Osmanlıda kundaktaki bebeğin, kardeşin katline onay ve yüzlerce cinayet bu mantık ile gerçekleştirildi.
Halkı ise Allah dostları ayakta tutmaya çalışırken diğer taraftan da sahte şeyhler, dervişler ve misyonerlerle eliyle de manen bitirme planları uygulanıyordu.
Yakın tarihe gelirsek! Yenilmiş, ordusu terhis edilmiş, işgal edilmiş, paylaşımı bile yapılmış bir Osmanlı devleti var.
Birde Türk Milletinin önüne geçerek emperyalistlere karşı savaşan ve bu savaşı zaferle taçlandırıp tam bağımsız bir devlet kuran Mustafa Kemal Atatürk var.
İşte o Atatürk'e karşı da padişahın koltuk bekası için zamanın Saray fakihleri, hafızları, muhaddisleri ve kadılar eliyle manevi bir saldırı ve halkı ayaklandırma var. Onlar o zaman galip gelemedi ama vaz da geçmediler.
Günümüzü farklı mı zannediyorsunuz? AB'ye atılan imzalar, çıkarılan kanunlar, Büyük Ortadoğu Projesi ve dinler arası diyalog kapsamında gerçekleşen maddi ve manevi yıkımlara insanımız nasıl ikna edildi? Daha doğrusu hangi mantık ortaya konularak tepkisiz bırakıldı.
Kardeş kardeşe kılıç kaldırdı ama din adına öne çıkan alimi, şeyhi, muhaddisi, fakihi, 'durun, siz kardeşsiniz' diyecek yerde, 'onlar zaten şu mezhepten, katli vaciptir, kadınları helaldir' diyerek imanlarını sattılar, iman ehlini parçaladılar.
Peygamberimiz, 'faizin her çeşidi ayaklarımın altındadır' hükmüne rağmen zamanın alimleri, 'evi TOKİ'den, krediyi devlet bankasından alırsan, aradaki fark faiz değildir' fetvası bile verdiler. Zina yasası filan zaten gündemlerine gelmedi. Zalimlerle ticaretin hükmünü ise saklıyorlar.
Halk ise temel haramları ve farzları bile unutma durumuna gelmiş halde. Gençler guslün farzını bile bilmiyor. Haramlar sıradanlaşmış, zina sıradanlaşmış vaziyette. Ve ne hazindir ki insanımız artık kendi bildiğine inanıyor ve ona, İslam, diyor.
Rabbim, bizlere Kuran ve Ehl-i Beyt'e sarılmayı, hakkı hak bilip hakka uymayı, batılı da (yanlışı da) yanlış bilip, uzak durmayı nasip eylesin.
- Küresel itaatsizlik başladı / 05.10.2025
- Erdoğan’ın ‘kazan kazan’ modelini hatırlar mısın? / 04.10.2025
- Gülen’e nasip olmadı, Erdoğan’a mı nasip olacak? / 03.10.2025
- ABD’ye nasıl ve neden peşkeş çekildiğimizi yazıyorum / 02.10.2025
- Aşağıdaki vasıfları taşıyan yöneticiler aranıyor / 30.09.2025
- Peygamberimiz itibardan asla taviz vermemiştir / 29.09.2025
- Çakma kral ve HTŞ’li Şara / 28.09.2025
- Her şey ABD’nin rızası için mi? / 27.09.2025
- Trump’a haddini bildirecek bir dünya lideri aranıyor / 26.09.2025