Seçim havasına girilince, seçim propagandaları, seçim sloganları, seçim şarkıları, afişler, reklamlar derken, gerçek gündem buharlaşır.
Seçimler yapılınca ayaklar yere basar. Saptırılan, unutturulan, ertelenen gerçek gündem ve sorunlar tekrar yerini alır.
Türkiye'nin gerçek ve en önemli gündemi dış politika ve ekonomidir. Bunun dışındakiler devede kulak mesabesindedir. İktidar partisine mensup olanlar her ne kadar "ekonomi iyiye gidiyor" diyorsa da iyiye giden bir şey yok. Özellikle borçlar, bağımsızlığımızı tehdit eder boyuta ulaştı.
Öyle ki Türkiye, dünyanın en borçlu 10 ülkesi arasında yer alıyor. Toplam borç stokumuzun gayri safi milli hasılamıza oranı yüzde 100 civarında.
IMF'nin yayın organı olan "İMF Survey", IMF'nin 16 ülke ile yaptığı stand-by anlaşmalarını ve o ülkelerin kullandığı kredi miktarlarını yayınladı. Tüm ülkelerin kullandığı kredinin yüzde 88 ini Türkiye ile Brezilya kullanıyor. Demek ki, IMF'nin en yağlı müşterisi Türkiye ile Brezilya.
IMF'nin eski Moskova Temsilcisi, Dünya Ekonomik Forum Global Rekabet Programı Direktörü ve Baş Ekonomist Agustos Lopez-Claros diyor ki:
"Gerçek budur ki, başkan dahil tüm IMF çalışanlarının maaşlarının ve diğer idari harcamalarının tümü Brezilya, Türkiye, Rusya ve fon kaynaklarını kullanan diğer ülkelerdeki vergi mükelleflerince ödenen faizlerle karşılanıyor."
Yok yemeye, var vermeye misali, milletimizi aç bırakıyor, IMF çalışanlarını mı doyuruyoruz?
Bu kafayla, bu gidişle, acaba Türkiye borçlarını ödeyebilir mi? El cevap ödeyemez, zaten ödeyemiyor da. Borçların ödenmesi şöyle dursun, borçlarımız sürekli artıyor. AKP iktidarının yaptığı da diğerlerinkinden farklı değil. Onlar da habire borçları artırıyor. Borçlarımız arttığı oranda da bağımsızlığımız azalıyor.
Akla şöyle bir soru gelebilir. "Türkiye hiç mi borç ödemesi yapmıyor?" İşin açmaz tarafı da bu. Borç ödüyoruz, ama borçlarımız azalmıyor, tam aksine artıyor. Mesela Türkiye, 1989 ile 2003 yıllarını kapsayan son 15 yıllık dönemde 152 milyar doları ana para, 70.7 milyar doları da faiz olmak üzere toplam 222.7 milyar dolar tutarında dış borç ödemesini gerçekleştirdi. Buna rağmen dış borçlardan ziyade asıl sorun iç borçlardır.
Peki, iç borçlar nasıl ödenebilir? Bunun birinci yolu para basmaktır. Görünen o ki, bu hükümet bunu yapamaz. Çünkü para basmamak üzere IMF ile anlaştı, dahası Merkez Bankası bağımsızlaştırıldı. Geriye iç borçların vadelerini ve faizlerini ayarlamak kalıyor. Hükümet isterse bunu rahat yapabilir. İç borçların faizlerini ayarlamak enflasyona bağlar ve vadelerini uzatabilir. Devletin alacaklarını öteleyip medya patronlarına kıyak çeken hükümet, aynı şeyi devlet için neden yapmasın? Yapmasına yapar da, devletten alacağı olanları bu kadarcık olsun incitmeyi göze alabilir mi?
Hükümet şunu da yapabilir. Alacaklarını öteleyeceğine, alacaklarının senetlerini borçlarına verebilir. Belki de, bazıları hem alacaklı, hem de borçlu konumdadır. Bir mahsuplaşma ile işi bitirebilir. Seçimler biter bitmez, gündeme oturacak konular işte bunlardır. Milliyet Gazetesi köşe yazarlarından Yaman Törüner, 1 Mart 2004 tarihli yazısında hükümetin şansının tükendiğini söylüyor. Sözleri aynen şöyle:
"Bu hükümet sorunları ertelemeye kalkarsa 'son Türk devletini iflas ettiren hükümet' olarak tarihe geçer. Üstelik, sorunları çözmek için toprak vermek bile yetmeyebilir... TÜSİAD ne kadar hükümeti IMF'ye uymak için zorlarsa zorlasın, IMF programları da sorunu çözemiyor. Sorunu sadece Cumhuriyet hükümeti çözebilir.
Bu sözler Yeni Mesaj Gazetesi okuyucularının sıkça duyduğu sözlerden birkaçıdır. Zira bu ve buna benzer gerçekleri BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır seslendiriyor.
Seçimler yapılınca ayaklar yere basar. Saptırılan, unutturulan, ertelenen gerçek gündem ve sorunlar tekrar yerini alır.
Türkiye'nin gerçek ve en önemli gündemi dış politika ve ekonomidir. Bunun dışındakiler devede kulak mesabesindedir. İktidar partisine mensup olanlar her ne kadar "ekonomi iyiye gidiyor" diyorsa da iyiye giden bir şey yok. Özellikle borçlar, bağımsızlığımızı tehdit eder boyuta ulaştı.
Öyle ki Türkiye, dünyanın en borçlu 10 ülkesi arasında yer alıyor. Toplam borç stokumuzun gayri safi milli hasılamıza oranı yüzde 100 civarında.
IMF'nin yayın organı olan "İMF Survey", IMF'nin 16 ülke ile yaptığı stand-by anlaşmalarını ve o ülkelerin kullandığı kredi miktarlarını yayınladı. Tüm ülkelerin kullandığı kredinin yüzde 88 ini Türkiye ile Brezilya kullanıyor. Demek ki, IMF'nin en yağlı müşterisi Türkiye ile Brezilya.
IMF'nin eski Moskova Temsilcisi, Dünya Ekonomik Forum Global Rekabet Programı Direktörü ve Baş Ekonomist Agustos Lopez-Claros diyor ki:
"Gerçek budur ki, başkan dahil tüm IMF çalışanlarının maaşlarının ve diğer idari harcamalarının tümü Brezilya, Türkiye, Rusya ve fon kaynaklarını kullanan diğer ülkelerdeki vergi mükelleflerince ödenen faizlerle karşılanıyor."
Yok yemeye, var vermeye misali, milletimizi aç bırakıyor, IMF çalışanlarını mı doyuruyoruz?
Bu kafayla, bu gidişle, acaba Türkiye borçlarını ödeyebilir mi? El cevap ödeyemez, zaten ödeyemiyor da. Borçların ödenmesi şöyle dursun, borçlarımız sürekli artıyor. AKP iktidarının yaptığı da diğerlerinkinden farklı değil. Onlar da habire borçları artırıyor. Borçlarımız arttığı oranda da bağımsızlığımız azalıyor.
Akla şöyle bir soru gelebilir. "Türkiye hiç mi borç ödemesi yapmıyor?" İşin açmaz tarafı da bu. Borç ödüyoruz, ama borçlarımız azalmıyor, tam aksine artıyor. Mesela Türkiye, 1989 ile 2003 yıllarını kapsayan son 15 yıllık dönemde 152 milyar doları ana para, 70.7 milyar doları da faiz olmak üzere toplam 222.7 milyar dolar tutarında dış borç ödemesini gerçekleştirdi. Buna rağmen dış borçlardan ziyade asıl sorun iç borçlardır.
Peki, iç borçlar nasıl ödenebilir? Bunun birinci yolu para basmaktır. Görünen o ki, bu hükümet bunu yapamaz. Çünkü para basmamak üzere IMF ile anlaştı, dahası Merkez Bankası bağımsızlaştırıldı. Geriye iç borçların vadelerini ve faizlerini ayarlamak kalıyor. Hükümet isterse bunu rahat yapabilir. İç borçların faizlerini ayarlamak enflasyona bağlar ve vadelerini uzatabilir. Devletin alacaklarını öteleyip medya patronlarına kıyak çeken hükümet, aynı şeyi devlet için neden yapmasın? Yapmasına yapar da, devletten alacağı olanları bu kadarcık olsun incitmeyi göze alabilir mi?
Hükümet şunu da yapabilir. Alacaklarını öteleyeceğine, alacaklarının senetlerini borçlarına verebilir. Belki de, bazıları hem alacaklı, hem de borçlu konumdadır. Bir mahsuplaşma ile işi bitirebilir. Seçimler biter bitmez, gündeme oturacak konular işte bunlardır. Milliyet Gazetesi köşe yazarlarından Yaman Törüner, 1 Mart 2004 tarihli yazısında hükümetin şansının tükendiğini söylüyor. Sözleri aynen şöyle:
"Bu hükümet sorunları ertelemeye kalkarsa 'son Türk devletini iflas ettiren hükümet' olarak tarihe geçer. Üstelik, sorunları çözmek için toprak vermek bile yetmeyebilir... TÜSİAD ne kadar hükümeti IMF'ye uymak için zorlarsa zorlasın, IMF programları da sorunu çözemiyor. Sorunu sadece Cumhuriyet hükümeti çözebilir.
Bu sözler Yeni Mesaj Gazetesi okuyucularının sıkça duyduğu sözlerden birkaçıdır. Zira bu ve buna benzer gerçekleri BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır seslendiriyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018