Soru ile başlayayım; İstanbul'un sefasını kimler sürüyor?
Bir, turistler… Başka? Bizlerin desteğiyle zengin olan şarkıcılar, topçular, mankenler, aldığı çeke göre yazı yazan kalemler, bir de muhalif gözüken medyacılar.
Başka? Asgari ücretle çalışarak mallarına, mal kattığımız patronlar.
Bir de seçilmişler var. Hem de bizlerin seçtikleri.
Detaylara geçelim; İstanbul'da topla, popla, satılmış kalemlerle veya baba parasıyla zengin olanlar için hayat gece başlar ve emekçiler uyanmaya yakın onlar yalılarına, köşklerine, rezidanslarına çekilirler.
Bunlara yama olmak isteyen varoş çocuklarını ise ya lüks otel yakınlarında ceset olarak veya adliye koridorlarında kelepçeli olarak görürüz.
Kırmızı plakalılar geldiğinde yollarda şeritler kapatılır, 100'er metre aralıklarla polisler dizilir, keskin nişancılar konuşlanır ve millete hizmet için göreve gelenler sağ salim saraylarına, köşklerine ulaşırlar.
Kalabalıklar ise erkenden uyanmaya başlar. Toplu taşıma araçlarında işe gitmek için büyük bir gayret verir, enerjisinin yarısını harcar. Psikolojisi ise eksidedir zaten.
Çalışmak zorundadır. Çünkü aldığı parayla doğalgaz, elektrik, su, telefon faturalarını ödeyecek, kendi ve ailesinin toplu taşıma kartlarına para yükleyecek, evine ekmek götürecek, kirasını, vergisini vs. ödeyecek.
Pazar günleri fırsat bulursa sahile gidecek. Tam gözleri kapalı İstanbul'u dinleyecekken telefonunun, çantasının, cüzdanının çarpıldığını görecek…
Bunlar senaryo değil, yaşadığımız gerçekler. Bundan dolayı diyorum ki, 31 Mart'ta kendine ve İstanbul'a bir iyilik yap.
İstanbul'un sefasına ortak olamasan da cefasından kurtul. Toplu taşıman rahat olsun, elektriğin, suyun, doğalgazın ucuz olsun, belediyenin nimetlerinden yandaş vakıflar değil sen faydalanasın.
Gerek belediye ve gerekse Ankara, senin malının ortağı olmasın. Bunlar ve daha fazlası için senin hakkında karar verecek, şehri yönetecek kişi ve anlayışları iyi analiz et.
Bu analizi yaparsan yarın, 'Selim başkan sen çok yaşa' diye sokakları inleteceksin. Neden mi?
Çünkü Selim Kotil, yerel ve genelde ülkemiz siyasetçilerine ölçü dersi veriyor. Nasıl mı?
Meclis lokantasını, çeşit sayısını, fiyatlarını, lüks makam araçlarını, danışman adet ve maaş miktarlarını ve de millete hizmet iddiasında olduklarını ifade edenlerin maaş, emeklilik, zam oranlarını vs. görüyorsunuz.
Selim Kotil diyor ki; "Başkan seçilirsem maaşım öğretmen maaşından yüksek olmayacak."
Kimin ölçüsü bu? Atatürk'ün. Peki, demek? Ben, halkım. Halkın içinden geldim. Halkım nasıl yaşıyorsa ben de öyle yaşayacağım. Halkıma veremediğimi ben almayacağım…
Sonra Sayın Kotil yaparım, ederim filan demiyor.
Nasıl yapacağını, planlarla, projelerle, rakamlarla, ispatlanmış bilimsel verilerle ortaya koyarak yapacağım diyor.
Boğazdan akan su miktarını, bu miktarda ne kadar elektrik üreteceğini, bu elektriğin nerelerde kullanılacağını, elde edilecek tasarruf miktarını ve bu tasarrufun yandaşa değil vatandaşa hangi kalemlerle aktarılacağını anlatıyor.
İstanbul'da hava kirliliğini, gürültü kirliliğini nasıl önleyeceğini, hangi ağacın ne kadar oksijen ürettiğini, İstanbul'a bu ağaçlardan ne kadar dikilmesi lazım geldiğini anlatıyor.
Hem yeraltından hem de yerüstünden kayıp kaçakların önüne nasıl geçeceğini açıklıyor.
Sayın Kotil'in tarihi vurgularından birisi de; "Biz, milletin malına ortak olmayacağız, milletin malını koruyacağız" diyerek kentsel dönüşümün asıl amacını gerçekleştireceklerini ifade ediyor.
Ulaşım planlarını zaten dinliyorsunuz. Ya deprem! Sayın Kotil'den başka çözüm, proje ortaya koyan var mı?
Evet, kardeşim! Kendin ve İstanbul için karar verme zamanı.
Selim Kotil ile olursan İstanbul'un sefasına ortak olursun. Olmazsan, cefasına durmak yok, yola devam dersin…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024