'Diktatör' denilince, akla ilk gelen siyasi diktatörlerdir. Hâlbuki siyasi diktatörleri de diktatörlüğü altına alan, görünmeyen ve tepki çekmeyen gerçek diktatörler, sermaye diktatörleridir. Bu diktatörlüğün temeli, neo-liberalizmle atıldı ve giderek kuvvetlendirildi. Neo-liberalizm ideologlarının, en büyük başarısı, piyasanın serbest bırakılması gerektiğini ve bunun doğal ve doğru bir yol olduğunu, sömürülen toplumlara da kabul ettirmeleridir. İdeologlar, diğer tüm tezlerini, bu kabul üzerine bina etmiş ve böylece sermaye diktatörlerini türetmişlerdir. Daha açık bir deyimle, çağımızın gerçek diktatörleri siyasi diktatörler değil, sermaye diktatörleridir. Çünkü siyasi diktatörler, sermaye diktatörlerinin elinde kuklaya dönüşmüşlerdir. Yakın tarihimiz, güçlü ve etkili siyasi diktatörlerin, sermaye diktatörleri karşısında aciz duruma düştüklerine çok kere şahitlik etmiştir. Siyasi diktatörlerin, sermaye diktatörlerine direnebilmesinin ilk ve önemli şartı, kendi kendine yeterli bir ekonomiye sahip olmak ve en azından neo-liberalizm politikalarını dışlamaktır. Hem neo-liberalizm politikalarını uygulamak, hem de sermaye diktatörlerine kafa tutmak imkânsızdır. Çünkü sermaye diktatörleri, neo-liberalizm sayesinde, tarihte hiçbir kral ve imparatorun elde edemediği güç ve servete sahip olmuşlardır. Sermaye diktatörleri, siyasi diktatörler gibi hedef olmadan ve nefret de kazanmadan, daha doğrusu görünmeden bir dünya görüşü dayatıyorlar. Dayattıkları görüş şudur: "Serbest piyasada kazanamamışsan, kimseyi suçlamayacaksın. Kendini suçlayacak, 'başkaları kazandı da, ben niye kazanamadım?' sorusunu soracaksın. Kazananlar azdan da az imiş, 'varsın olsun, benim de onların arasına girmem gerekirdi' diyeceksin." Herkese eşit fırsat ve imkân verilse, böyle düşünmenin ve inanmanın bir mantığı olabilirdi, ama gerçek tam bunun aksidir.Sermaye diktatörlerinin bunun gibi birçok yalan ve yanlış görüşleri vardır. Bunlardan biri de şöyledir: "Neo-liberalizm egemen olursa, yani dünya ticareti serbestleştirilirse, dünya barışı ancak o zaman sağlanır." Bunun da tersi doğrudur. Şöyle ki, ticaretin serbestleştirilmesi, insanları sakinleştirmiyor, bilakis daha çok saldırgan yapıyor. Hatta şunu da söylemek mümkündür: Birçok savaşının asıl sebebi, ticaretin serbestleştirilmesiyle kamçılanan daha çok kazanma ve hükmetme hırsıdır. Sermaye diktatörleri, bir de şöyle diyorlar: "Zenginler, ihtiyaçlarını aşan oranda zenginleştiklerinde, bunu kendi elleriyle yoksullara dağıtmaya başlayacaklardır." Bunun da gerçekleştiği, hiçbir yer ve zamanda görülmemiştir. Böyle diyenler, ihtiyaç oranını da açıklamalıdırlar. Öyle ya, ne kadar zenginlik ihtiyaç oranını aşıyor? Dünyada, en güçlü 100 ulus ötesi şirketin, her birinin satış rakamları, en yoksul 120 ülkenin ihracat rakamlarından yüksektir. Zenginlikse, bundan âlâsı olmaz. Peki, bu şirketler, yoksullara bir şey vermek için daha ne bekliyorlar? Görüldüğü üzere, bu iddia da yalan, hem de yalanın daniskasıdır. İddia edildiği gibi sermaye diktatörlerinin amacı, sadece ve yalnız zengin olmak değildir. Asıl amaç, zenginlik aracıyla, insanlar üzerinde egemenlik kurmaktır. Onun içindir ki, sermaye diktatörleri, dünyaya sahip olsalar bile, karşılıksız hiç kimseye bir zırnık vermezler.Ne yazık ki, toplumlar, -İslâm toplumları da dâhil- sermaye diktatörlerine hak etmedikleri payeyi veriyorlar. Siyasi diktatörlere veryansın ediliyor, sermaye diktatörleri saygıyla karşılanıyor. Bu, büyük bir çelişki ve yanılgıdır. Aslında birçok siyasi diktatörü diktatörlüğe teşvik eden de, sermaye diktatörleridir. Sözün kısası, dünyada adaletsizliğin, eşitsizliğin ve barışın önünde en büyük engel, sermaye diktatörleridir. Bilinmesi gereken en önemli gerçeklerden biri de budur.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018