İnsan sağlığı ve beslenme konularında yaptığınız tavsiyeleri ekranlardan, gazetelerden okuyor ve dinliyoruz. İnsanı önemsediğiniz, insan hayatını önemsediğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum.
Ama şunu ifade etmeden geçemeyeceğim! Bu açıklamalarınız ile insanın vücut sağlığına faydalı bilgi ve önerileri ortaya koyarken diğer taraftan da ruh sağlığını (akledebilenlerin) bozuyorsunuz.
Çünkü bugüne kadar sağlıklı beslenmenin, sağlıklı yaşamanın birinci şartına hiç değinmediniz.
Evet, sağlıklı bir yaşam için sofranızdan doğal zeytinyağı, köy tavuğu ve yumurtası, kırmızı et, balık, zeytin, doğal tereyağı, fındık, fıstık gibi besinleri kesin tüketmelisiniz, diyorsunuz.
Diğer taraftan da; "Bazı yiyecekler kesinlikle mutfağa sokulmamalı. Her türlü ekmek, simit, pasta, her tür tost, pirinç pilavı, patates, mısır, her tür galeta ve her cins bisküvi, makarna.
Börek, poğaça, açma, şeker, çikolata, reçeller, şuruplar, bal ve pekmezler, bütün suni tatlandırıcılar, hazır ve taze sıkılmış meyve suyu, gazlı içecekler, enerji içecekleri.
Her türlü kızartma, bütün hazır çorbalar, sucuk, salam, sosis gibi işlem görmüş et ürünleri, tütsülenmiş etler, süt tozu, krema, mayonez, ketçap, hazır soslar, marketlerde sunulan kapalı çiftlik tavukları, karpuz ve kavun gibi doğal da olsa fazla miktarda şeker içeren, glisemik indeksi yüksek meyveler. İşlenmiş yağlar, (margarin ve riviera gibi).
Canan Hanım! Bu tespit ve tavsiyelerinizin illaki bir bilimsel verilerin açılımı olduğuna inanıyorum. Doğrudur da. Ama gerçek olan şu ki, milletimiz bu bahsettiğiniz yiyecek ve içecekleri evlerine sokmasalar açlıktan ölürler.
Eğer dediğiniz gıdaları alıp, beslenseler bu seferde ya borç stresinden akıl hastası olurlar. Ya da bankalar ellerinde ne var, ne yok alır.
Nasıl yani veya neden derseniz! Bu sorunun cevaplarından biri de siz ve insan sağlığı için öneriler sunan diyetisyenler, uzmanlardır.
ÇÜNKÜ SAĞLIKLI BESLENMENİN, İNSAN GİBİ YAŞAMANIN 1. ŞARTINI HİÇ ANLATMADINIZ, ANLATMIYORSUNUZ.
İstatistik kurumu (TÜİK) açıklama yapıyor. Diyor ki, bu ülkede yoksulluk sınırı bin 350 TL'dir. Yani bu gelire sahip olan bir insan yeme, içme, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını KARŞILAYAMAZ.
Yine TÜİK açıklıyor ki, fakirlik sınırı 4 bin 500 TL'dir. Yani bir eve bu rakam giriyorsa o insanlar yeme, içme, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını ancak karşılarlar.
Sonra siz sağlıklı bir yaşam için beyaz undan ve diğerlerinden uzak durun, diyorsunuz oysa bu ülkede başbakanlık koltuğuna oturan isimler her daim vatandaşın geçim ve sağlıklı beslenmesi için simit ve çay hesabı üzerinden hesap yapıp, bir asgari ücret belirliyor.
Şimdi bana söyler misiniz; vatandaş nasıl sağlıklı beslenecek? Bilim insanları (sizler) diyorsunuz ki, sağlığınız için şunlardan uzak durun. Vatandaşın vekalet verdikleri ise yiyin yiyin biz bu koltukta olduğum müddetçe ölmezsiniz.
Kim haklı!
Siyaset yapın demiyorum ama sizden istirhamım sağlıklı beslenmenin birinci şartının insanca yaşayabilecek bir gelire sahip olmak olduğunu, bu geliri yani insanca yaşama hakkını milletimize sunması gerekenlerin de, milletin oyuyla seçilen iktidarlar olduğunu ısrarla vurgulamanızdır.
Son olarak sosyal medyada, sizin fotoğrafınız altında çıkan (belki de siz söylemediniz) bir sözünüz gerçekten çok hoşuma gitti:
"Ne halt yerseniz yiyin. Ama kul hakkı yemeyin."
Selam ve saygılar.
Ama şunu ifade etmeden geçemeyeceğim! Bu açıklamalarınız ile insanın vücut sağlığına faydalı bilgi ve önerileri ortaya koyarken diğer taraftan da ruh sağlığını (akledebilenlerin) bozuyorsunuz.
Çünkü bugüne kadar sağlıklı beslenmenin, sağlıklı yaşamanın birinci şartına hiç değinmediniz.
Evet, sağlıklı bir yaşam için sofranızdan doğal zeytinyağı, köy tavuğu ve yumurtası, kırmızı et, balık, zeytin, doğal tereyağı, fındık, fıstık gibi besinleri kesin tüketmelisiniz, diyorsunuz.
Diğer taraftan da; "Bazı yiyecekler kesinlikle mutfağa sokulmamalı. Her türlü ekmek, simit, pasta, her tür tost, pirinç pilavı, patates, mısır, her tür galeta ve her cins bisküvi, makarna.
Börek, poğaça, açma, şeker, çikolata, reçeller, şuruplar, bal ve pekmezler, bütün suni tatlandırıcılar, hazır ve taze sıkılmış meyve suyu, gazlı içecekler, enerji içecekleri.
Her türlü kızartma, bütün hazır çorbalar, sucuk, salam, sosis gibi işlem görmüş et ürünleri, tütsülenmiş etler, süt tozu, krema, mayonez, ketçap, hazır soslar, marketlerde sunulan kapalı çiftlik tavukları, karpuz ve kavun gibi doğal da olsa fazla miktarda şeker içeren, glisemik indeksi yüksek meyveler. İşlenmiş yağlar, (margarin ve riviera gibi).
Canan Hanım! Bu tespit ve tavsiyelerinizin illaki bir bilimsel verilerin açılımı olduğuna inanıyorum. Doğrudur da. Ama gerçek olan şu ki, milletimiz bu bahsettiğiniz yiyecek ve içecekleri evlerine sokmasalar açlıktan ölürler.
Eğer dediğiniz gıdaları alıp, beslenseler bu seferde ya borç stresinden akıl hastası olurlar. Ya da bankalar ellerinde ne var, ne yok alır.
Nasıl yani veya neden derseniz! Bu sorunun cevaplarından biri de siz ve insan sağlığı için öneriler sunan diyetisyenler, uzmanlardır.
ÇÜNKÜ SAĞLIKLI BESLENMENİN, İNSAN GİBİ YAŞAMANIN 1. ŞARTINI HİÇ ANLATMADINIZ, ANLATMIYORSUNUZ.
İstatistik kurumu (TÜİK) açıklama yapıyor. Diyor ki, bu ülkede yoksulluk sınırı bin 350 TL'dir. Yani bu gelire sahip olan bir insan yeme, içme, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını KARŞILAYAMAZ.
Yine TÜİK açıklıyor ki, fakirlik sınırı 4 bin 500 TL'dir. Yani bir eve bu rakam giriyorsa o insanlar yeme, içme, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını ancak karşılarlar.
Sonra siz sağlıklı bir yaşam için beyaz undan ve diğerlerinden uzak durun, diyorsunuz oysa bu ülkede başbakanlık koltuğuna oturan isimler her daim vatandaşın geçim ve sağlıklı beslenmesi için simit ve çay hesabı üzerinden hesap yapıp, bir asgari ücret belirliyor.
Şimdi bana söyler misiniz; vatandaş nasıl sağlıklı beslenecek? Bilim insanları (sizler) diyorsunuz ki, sağlığınız için şunlardan uzak durun. Vatandaşın vekalet verdikleri ise yiyin yiyin biz bu koltukta olduğum müddetçe ölmezsiniz.
Kim haklı!
Siyaset yapın demiyorum ama sizden istirhamım sağlıklı beslenmenin birinci şartının insanca yaşayabilecek bir gelire sahip olmak olduğunu, bu geliri yani insanca yaşama hakkını milletimize sunması gerekenlerin de, milletin oyuyla seçilen iktidarlar olduğunu ısrarla vurgulamanızdır.
Son olarak sosyal medyada, sizin fotoğrafınız altında çıkan (belki de siz söylemediniz) bir sözünüz gerçekten çok hoşuma gitti:
"Ne halt yerseniz yiyin. Ama kul hakkı yemeyin."
Selam ve saygılar.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Erdoğan tasarrufun neresinde? / 05.05.2024
- Dost düşman tanımı yapamayan bir iktidar / 04.05.2024
- Ali’yi halife seçen Hz. Peygamber değil Yüce Allah’tır / 03.05.2024
- Hamas terör örgütü mü? / 02.05.2024
- Sloganlarla avutulan kalabalıklar / 01.05.2024
- İlkelerine sahip çıkmayanlar bu millete sahip çıkamaz / 29.04.2024
- Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde İsrail / 28.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Dost düşman tanımı yapamayan bir iktidar / 04.05.2024
- Ali’yi halife seçen Hz. Peygamber değil Yüce Allah’tır / 03.05.2024
- Hamas terör örgütü mü? / 02.05.2024
- Sloganlarla avutulan kalabalıklar / 01.05.2024
- İlkelerine sahip çıkmayanlar bu millete sahip çıkamaz / 29.04.2024
- Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde İsrail / 28.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024