Önümüzdeki günlerde en çok sıcak parayı ve ona vergi koymayı tartışacağımızı, bugünden haber verebilirim. Her konuda olduğu gibi bu konuda da geç kaldık, geç kalıyoruz. Çünkü sıcak paranın kontrol altına alınması ve vergilendirilmesi tartışmaları ta 1970' yıllarda başlamıştı. Jamos Tobin, yatırıma yönelmeyen dolayısıyla üretim ve istihdamı artırmayan kısa vadeli, spekülatif amaçlı sermayenin vergilendirilmesini savunmuştu.
Günümüzde Tobin Vergisi olarak adlandırılan bu vergiyi savunanlar, hatta uygulamaya koyanlar bir hayli fazla. Mesela Frenkel, sermaye hareketlerinin temeli olmadığını refahı azalttığını iddia eder ve Tobin vergisini savunur. Der ki: "Tobin vergisi ile kısa vadeli sermaya hareketleri uzun vadeye dönüşür ve bu şekilde krize neden olması önlenir."
Rodrik de aynı görüşü paylaşanlardandır. O da, uluslararası sermaye hareketlerinin herhangi bir ülkenin ekonomisine olumlu bir katkı sağlamadığını, tam aksine risklere sebep olduğunu iddia eder.
Biraz da sıcak paranın amacına bakalım. Sıcak para gelip Türk lirasına döndükçe, ülkede döviz ucuzlar, döviz ucuzladığında ithalat artar, ihracat azalır, dış ticaret açığı büyür. Yıllardır, Türkiye'nin içerisinde dönüp durduğu kısır döngünün özü özeti budur.
Peki, bu sacak paranın karı nedir ki, Maliye Bakanımız, para spekülatörlerine, "en çok kazancı Türkiye'de sağlarsınız" diyerek çağrıda bulunuyor?
Olsa olsa, bunun bir tek karı olabilir. Sıcak para ile döviz açıklarını kapatmak bu yolla, yalancı ve geçici bir bahar havası oluşturmaktır.
Sorası canım sonrasını düşünenmi var ki, Maliye Bakanımız da düşünsün. Düşünmediğimiz için işte bu hallere düştük.
ATO'nun maliye bakanımızı doğrulayan bir raporu yayınladı. Bu rapora göre spekülatörler en çok kazandıran ülke Türkiye. Bir başka deyişle Türkiye bu konuda rekor kırıyor. Şöyle ki, bir spekülatorün yıllık yüzde 1 faizle Japonya'da 134 yıllık yüzde 1.2 faizle Avrupa Birliği ülkelerinde 112 yıllık yüzde 1,5 faizle ABD'de 89 yılda kazanacağı faizi Türkiye'de 24 ayda kazanıyor. Allah için şimdi siz söyleyin Maliye Bakanımız haksız mı? Türkiye'ye gel terlemeden hiç riske girmeden servetine servet kat, sonrada elini kolunu sallayarak çek git...
Türkiye'yi yabancılar çok seviyormuş. Böyle bir ülkeyi hangi yabancı sevmez. Mühim olan yabancıya değil kendi insanımıza ülkemizi sevdirmektir.
Bir yandan yatırım yapan üretim ve istihtamı artıran yerli sermayeyi yurt dışına kaçıracaksın, diğer yandan spekülatif amaçlı sermayeye davetiye çıkaracaksın.Ondan sonrada ülke ekonomisinin düzlüğe çıkmakta olduğundan tünelin ucundaki ışığın görntüsünden söz edeceksin. Böyle bir çelişkiyi, sağlam bir akıl, sağlam bir mantık onaylar mı?
AKP iktidarının uyguladığı ekonomik programın babası Kemal Devriş'tir. Kemal Derviş, epey zamadır, Tabin vergisini gündeme getiriyor. "Kısa vadeli spekülatif sermaye giriş ve çıkışları kontrol altına alınsın. Ufak da olsa bir vergi konulsun" diyor. Hayret ediyoruz. Kemal Derviş'in programına bütünüyle sahip çıkan AKP iktidarı, bu haklı ve yerinde olan talebe neden kulak tıkıyor?
1997'de meydana gelen Asya kirizinde görmedik mi? Spekülatif sermayeyi kontrol edenler kazandı, etmeyenler kaybetti. "Aman bu sermayeyi kontrol etmeye kalkmayın, Tobin vergisi cinayettir" diyen ekonomistler bile yanıldıklarını itiraf etmiyorlar mı? Hal böyle iken, Türkiye'yi hala yol geçen hanı gibi savunmasız bırakmak çok yanlıştır. Spekülatif saldırılara karşı tedbir almadan nereye kadar gideceğiz bunu zaman gösterecek. Hep birlikte izlemeye devam edelim. Çünkü elimizden başka birşey gelmiyor. Sadece uyarı yapabiliyoruz.
Günümüzde Tobin Vergisi olarak adlandırılan bu vergiyi savunanlar, hatta uygulamaya koyanlar bir hayli fazla. Mesela Frenkel, sermaye hareketlerinin temeli olmadığını refahı azalttığını iddia eder ve Tobin vergisini savunur. Der ki: "Tobin vergisi ile kısa vadeli sermaya hareketleri uzun vadeye dönüşür ve bu şekilde krize neden olması önlenir."
Rodrik de aynı görüşü paylaşanlardandır. O da, uluslararası sermaye hareketlerinin herhangi bir ülkenin ekonomisine olumlu bir katkı sağlamadığını, tam aksine risklere sebep olduğunu iddia eder.
Biraz da sıcak paranın amacına bakalım. Sıcak para gelip Türk lirasına döndükçe, ülkede döviz ucuzlar, döviz ucuzladığında ithalat artar, ihracat azalır, dış ticaret açığı büyür. Yıllardır, Türkiye'nin içerisinde dönüp durduğu kısır döngünün özü özeti budur.
Peki, bu sacak paranın karı nedir ki, Maliye Bakanımız, para spekülatörlerine, "en çok kazancı Türkiye'de sağlarsınız" diyerek çağrıda bulunuyor?
Olsa olsa, bunun bir tek karı olabilir. Sıcak para ile döviz açıklarını kapatmak bu yolla, yalancı ve geçici bir bahar havası oluşturmaktır.
Sorası canım sonrasını düşünenmi var ki, Maliye Bakanımız da düşünsün. Düşünmediğimiz için işte bu hallere düştük.
ATO'nun maliye bakanımızı doğrulayan bir raporu yayınladı. Bu rapora göre spekülatörler en çok kazandıran ülke Türkiye. Bir başka deyişle Türkiye bu konuda rekor kırıyor. Şöyle ki, bir spekülatorün yıllık yüzde 1 faizle Japonya'da 134 yıllık yüzde 1.2 faizle Avrupa Birliği ülkelerinde 112 yıllık yüzde 1,5 faizle ABD'de 89 yılda kazanacağı faizi Türkiye'de 24 ayda kazanıyor. Allah için şimdi siz söyleyin Maliye Bakanımız haksız mı? Türkiye'ye gel terlemeden hiç riske girmeden servetine servet kat, sonrada elini kolunu sallayarak çek git...
Türkiye'yi yabancılar çok seviyormuş. Böyle bir ülkeyi hangi yabancı sevmez. Mühim olan yabancıya değil kendi insanımıza ülkemizi sevdirmektir.
Bir yandan yatırım yapan üretim ve istihtamı artıran yerli sermayeyi yurt dışına kaçıracaksın, diğer yandan spekülatif amaçlı sermayeye davetiye çıkaracaksın.Ondan sonrada ülke ekonomisinin düzlüğe çıkmakta olduğundan tünelin ucundaki ışığın görntüsünden söz edeceksin. Böyle bir çelişkiyi, sağlam bir akıl, sağlam bir mantık onaylar mı?
AKP iktidarının uyguladığı ekonomik programın babası Kemal Devriş'tir. Kemal Derviş, epey zamadır, Tabin vergisini gündeme getiriyor. "Kısa vadeli spekülatif sermaye giriş ve çıkışları kontrol altına alınsın. Ufak da olsa bir vergi konulsun" diyor. Hayret ediyoruz. Kemal Derviş'in programına bütünüyle sahip çıkan AKP iktidarı, bu haklı ve yerinde olan talebe neden kulak tıkıyor?
1997'de meydana gelen Asya kirizinde görmedik mi? Spekülatif sermayeyi kontrol edenler kazandı, etmeyenler kaybetti. "Aman bu sermayeyi kontrol etmeye kalkmayın, Tobin vergisi cinayettir" diyen ekonomistler bile yanıldıklarını itiraf etmiyorlar mı? Hal böyle iken, Türkiye'yi hala yol geçen hanı gibi savunmasız bırakmak çok yanlıştır. Spekülatif saldırılara karşı tedbir almadan nereye kadar gideceğiz bunu zaman gösterecek. Hep birlikte izlemeye devam edelim. Çünkü elimizden başka birşey gelmiyor. Sadece uyarı yapabiliyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018