Irak’ta birinci aşama bitti, ikinci aşamaya geçildi.
Birinci aşama ülkenin işgal edilmesiydi ve ABD’nin burada rahat hareket edebileceği, dizginlerini elinde tutabileceği iradelerin tamamen iş başında bulunmasıydı.
ABD, Irak’ın kuzeyinde kendi ifadesiyle “güvenli bir bölge” oluşturdu ve orayı bölgesel hesaplar için hazırlamaya devam ediyor.
Irak’ın kuzeyi Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye’den, İran’dan ve Suriye’den sözde Kürt bölgesi adı altında toprak koparmak için cazibe merkezi haline getirildi.
Tabi, bu projede asıl hedef Kürdistan’ı oluşturmak değil, Kürdistan’ı paravan olarak kullanıp Büyük İsrail Devleti için bir zemin hazırlamaktır.
Irak’ta ikinci aşama ise, senaryo gereği, tüm İslam coğrafyasını kapsayacak bir Şii-Sünni çatışmasının kıvılcımını başlatabilmekti. Bu sebeple ABD tarafından Şii bir hükümet kurduruldu ve Sünni olan Saddam Şii hakimlerce suçlu bulunup idam ettirildi.
Halbuki ne hükümetin yetkilileri bildiğimiz manada bir Şii’dir ne de Saddam Sünni’dir.
Yaptığı zulümler ve halifelik makamını hakkı olmadığı halde gasp etmesi sebebiyle Yezit’e baş kaldıran İmam Hüseyin’in yolundan gittiğini iddia edenler, bugünün küresel yezitlerinin, ABD’nin, AB’nin, İsrail’in talimatıyla, ABD’ye hizmet için o makamlara oturup nasıl Hz. Ali sevdalısı Şii olabilirler?
Ehl-i Sünnet’in en büyük imamlarından İmam Azam Ebu Hanife, Ehl-i Beyt’e ve İmam Cafer’e olan sevdasından dolayı şehit edilmişken, Sünni olduğunu iddia edenler nasıl olur da Halepçe’de binlerce Ehl-i Beyt sevdalısı Şii’yi katledebilir?
Saddam’ın öldürülmesinden sonra ABD, istediği Şii-Sünni çatışmasının zemininin tam oluşmadığını gördü. Bunun üzerine ABD destekli terör örgütleri devreye girdiler. Şii bölgelerine ve eserlerine saldırılar yapıldı ve bunu sözde Sünniler üslendi; Sünni bölgelerine saldırılar tertip edildi bunu da sözde Şiiler üslendi. Ama gerçekte bu terör eylemlerini yapanlar ne Sünni’ydi ne de Şii, hatta eylemleri yapanlar aynı gruplardı. Hepsi ABD’den talimatlıydı.
Beklenen çatışma ortamı yine oluşmadı, Şii ve Sünniler bu provokasyona gelmediler.
Fakat ABD bu işin asırlık bir proje olduğunu ve kolay gerçekleşmeyeceğini gayet iyi biliyordu. Büyük İsrail Devleti adına oldukça hızlı olunması gerektiğini biliyordu ama istediği zemin bir türlü oluşmuyordu.
Ve ABD’nin imdadına Irak’ın işgalinde olduğu gibi yine Başbakan Erdoğan yetişti. Bayram değil, seyran değil Erdoğan, Irak’ın Şii Başbakanı Maliki’yle atışmaya başladı.
Başbakan Erdoğan’ın Sünni olduğu iddia edilen ve Irak’ta hakkında idam kararı bulunan Tarık el Haşimi’ye sahip çıkması Irak’la olan suni gerilimi daha da artırdı.
Suni gerilim, çünkü bunların hepsi tiyatro…
Senaryo okyanus ötesinde yazılıyor ve başrollerde Erdoğan ve Maliki var.
Gerçekte Tarık el Haşimi’nin Türkiye tarafından sahiplenilmesinin hiçbir mantığı yok; Erdoğan da, Maliki de ABD’nin desteğiyle iktidar koltuğunda oturuyorlar ve ikisi de ABD’nin talimatları dışına azıcık da olsa çıkmıyorlar.
Türkiye’nin ve Sayın Erdoğan’ın batı basınında ısrarla Sünniliğin lideri olarak gösterilmeye çalışılması ve Şiiliği kontrol altına alınan Irak’la bu gerilimin yaşanması bunun bir ABD senaryosu olduğunu ispatlamaktadır.
Tepede cereyan eden bu suni gerilim tabana da yayılmak isteniyor. Irak’ta ABD talimatlı Şiiler, Sünni Erdoğan’a karşı protesto eylemleri yapıyor; yine ABD talimatlı Sünniler de Erdoğan posterleri taşıyor. ABD’nin asırlardır planladığı Şii-Sünni çatışmasının hazırlanmasında farkında ya da değil, Sayın Başbakan Erdoğan maalesef kilit rol oynuyor.
Sayın Başbakan’a tavsiyemiz, uyuyan bir fitneyi uyandırmanın hükmünü Peygamber Efendimizin hadislerinden okumasıdır. Şii-Sünni çatışmasının hazırlanmasında kilit rol üsleneceğine Prof. Dr. Haydar Baş’ın yaptığı gibi Şii-Sünni-Alevi Caferi tüm Müslümanların tek bilek tek yürek olmasının önünü açmalıdır.
Birleştirmek Müslüman’ın vasfıdır, ayrıştırmak değil.
Birinci aşama ülkenin işgal edilmesiydi ve ABD’nin burada rahat hareket edebileceği, dizginlerini elinde tutabileceği iradelerin tamamen iş başında bulunmasıydı.
ABD, Irak’ın kuzeyinde kendi ifadesiyle “güvenli bir bölge” oluşturdu ve orayı bölgesel hesaplar için hazırlamaya devam ediyor.
Irak’ın kuzeyi Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye’den, İran’dan ve Suriye’den sözde Kürt bölgesi adı altında toprak koparmak için cazibe merkezi haline getirildi.
Tabi, bu projede asıl hedef Kürdistan’ı oluşturmak değil, Kürdistan’ı paravan olarak kullanıp Büyük İsrail Devleti için bir zemin hazırlamaktır.
Irak’ta ikinci aşama ise, senaryo gereği, tüm İslam coğrafyasını kapsayacak bir Şii-Sünni çatışmasının kıvılcımını başlatabilmekti. Bu sebeple ABD tarafından Şii bir hükümet kurduruldu ve Sünni olan Saddam Şii hakimlerce suçlu bulunup idam ettirildi.
Halbuki ne hükümetin yetkilileri bildiğimiz manada bir Şii’dir ne de Saddam Sünni’dir.
Yaptığı zulümler ve halifelik makamını hakkı olmadığı halde gasp etmesi sebebiyle Yezit’e baş kaldıran İmam Hüseyin’in yolundan gittiğini iddia edenler, bugünün küresel yezitlerinin, ABD’nin, AB’nin, İsrail’in talimatıyla, ABD’ye hizmet için o makamlara oturup nasıl Hz. Ali sevdalısı Şii olabilirler?
Ehl-i Sünnet’in en büyük imamlarından İmam Azam Ebu Hanife, Ehl-i Beyt’e ve İmam Cafer’e olan sevdasından dolayı şehit edilmişken, Sünni olduğunu iddia edenler nasıl olur da Halepçe’de binlerce Ehl-i Beyt sevdalısı Şii’yi katledebilir?
Saddam’ın öldürülmesinden sonra ABD, istediği Şii-Sünni çatışmasının zemininin tam oluşmadığını gördü. Bunun üzerine ABD destekli terör örgütleri devreye girdiler. Şii bölgelerine ve eserlerine saldırılar yapıldı ve bunu sözde Sünniler üslendi; Sünni bölgelerine saldırılar tertip edildi bunu da sözde Şiiler üslendi. Ama gerçekte bu terör eylemlerini yapanlar ne Sünni’ydi ne de Şii, hatta eylemleri yapanlar aynı gruplardı. Hepsi ABD’den talimatlıydı.
Beklenen çatışma ortamı yine oluşmadı, Şii ve Sünniler bu provokasyona gelmediler.
Fakat ABD bu işin asırlık bir proje olduğunu ve kolay gerçekleşmeyeceğini gayet iyi biliyordu. Büyük İsrail Devleti adına oldukça hızlı olunması gerektiğini biliyordu ama istediği zemin bir türlü oluşmuyordu.
Ve ABD’nin imdadına Irak’ın işgalinde olduğu gibi yine Başbakan Erdoğan yetişti. Bayram değil, seyran değil Erdoğan, Irak’ın Şii Başbakanı Maliki’yle atışmaya başladı.
Başbakan Erdoğan’ın Sünni olduğu iddia edilen ve Irak’ta hakkında idam kararı bulunan Tarık el Haşimi’ye sahip çıkması Irak’la olan suni gerilimi daha da artırdı.
Suni gerilim, çünkü bunların hepsi tiyatro…
Senaryo okyanus ötesinde yazılıyor ve başrollerde Erdoğan ve Maliki var.
Gerçekte Tarık el Haşimi’nin Türkiye tarafından sahiplenilmesinin hiçbir mantığı yok; Erdoğan da, Maliki de ABD’nin desteğiyle iktidar koltuğunda oturuyorlar ve ikisi de ABD’nin talimatları dışına azıcık da olsa çıkmıyorlar.
Türkiye’nin ve Sayın Erdoğan’ın batı basınında ısrarla Sünniliğin lideri olarak gösterilmeye çalışılması ve Şiiliği kontrol altına alınan Irak’la bu gerilimin yaşanması bunun bir ABD senaryosu olduğunu ispatlamaktadır.
Tepede cereyan eden bu suni gerilim tabana da yayılmak isteniyor. Irak’ta ABD talimatlı Şiiler, Sünni Erdoğan’a karşı protesto eylemleri yapıyor; yine ABD talimatlı Sünniler de Erdoğan posterleri taşıyor. ABD’nin asırlardır planladığı Şii-Sünni çatışmasının hazırlanmasında farkında ya da değil, Sayın Başbakan Erdoğan maalesef kilit rol oynuyor.
Sayın Başbakan’a tavsiyemiz, uyuyan bir fitneyi uyandırmanın hükmünü Peygamber Efendimizin hadislerinden okumasıdır. Şii-Sünni çatışmasının hazırlanmasında kilit rol üsleneceğine Prof. Dr. Haydar Baş’ın yaptığı gibi Şii-Sünni-Alevi Caferi tüm Müslümanların tek bilek tek yürek olmasının önünü açmalıdır.
Birleştirmek Müslüman’ın vasfıdır, ayrıştırmak değil.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025