Geçen yıl mayıs ayında yapılan genel seçimlerden sonra göreve getirilen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, faiz artırarak, talebi baskılayarak, kayıt dışılıkla mücadele adı altında vatandaşlardan daha fazla vergi tahsil etmenin yöntemlerini devreye koyarak, maaşlara zam yapmayarak, vatandaşların elde etmiş olduğu haklarını kamuda tasarruf adı altında kısıtlayarak ve daha nice uygulamalarla bir şeyler yapmaya çalışıyor…
Ama bu uygulamalar küresel sermaye sahiplerinin takdirini alırken, vatandaşların kemerini değil, boğazını sıkıyor.
Şimdilerde de kamuda tasarruf bahanesiyle yeniden özelleştirme furyası peşindeler. Yani milletin kurumlarını birilerine peşkeş çekecekler!
En başta şu soruyu soralım: Ekonomi nedir, dışarıda size borç ve akıl verenlerin takdirini almak mı, yoksa kendi vatandaşlarının karnını doyurmak mı?
Eğer ekonomi, dışarıdaki küresel tefecileri ve içerideki rant gruplarını memnun etmek ise, Mehmet Şimşek "şimdilik" bunu başarıyor. Şimdilik diyorum, çünkü bu gidişatın sonu "ekonomik iflas" olacağı için, geçici bir durumdur.
Eğer ekonomi vatandaşın gelirini yükseltmek, karnını doyurmak, sırtını giydirmek, gelir adaletini sağlamak, işsizliği çözmek, sağlıklı bir büyümeyi elde etmek ise, Mehmet Şimşek şu anda bunun tam tersini yapıyor.
Şimdi güncel verilerle vatandaşın durumu açısından ekonomiyi değerlendirelim.
Malum, Mehmet Şimşek politika faizini yüzde 8,5'ten aldı, yüzde 50'ye çıkardı. Bu, elbette ki bankalar arası faiz; piyasaya yansıması daha fazla oluyor.
Politika faizinin artışıyla tüketici kredileri yüzde 80'lere dayandı.
Bireysel kredilerdeki ve kredi kartlarındaki faiz oranları ciddi artış yaşamasına rağmen, geliri yetersiz kalan vatandaşlar yine de kredi kartlarına yüklendi.
Bankalararası Kart Merkezi'nin verilerine göre, nisan ayında kredi kartıyla yapılan harcamalar 930,4 milyar liraya yükseldi. Kredi kartıyla yapılan harcamalarında geçen yıla göre artış yüzde 120. Faiz riski artmasına rağmen harcamalardaki bu artış elbette ki vatandaşlardaki gelir artışını değil, çaresizliği göstermektedir.
İşin garip tarafı da şu, harcamalar bu kadar artmasına rağmen perakende cirolarında bu düzeyde bir artış yok. Bu da artan enflasyonu gösteriyor.
Diğer taraftan, kredi kartı ile harcamalar arttıkça, vatandaşların batık kredi kartı borçları da yükseliyor. Bu da gösteriyor ki, vatandaşlar sırf günü kurtarmak için kartla harcamalarını yapıyor ama sonrası ciddi bir borç ve faiz batağı.
Mehmet Şimşek'in gelir daraltıcı, maliyet artırıcı ekonomi politikaları vatandaşların içinde bulunduğu karanlık tabloyu daha da derinleştiriyor.
Dikkat ederseniz, son zamanlarda ekonomik nedenlerden dolayı cinayetlerde, boşanmalarda, intiharlarda ve diğer toplumsal olaylarda artışlar var.
Mehmet Şimşek'in neoliberal uygulamaları vatandaşların gerçek enflasyon karşısında erimesine neden olurken, üretim maliyetlerinin de astronomik bir şekilde artmasına neden oluyor. Bu durumu bir de şirketler açısından değerlendirirsek, hem artan maliyetlerle başa çıkılamıyor, hem de iç talepte, yani iç pazarda ciddi bir daralma yaşanıyor. Bu da şirketlere çifte darbe demek!
Neticede şirketler patır patır dökülmeye devam ediyor.
Bakın şirketlerin karanlık tablosu da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) nisan ayı verilerine yansıdı. TOBB'un verilerine göre, nisanda kurulan şirket sayısı mart ayına kıyasla yüzde 27,1 azalışla 8 bin 783'ten 6 bin 405'e geriledi. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı da yüzde 10,2 artarak 1849'a çıktı. Mart ayında 1678 şirket kapanmıştı.
Dikkat ederseniz, nisan ayında bir önceki aya göre kurulan şirket yüzde 27,1 azalmış, kapanan şirket yüzde 10,2 artmış.
Bu, oldukça tehlikeli bir sonuca işaret ediyor.
Yıllık bazda değerlendirdiğimizde tablo çok daha vahim.
Nisanda kurulan şirket sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,2 azalırken, kapanan şirket sayısı yüzde 29,9 artış gösterdi.
Örnekleri artırabiliriz ama bence bu kadarı kafidir.
Mehmet Şimşek'in ekonomi politikaları hem üreticiyi vuruyor, hem de tüketiciyi.
Ekonomi aynı zamanda üretim ile tüketim arasındaki dengeyi sağlayan bilimdir.
Ülkemizde üretim de tüketim de can çekişiyorsa, buna ekonomi ya da ekonomi politikası diyebilir miyiz? Nerden tutsanız elinizde kalıyor.
Tekrar tekrar altını çizerek ifade ediyoruz ki, bu tür IMF politikalarıyla asla olumlu bir sonuca gidemeyiz. Tek çare; üretim-dengesini, gelir adaletini, tam istihdamı ve sürekli sağlıklı büyümeyi sağlayan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni acilen uygulamaktır. Gelin, daha fazla geciktirmeyin, bu modeli uygulayacak olan Bağımsız Türkiye Partisi'ne (BTP) ve de lideri Hüseyin Baş'a fırsat verelim bu karanlık tablodan kurtulalım.
- Schengen askıda, AB çatırdıyor / 18.09.2024
- ‘Atatürk'ün Müslümanlığı bunların hepsine nal toplatır’ / 17.09.2024
- Ülkemizde aile kurumu çatırdıyor / 14.09.2024
- Kıbrıs’taki anlaşma, ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor / 13.09.2024
- Şirketler iflas ederken işsizlik düşüyor! / 11.09.2024
- Bütçede ‘kara delik’ büyüyor / 10.09.2024
- OVP’de milletin payına vergi artışı düştü / 07.09.2024
- OVP millete nasıl yansıyacak? / 06.09.2024
- Türk milletinin tamamı Mustafa Kemal’in askeridir / 04.09.2024