Referandum sonrası, iktidarıyla muhalefetiyle oluşan bu yeni durumla millete nasıl hizmet etmeliyiz diye kafa yormamız gerekirken, maalesef referandum sürecindeki gerilim körüklenmeye devam ediliyor.
Zaten referandum sürecinde, ülkenin iç ve dış problemleri referandum sonrasına ertelenmişti, şimdi de problemler bekletilirse, bu ülkemiz ve milletimiz yararına olmayacaktır.
Peki, yeni durum nedir, millet olarak referandumda neye evet dedik, özetleyelim.
Meclisimizde 550 değil, 600 milletvekili olacak.
18 yaşında delikanlı vekillerimiz olacak.
Seçimler 5 yılda 1 olacak. İcraatlar kesintiye uğramayacak.
Meclis'in denetim yollarından olan gensoru ve sözlü soru artık olmayacak. Yani icraatlar için Meclis ayak bağı olmayacak.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin genel başkanı ve başbakan da olabilecek. Böylece Özal'ın yaşadığı yaşanmayacak. Cumhurbaşkanı hem devletin zirvesindeyken, hem de siyasetin de başında olacak. Etkili ve yetkili olacak.
Cumhurbaşkanı'na artık devlet başkanı denilecek.
Bakanlar, Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek.
Cumhurbaşkanı istediği zaman olağanüstü hal ilan edebilecek.
Askeri yargı olmayacak.
Ülke bütçesini Cumhurbaşkanı hazırlayacak.
Cumhurbaşkanı, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne idari soruşturma açabilecek, denetim yapabilecek.
HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nde de düzenlemeler yapıldı.
Toplam 18 madde olan ve referandumla kabul edilen anayasa değişiklik paketinde özetle bu adımlar var.
Artık çift başlılık yok, yargı engeli yok, asker engeli yok, erken seçim engeli yok, Meclis engeli yok, gensoru, denetim yok?
Büyük yetkililerle donatılmış bir devlet başkanı ve de onun oluşturacağı bir kabine var.
CHP, mühürsüz oy pusulalarını gündeme getirerek referandumun iptalini istiyor.
Bu mümkün mü? Elbette ki hayır?
Türkiye'de bu noktada en yetkili merci Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ve "bu oylar geçerlidir, oy pusuluları bize aittir" diyor.
"2010 yılından önce bunun örnekleri var" diyor.
İtiraz edenler, "2010'da bu kararı değiştirdin, kabul edilemez dedin" diyor. YSK ise, "bunlar bizim pusulalarımız, vatandaş oy kullanmasa mıydı, kabul ederim" diyor.
Muhalefet durumu Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) götürse, AYM "bu beni aşar" diyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götürse, bu hem uzar, hem de Türkiye bunu kabul etmeyebilir.
CHP bu sonuca feveran etmeden önce, bugünün kapısını açan 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleşen referandumda niye hiç varlık göstermedi, niye bir tek broşür bile basmadı onu masaya yatırmalı?
Atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra feveran etmenin hiçbir anlamı olmadığını bilmeleri gerekir.
Bu umutsuz çırpınışlarla gerilimi körüklemenin hiçbir anlamı yok, bundan sonra toplumsal bir uzlaşı nasıl sağlabilir, gerilim nasıl azaltılabilir, mevcut yeni durumla problemlere çözüm nasıl üretilebilir buna bakılması lazım.
Şu bir gerçek ki, bugün dünyada ekonomik problemleri çözebilecek tek model, hakkında 9 uluslar arası kongre yapılan Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'dir.
4 milyar insan bu modelin nimetlerinden istifade ederken; açlıktan, işsizlikten, gelir adaletsizliğinden, maliyetlerin yüksekliğinden, vergilerden, cezalardan, cari açıktan, dış ticaret açığından, milli gelirin azlığından yakınan ve çözemeyen bizler, tam istihdamın, gelir adaletinin ve sağlıklı sürekli büyümenin tek formülü olan, içimizden çıkan bu modele dört elle sarılmamız gerekmez mi?
Bunun konuşulması lazım, elde edilen bu sınırsız güçle bu adımın atılması lazım.
Millet de, muhalefet de bunu talep etmesi lazım.
Zaten referandum sürecinde, ülkenin iç ve dış problemleri referandum sonrasına ertelenmişti, şimdi de problemler bekletilirse, bu ülkemiz ve milletimiz yararına olmayacaktır.
Peki, yeni durum nedir, millet olarak referandumda neye evet dedik, özetleyelim.
Meclisimizde 550 değil, 600 milletvekili olacak.
18 yaşında delikanlı vekillerimiz olacak.
Seçimler 5 yılda 1 olacak. İcraatlar kesintiye uğramayacak.
Meclis'in denetim yollarından olan gensoru ve sözlü soru artık olmayacak. Yani icraatlar için Meclis ayak bağı olmayacak.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin genel başkanı ve başbakan da olabilecek. Böylece Özal'ın yaşadığı yaşanmayacak. Cumhurbaşkanı hem devletin zirvesindeyken, hem de siyasetin de başında olacak. Etkili ve yetkili olacak.
Cumhurbaşkanı'na artık devlet başkanı denilecek.
Bakanlar, Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek.
Cumhurbaşkanı istediği zaman olağanüstü hal ilan edebilecek.
Askeri yargı olmayacak.
Ülke bütçesini Cumhurbaşkanı hazırlayacak.
Cumhurbaşkanı, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne idari soruşturma açabilecek, denetim yapabilecek.
HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nde de düzenlemeler yapıldı.
Toplam 18 madde olan ve referandumla kabul edilen anayasa değişiklik paketinde özetle bu adımlar var.
Artık çift başlılık yok, yargı engeli yok, asker engeli yok, erken seçim engeli yok, Meclis engeli yok, gensoru, denetim yok?
Büyük yetkililerle donatılmış bir devlet başkanı ve de onun oluşturacağı bir kabine var.
CHP, mühürsüz oy pusulalarını gündeme getirerek referandumun iptalini istiyor.
Bu mümkün mü? Elbette ki hayır?
Türkiye'de bu noktada en yetkili merci Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ve "bu oylar geçerlidir, oy pusuluları bize aittir" diyor.
"2010 yılından önce bunun örnekleri var" diyor.
İtiraz edenler, "2010'da bu kararı değiştirdin, kabul edilemez dedin" diyor. YSK ise, "bunlar bizim pusulalarımız, vatandaş oy kullanmasa mıydı, kabul ederim" diyor.
Muhalefet durumu Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) götürse, AYM "bu beni aşar" diyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götürse, bu hem uzar, hem de Türkiye bunu kabul etmeyebilir.
CHP bu sonuca feveran etmeden önce, bugünün kapısını açan 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleşen referandumda niye hiç varlık göstermedi, niye bir tek broşür bile basmadı onu masaya yatırmalı?
Atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra feveran etmenin hiçbir anlamı olmadığını bilmeleri gerekir.
Bu umutsuz çırpınışlarla gerilimi körüklemenin hiçbir anlamı yok, bundan sonra toplumsal bir uzlaşı nasıl sağlabilir, gerilim nasıl azaltılabilir, mevcut yeni durumla problemlere çözüm nasıl üretilebilir buna bakılması lazım.
Şu bir gerçek ki, bugün dünyada ekonomik problemleri çözebilecek tek model, hakkında 9 uluslar arası kongre yapılan Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'dir.
4 milyar insan bu modelin nimetlerinden istifade ederken; açlıktan, işsizlikten, gelir adaletsizliğinden, maliyetlerin yüksekliğinden, vergilerden, cezalardan, cari açıktan, dış ticaret açığından, milli gelirin azlığından yakınan ve çözemeyen bizler, tam istihdamın, gelir adaletinin ve sağlıklı sürekli büyümenin tek formülü olan, içimizden çıkan bu modele dört elle sarılmamız gerekmez mi?
Bunun konuşulması lazım, elde edilen bu sınırsız güçle bu adımın atılması lazım.
Millet de, muhalefet de bunu talep etmesi lazım.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024