Partilerden istifalar, yeni kurulan partiler, eve dön çağrıları derken siyaset kazanı iyice ısındı. Parti başkanları adeta tribün lideri edasıyla maça, oyuna, skora bakmadan taraftarı ateşleme derdindeler.
Ama taraftar, pardon seçmen kararsız. Bir yaşadığı gerçeklere bakıyor, bir de edilen laflara! Bir vaat edilenlere bakıyor, sonra vaat edenlere bakıyor bir de yapılanlara. Tablo tutarsız.
Diğer taraftan vatandaş, iktidara talip olanlara bakıyor. Orada da tablo tutarsız.
Bu tutarsızlık anketlere de yansıyor. 18 yıllık iktidarın oyları eriyor, sadık müttefikinde oyları eriyor. Muhalefetin de oyları eriyor. Karasızım, diyenlerin oranı %35'lerde. AKP, CHP, MHP ve diğerlerine oy verdiği halde yeniden oy versem mi, diyenlerin oranları da %20'lerde.
Özetle ülkemizde hem iktidar, hem de muhalefet sorunu olduğu, millet tarafından tescillenmiş durumda.
Meclis'teki partiler de durumun farkında ve durumu kurtarmak için geçmişlerini, geçmişteki sözlerini bir anda 'delete' (siliyorlar) ediyorlar.
İlk silen MHP lideriydi. Sayın Bahçeli, "zillet, illet, müdire" dediği kesime, "artık eve dönün, kapı açık" dedi. Dönmediler.
Şimdi aynı çağrı Sayın Erdoğan'dan geldi. Üstü kapalı, "hain, ölü doğanlar, yokluğa mahkumdurlar, sayemde makam sahibi oldular, malum zat" dediği kişi ve partilere şimdi "eve dönün" diyor.
Geçen hafta AKP Genel Başkanı Erdoğan; "Partimizden şu veya bu nedenle uzaklaşmış, ayrılmış olan arkadaşlarımızı tekrar yeniden saflarımıza kazandıralım. İsimler, makamlar, mevkiler gelip geçicidir" dedi.
Tesadüf olsa gerek (!) bu açıklamanın yapıldığı gün Yeni Akit'ten Abdurrahman Dilipak da şu cümleleri köşesinde yazıyordu:
"Yola çıkarken beraber olduğunuz, dava arkadaşlarınızla aranıza mesafe koyup, yolda bulduklarınızla yola devam ederken, 'dava arkadaşlarınızla davacı olunca' olacağı buydu. 'Ne oldum' delisi derlerdi eskiler."
Bu açıklamanın iki gün sonrasında ise Bülent Arınç konuştu: "Bugün bizim en büyük sıkıntımız, maalesef dünün mağdurlarının, bugün mağrur olmasıdır. Dünün fakirlerinin bugün zenginlikten gözlerinin kamaşmasıdır. Ve bugünkü yaşantı içerisinde ne varsa, kaybetmiş olmalarıdır. Dünün mücahitlerinin daha sonra müteahhit daha sonra müşahit olduğu bir noktadayız. Burada kalsalar bile iyi."
Diğer partilerde de durum farklı değil. Meral Akşener Hanımefendi'nin partisi Ümit Özdağ-Buğra Kavuncu ve istifalarla daha çok sallanacak gibi.
Fatih Erbakan'ın partisinden bazı isimler, Bağımsız Türkiye Partisi'nin proje ve planlarını neredeyse rakamlarını bile değiştirmeden kendi görüşleriymiş gibi piyasaya sürüyor.
Ahmet Davutoğlu artık 'bildiklerimi anlatırsam' söyleminden vazgeçti. Şimdi 'temiz siyaset belgesi' açıklıyor. Vatan ise temiz siyaset için önce temizlenmek gerekmez mi, diye soruyor.
Ali Babacan ise vatandaşın sosyal medyadan dile getirdiği tepkileri kravatlı ve koltuk görmüş birisi olarak kameralar karşısında dile getirmeyi siyaset olarak tanımlıyor.
HDP ise isim olarak siyaset sahnesinde görevini tamamlamış başka bir isim adı altında dışarıdan aldığı görevi devam ettirtme görüntüsünde.
Ve gelelim CHP'ye!
Dünden bugüne (ki, bugün daha fazla) CHP içindeki hem kendi parti ideolojilerine, hem Atatürk, hem de milletin ve devletin değerlerine karşı bazı isimlerin yaptığı çıkışlar, CHP'yi kendi kendine prangaladı.
Şimdi CHP'de peş peşe istifalar yaşanıyor. Muharrem İnce parti kuruyor. Mustafa Sarıgül aynı şekilde. Öztürk Yılmaz zaten parti kurmuştu.
CHP'den bu kopmalara tepki gösteriliyor ama neden parçalandıklarını sorgulamıyor!
İlginçtir! Merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocam; 'Atatürk vatandır. Atatürk bayraktır. Atatürk birleştirici harçtır' demiş ve bu sözler, herkesçe kabul görmüştü.
Ama görüyoruz ki, Atatürk'ün partisinde Atatürk birleştirici harç olamamış. Atatürk'ten dolayı mı? Tabii hayır. Atatürk'ün izinden sapmadan dolayı.
CHP'deki bölünme AKP ve MHP'yi ziyadesiyle memnun etti. Ama memnuniyetleri fazla sürmeyecektir. Çünkü cephe genişledi. Artık iktidar hakkında daha çok iddia, daha çok soru işareti hem de 'ince ince' gelecektir.
Objektif gözle bakarsanız! Kurulduğu günden bugüne Milli Ekonomi Modeli ekseninde iç-dış politika, milli para, ekonomi, sosyal adalet, hak-hukuk gibi bütün başlıklarda söylemlerini değiştirmeyen, kaynaklarını hiç çekinmeden dile getiren tek parti var; Bağımsız Türkiye Partisi.
İnsanımızın, Bağımsız Türkiye Partisi Lideri Hüseyin Baş'ın; "Geleceğimizi 5-10 sene sonra siyaset sahnesinde olamayacaklara teslim edemeyiz" sözlerini dikkate almaları lazımdır, diye düşünüyorum.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024