Kara liste çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor.
Merkez Bankası bünyesindeki kredi bilgilerinin yer aldığı “Risk Merkezi” Türkiye Bankalar Birliği’ne (TBB) devrediliyor.
“Sicili bozuk” ya da “temiz” diye ikiye ayrılacak olan vatandaşların tüm borç bilgileri takip edilebilecek.
Kara listeye girme sadece aldıkları kredileri ya da yazdıkları çek ve senetleri ödeyemeyenlerle sınırlı kalmayacak.
Kapsam oldukça genişletiliyor ve bütün borçlar dahil ediliyor.
Örneğin elektrik, su, telefon gibi fatura ödemelerinde, vergi, trafik cezası, sigorta ödemelerinde sorunlu olanlar da kara listeye girecek ve yapacağı işlemlerde ciddi sorunlarla karşılaşacak.
Sadece devlete yapılacak ödemelerdeki aksamalar değil, kira, okul taksiti gibi diğer ödemelerde de yaşanan sorunlar hayatın her aşamasında vatandaşın karşısına çıkacak.
Peki, resmi ya da gayrı resmi ödemelerinde sorun yaşayan vatandaşlar ne tür yaptırımlarla kaşı karşıya kalacak?
Bu tür vatandaşlar, kiralık ev bulmakta zorlanacak, ev, araba alırken sicili karşısına çıkacak, yurt dışına çıkarken sorun yaşayacak, çek, senet kullanamayacak, kredi kartı alamayacak, kredi alamayacak, çocuğunun okulunda sorun olacak, işinde sorun olacak, tabiri caizse hayatı zindan olacak, kararacak.
Normal şartlar altında, yani herkesin gelirinin giderini rahatlıkla karşıladığı ortamlarda elbette ki bu tür yöntemler vatandaşları korumak için gereklidir ama bugün ekonominin dar boğazda olduğu, en dürüst vatandaşın bile borç batağında olduğu bir dönemde bu tür kısıtlamalar vatandaşların özgürlüğünü ortadan kaldırmaktadır.
Yeri geldiğinde Hz. Ömer’in adaletinden bahseden siyasilerimiz, bu tür konular olduğunda ne hikmetse Hz. Ömer hiç akıllarına gelmemektedir.
Hz. Ömer, kıtlık döneminde yapılan hırsızlıklar için had cezası uygulamamıştır. Sebebi, devletin vatandaşının asli ihtiyaçlarını karşılayamaması ve vatandaşların mecburen bu yola yönelmesidir.
Bugüne geliyoruz, en dürüst çiftçi, en çalışkan sanayici, en tecrübeli esnaf, en gayretli memur, gece gündüz çalışan işçi, yıllarca çalışmış ve maaşı hak etmiş emekli borç batağında…
Siyasilerimizin ekonomi konusunda görevlerini yapmadığı bir ortamda, görevlerini yerine getiremeyen, ödemelerini yapamayan vatandaşların kara listeye alınarak cezalandırılması hiç de adil değildir.
Önce gelir gider dengesi sağlanır, vatandaşların tamamının hiç kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceği bir ekonomik ortam oluşturulur, sonra böyle bir durumda hastalıklı olanların ayıklanması için bu tür bir liste oluşturulur.
Herkesin vatandaşlık maaşı aldığı, ev hanımlarının maaşa bağlandığı, asgari ücretin 3 bin lira olduğu, tam istihdamın sağlandığı, üretim ve ticaret için paraya ulaşımın kolay olduğu ve bütün bunları sağlayabilecek tek model Milli Ekonomi Modeli’nin uygulandığı bir ülkede elbette ki kara listeye alınabilecek insan dahi bulunamayacaktır.
Önce ekonomik sorunların çözümü bulunmalı, sonra uymayan cezalandırılmalı…
Yoksa “ak” sloganları ile gelip ardından herkesi kara listeye alacak politikalara imza atmak büyük bir çelişki ortaya çıkarmaktadır.
Merkez Bankası bünyesindeki kredi bilgilerinin yer aldığı “Risk Merkezi” Türkiye Bankalar Birliği’ne (TBB) devrediliyor.
“Sicili bozuk” ya da “temiz” diye ikiye ayrılacak olan vatandaşların tüm borç bilgileri takip edilebilecek.
Kara listeye girme sadece aldıkları kredileri ya da yazdıkları çek ve senetleri ödeyemeyenlerle sınırlı kalmayacak.
Kapsam oldukça genişletiliyor ve bütün borçlar dahil ediliyor.
Örneğin elektrik, su, telefon gibi fatura ödemelerinde, vergi, trafik cezası, sigorta ödemelerinde sorunlu olanlar da kara listeye girecek ve yapacağı işlemlerde ciddi sorunlarla karşılaşacak.
Sadece devlete yapılacak ödemelerdeki aksamalar değil, kira, okul taksiti gibi diğer ödemelerde de yaşanan sorunlar hayatın her aşamasında vatandaşın karşısına çıkacak.
Peki, resmi ya da gayrı resmi ödemelerinde sorun yaşayan vatandaşlar ne tür yaptırımlarla kaşı karşıya kalacak?
Bu tür vatandaşlar, kiralık ev bulmakta zorlanacak, ev, araba alırken sicili karşısına çıkacak, yurt dışına çıkarken sorun yaşayacak, çek, senet kullanamayacak, kredi kartı alamayacak, kredi alamayacak, çocuğunun okulunda sorun olacak, işinde sorun olacak, tabiri caizse hayatı zindan olacak, kararacak.
Normal şartlar altında, yani herkesin gelirinin giderini rahatlıkla karşıladığı ortamlarda elbette ki bu tür yöntemler vatandaşları korumak için gereklidir ama bugün ekonominin dar boğazda olduğu, en dürüst vatandaşın bile borç batağında olduğu bir dönemde bu tür kısıtlamalar vatandaşların özgürlüğünü ortadan kaldırmaktadır.
Yeri geldiğinde Hz. Ömer’in adaletinden bahseden siyasilerimiz, bu tür konular olduğunda ne hikmetse Hz. Ömer hiç akıllarına gelmemektedir.
Hz. Ömer, kıtlık döneminde yapılan hırsızlıklar için had cezası uygulamamıştır. Sebebi, devletin vatandaşının asli ihtiyaçlarını karşılayamaması ve vatandaşların mecburen bu yola yönelmesidir.
Bugüne geliyoruz, en dürüst çiftçi, en çalışkan sanayici, en tecrübeli esnaf, en gayretli memur, gece gündüz çalışan işçi, yıllarca çalışmış ve maaşı hak etmiş emekli borç batağında…
Siyasilerimizin ekonomi konusunda görevlerini yapmadığı bir ortamda, görevlerini yerine getiremeyen, ödemelerini yapamayan vatandaşların kara listeye alınarak cezalandırılması hiç de adil değildir.
Önce gelir gider dengesi sağlanır, vatandaşların tamamının hiç kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceği bir ekonomik ortam oluşturulur, sonra böyle bir durumda hastalıklı olanların ayıklanması için bu tür bir liste oluşturulur.
Herkesin vatandaşlık maaşı aldığı, ev hanımlarının maaşa bağlandığı, asgari ücretin 3 bin lira olduğu, tam istihdamın sağlandığı, üretim ve ticaret için paraya ulaşımın kolay olduğu ve bütün bunları sağlayabilecek tek model Milli Ekonomi Modeli’nin uygulandığı bir ülkede elbette ki kara listeye alınabilecek insan dahi bulunamayacaktır.
Önce ekonomik sorunların çözümü bulunmalı, sonra uymayan cezalandırılmalı…
Yoksa “ak” sloganları ile gelip ardından herkesi kara listeye alacak politikalara imza atmak büyük bir çelişki ortaya çıkarmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025