Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, bütçe açıklarının ve finansman ihtiyacının karşılanacağı diğer bir yol da Merkez Bankalarının para basma yetkilerini kullanmasıdır. Para basmanın (senyoraj) enflasyona neden olması, genelde iki nedenden dolayı olduğu ifade edilmektedir. Birincisi, bu miktarın gerekenin üzerinde olması ve bu para basmanın sürekli olmasıdır. Diğer bir ifade ile, parasalcı yaklaşım, parayı gerekenin üzerinde ve sürekli basarsanız enflasyon olur der.
Kanımca yanlış da değildir. Ama gelin görün ki, gereken miktar nasıl hesaplanacaktır? Veya hesaplanma şekli doğru mudur? Veya basılan bu para piyasaya nasıl sürülecektir? Veya basılan para ne kadar sürdürülecektir? Haklarını yemeyelim, klasik iktisatçılar da paranın mal-hizmet üretimi (GSMH) kadar basılması gerektiğini söylüyorlar.
Ancak GSMH'nin hesaplanmasında ihmal edilmiş (mesela farklı emek grubu veya kayıtdışı ekonomi gibi) kesim-unsur var mıdır? İşte yazımızın başlığı tam bu noktada devreye giriyor. İktisatçı Hocalarımızın hepsi başımızın tacı, sağolsunlar, var olsunlar. Ancak bu sorulara tam anlamı ile cevap bulamadığımı ifade etmeliyim. Biraz daha açalım.
Keynesyen kuramcılar, para basmanın enflasyona neden olması ile ilgili, günümüz gerçekleri ile bağdaşmayan tam istihdam ve talep fazlalığı faktörlerini öne çıkarmaktadır. Yani eğer para basarsanız, mal ve hizmetlere olan aşırı talep nedeni ile fiyatların artacağını öngörürler. İlk olarak, günümüzde tam istihdam durumu söz konusu değildir.
İkinci olarak, insan ihtiyaçlarının zannedildiği gibi sınırsız olmadığını, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli (MEM) sayesinde öğrendik. İnsan ihtiyaçlarının zannedildiği veya iddia edildiği gibi, sınırsız olmadığı başka bir yazı konusu.
Dilerseniz, MEM kitabına bakabilirsiniz. Diğer bir ifade ile, insan ihtiyaçları (talep) sınırlı olduğundan basılan para da enflasyona neden olmayacaktır. Dolayısı ile her iki açıdan (tam istihdam ve arzı aşan talep) da para basmanın enflasyona neden olmadığı ortadadır.
Para basma–enflasyon ilişkisinde belki de geçmişteki teorilerin ihmal ettiği en önemli konu, basılan paranın piyasaya nasıl sürüleceği ve paranın neyin karşılığında basılacağıdır. İnanın bu konuda da dişe dokunur, akademik bir kaynak bulamadım. Bulabilseydim verirdim. Oysa MEM'de bu iki durum, tek tek açıklanmış-çürütülmüş. Ev hanımlarından tutun da çiftçi, esnaf ve sanayiciye kadar, kime nasıl ve hangi şartlarla finansman desteği sağlanacağı açıklanmış.
Bu yazı dizisinin ilk bölümlerinde, akademik kaynaklardan yararlanarak belirttiğim üzere, Türkiye'deki enflasyonun nedeninin para basmadan ziyade yapısal sorunlardan kaynaklandığı, insan ihtiyaçlarının sınırlı olduğu ve tam istihdam seviyesinde olmadığımız ortada iken, artık lütfen kimse "para basma enflasyon olur" demesin. Azıcık okuma yazmaları (belki de vicdanları) varsa, dönsün, diğer bir alternatif olan borçlanmanın bizi ve tüm gelişmekte olan hatta gelişmiş ülkeleri (daha önce değindim) getirdiği noktaya baksın.
BTP lideri Hüseyin Baş'tan duyduğum Sokrates'in bir sözünü hatırlatırım. "Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız cehaletin bedelini söyleyin." Ben de benzer şekilde bitireyim: Para basmanın enflasyona neden olacağını (yalanına) inanıyorsanız-düşünüyorsanız, dönün bakın borçlanmanın bizi ve herkesi getirdiği noktaya. O zaman, belli şartlarla ve toplumun her kesimine dağıtmak şartı ile para basmak mı yoksa türlü olumsuz sonuçları kanıtlanan iç-dış borçlanma mı? Daha iyi anlarsanız.
- Bari burada yapmayın!! / 09.08.2021
- Keşke dokunmasaydım! / 24.07.2021
- Rusya yaptı da ya biz? / 02.07.2021
- Birisi işsizlik mi dedi? / 15.06.2021
- Korkmalı mıyız? / 17.05.2021
- Pandemi turnusolu / 05.05.2021
- Sanal vurgun / 27.04.2021
- Olması gerekendi / 20.04.2021
- Yeni başkanın ilk sınavı / 12.04.2021