Kime sorsan dertli… Bakkal, manav, küçük, orta, büyük esnaf, sendikalar, TOBB, hatta bankalar bile dertli. Mobilyacısı, ayakkabıcısı, beyaz eşyacısı, arabacısı, etçisi, sütçüsü, kuşçusu vs. hepsi dert yanıyor; "alamıyoruz, satamıyoruz, para kazanamıyoruz, piyasada para yok" diyorlar.
Hükümet de diyor ki; "Ben, KOBİ'lere şu kadar destek verdim. Tarım ve hayvancılığa şu kadar kredi açtım, bankalara her daim güvence verdim" yani "ben yapacağımı yaptım."
Muhalefet ve muhalif yazarlar ise haber spikerleri gibi ülkede yaşananları, sorunları dillendiriyor. Artı hükümetin ithalat politikalarına bakarak, 'üretmiyoruz' mantığıyla ekonomideki çöküşün üretimle düzeleceğini iddia ediyorlar. Baştan söyleyeyim; boş iddia.
Ne üretmiyoruz? Ben sıralayayım mı? S-400'ler gibi hava savunma sistemlerini, F-35 veya SU-57 gibi savaş uçaklarını, cep telefonlarını, bilgisayar yazılımlarını, otomobilleri, tıbbi ilaç, araç ve gereçleri…
Peki, bunları üretebilecek kapasitemiz var mı? Tabi ki var. Bu devlet kuruluşunun 10. yılında kendi uçağını üretebilmişse bugünkü imkânlarla hayli hayli üretebilir. Neden üretmiyoruz, sorusunu oy verdiklerinize sorun.
Gelelim vatandaş boyutuna; Bugün piyasada yüz binlerce market, mağaza, ayakkabıcı vs. var ve hepsi ağzına kadar satılacak ürünlerle dolu. Öyle değil mi?
Bugün Türkiye'de her çeşit ve kalitede mobilya beyaz eşya, halı, ayakkabı akılınıza ne gelirse üretilebiliyor mu? Fazlasıyla üretiliyor. Daha fazla da üretilebilir.
Türkiye'de her türlü sebze ve meyve üretilebiliyor mu? Çok çok fazlasıyla. Coğrafyası ve yüzölçümü bu kadar büyük ve elverişli bir ülkede istediğiniz kadar hayvan yetiştirilebilir mi? Her halde yani…
O zaman sorun üretmek değil. Çünkü aradığımız her şey var piyasada. Sorun ne o zaman? Alamıyoruz, satamıyoruz.
Vatandaş, fiyatlar çok pahalı diye ağlıyor. Esnaf, çiftçi, köylü emeğimizin karşılığını alamıyoruz, ürettiğimizi satamıyoruz diye ağlıyor. Demek ki, sorun üretmemekte değilmiş. Asıl sorun; TÜKETTİRMEMEKTİR.
Evet, tükettirmiyorlar. Tüketim için ne lazım? Para. Ama vatandaşta para yok. Piyasayı canlandırmak, üretimi teşvik etmek, işsizliği bitirmek için tükettirmek lazım. Tükettirmek için de vatandaşa para vermek lazım.
Neden vatandaşa hak ettiği para verilmiyor? Sorun, liberal-kapitalist sistem ve onun uygulayıcılarındadır. Bu sistemin temel mantığı, "paranın belli ellerde toplanması, üretimin kontrol altına alınmasıyla insanları modern köle haline getirip, kendilerine muhtaç olduklarını kabullendirmektedir." (Prof. Dr. Haydar Baş)
Dünyanın az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri ve de Türkiye, küresel tefecilere teslimiyetin bedelini yaşıyor. Kendi malımızla borçluyuz. Hazine üstünde oturduğumuzu biliyoruz ama fakiriz.
İşte bu sömürü sistemini reddeden adeta 'kula kulluk' putunu yıkan Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli'ni ortaya koydu. Bu model içerisinde birçok projeyi açıkladı. Asgari ücret 5.000 TL olacak, dedi ve ekledi, "TÜKETİM EN BÜYÜK KAYNAKTIR".
Nasıl mı? Sayın Baş diyor ki; "Milli devlet anlayışında paranın herkesin elinde bulunması gerekir. Çünkü para, emeği tahrik ederek mal ve hizmet üretimini sağlayan bir araçtır. Yine para, tüketimi devreye koyacak bir tahrik aracıdır. Ancak, şayet para piyasada kolayca ulaşılabilir bir şekilde bulunursa, üretim ve tüketimle ilgili niyetlerin ortaya çıkmasına vesile olabilir."
Türkiye tablosuna bakalım; Fakirlik sınırının 6.200 TL, açlık sınırının 2.000 TL olduğu ülkemizde yaklaşık 6 milyon kişi asgari ücretle (1.600 TL) çalıştırılıyor. 4 kişilik aile hesabıyla 24 milyon insan eder.
Diğer taraftan devletten emeklilik, malullük, ölüm aylığıyla, dul ve yetim maaşı alanların sayısı Temmuz ayı itibarıyla 12 milyon kişiden fazla. (ki, bu kişiler 600 TL ile 2 bin TL arasında maaş, yardım alıyorlar)
Yani piyasada 36 milyon kişilik yoksulluk sınırı altında yaşayan bir müşteri potansiyeli var. Bu insanlara, insanca yaşayabilmeleri için gereken parayı verirseniz ne olur? Samanlık seyran olur.
Unutmayın! "TÜKETİM EN BÜYÜK KAYNAKTIR" (Prof. Dr. Haydar Baş)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025