Bir kesimin yıllardır kurduğu hayali şimdilerde Haçlı-emperyalist müttefikleri bizzat dile getiriyor. Nasıl? 'Sizin için en iyi yönetim sistemi, Osmanlı millet sistemidir'.
Neden olmasın! Balkanları, Kafkasları, Kırım'ı, Yunanistan'ı, Ortadoğu'yu, Afrika kıyı şeridini verin, bu coğrafyadaki milletlerle yeni bir millet sistemi geliştirebiliriz.
Ama Anadolu'da, millet sistemine ihtiyaç yoktur. Çünkü Anadolu'da tek millet vardır, o da Türk Milletidir.
'Osmanlı millet sistemi' nedir, neden gündemde, neden istiyorlar gibi birçok soru aklıma geldi.
Basit bir araştırma ile cevabı buldum. Bahsettikleri sistem, 'Saray, senin olsun, gerisi benim' mantığından bir şey değil!
Bu kanıya nasıl ulaştım, derseniz Osmanlı'nın kuruluşundan çöküşüne kadar azınlıklara, Hıristiyan Avrupa'ya verdikleri ekonomik, siyasi ve dini ayrıcalıklar derim.
Daha kuruluşunda gayri Müslimlere ve başka devletlere ayrıcalık vermeye başlamışlar.
Başlıklar halinde bazılarını hatırlayalım:
1300'lerde Venedik ve Ceneviz'e, Karadeniz ve Akdeniz'de gümrüksüz ticaret izni.
1352'de Ceneviz'e, Galata özerk ticaret kolonisi.
1453 İstanbul'un fethi sonrası Venedik-Ceneviz'e, İstanbul'da vergi muafiyetli mahalle (Pera).
1536'ta Fransızlara %3 gümrük ile Akdeniz-Karadeniz ticaret serbestisi. İlk resmi kapitülasyonlar.
1569'da İngiltere'ye, Doğu Akdeniz sahillerinde ekonomik ayrıcalık.
1580'de Venedik'e gümrük muafiyeti.
1596'da Hollanda'ya uygulanan gümrüklerinin %3'e indirilmesi.
1673'de İngiltere'ye bazı ürünlerde gümrüklerinin %3 indirilmesi bazı ürünlerde ise sıfırlanması.
1740'da Osmanlı, Rusya ve Avusturya ile imzaladığı Belgrat Antlaşmalarında ki arabuluculuğu nedeniyle Fransa'ya verilen kapitülasyonları sürekli hale getirdi.
1774'de Rusya'ya, Karadeniz'de % 3 gümrük ile serbest ticaret izni verildi.
1838'de Balta Limanı anlaşması ile tüm yabancılara eşit kapitülasyon, iç gümrükler kaldırıldı.
1881'de Düyun-u Umumiye kuruldu.
Bütçenin % 40'ına denk gelen tuz, tütün, ipek, damga vergileri yabancı idareye devredildi
Siyasi ayrıcalıklar
1396'da Venedik-Ceneviz'e konsolosluk mahkemeleri. Yani Osmanlı devletinde kendi kanunlarıyla yargılama yapma hakkı.
1604'da Avusturya'ya konsolosluk yargı yetkisi. Avusturya tüccarlarının, Osmanlı topraklarında işlediği suçlarda Osmanlı mahkemelerine çıkmak yerine, kendi konsoloslarının kurduğu mahkemede yargılanması hakkı.
1612'de Fransa'ya, Osmanlı Hıristiyanlarının konsolosluk mahkemesine başvurma hakkı.
Osmanlı tebaası olan Hıristiyanların (Katolik Ermeni, Süryani, Maruni vb.) davalarını Osmanlı kadı mahkemesine değil, Fransız konsolosluk mahkemesine götürebilmesi.
1740'da Fransa'ya, Katolik tebaayı himaye hakkı. Yani Osmanlı topraklarında yaşayan Katolik Hıristiyanların (Ermeni, Süryani, Maruni vb.) artık Fransa'nın "koruması altında" sayılması.
1774'de Rusya'ya Ortodoks tebaayı himaye, Rum Patrikhanesi üzerinde nüfuz. Yani Osmanlı'daki tüm Ortodoks Hıristiyanların (Rum, Bulgar, Sırp, Arap vb.) Rusya'nın "koruması altına" girmesi ve İstanbul'daki Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Rusya'nın kontrolüne açılması.
1856'da Islahat Fermanı. Eşit vatandaşlık…
Yabancı devletler, bu ferman ve eşitlik bahanesiyle 'benim himayemdeki Hıristiyan eziliyor' iddiaları ile konsolosluklarını büyüttü.
Rusya, Fransa, İngiltere her cemaati, kendi bayrağı altına aldı.
Osmanlı mahkemesi yerine konsolosluk mahkemesi geçerli oldu.
Vergi kaçıran, suç işleyen Hıristiyan ve diğer inanç mensupları Osmanlı'ya hesap vermez oldu.
1878'de Berlin Antlaşması: Ermenistan, Rumeli, Girit'te reform bahanesiyle Avrupa denetimi. Diğer ifade ile Avrupa'nın, "Hıristiyanları koruma" bahanesiyle Osmanlı'nın doğu ve batı topraklarına fiilen el koyması demekti.
Bu siyasi ve ekonomik ayrıcalıklar ile yerli üretim yok edildi. Anadolu talan edildi. Türk Milleti, kendi vatanında köleleştirildi.
Mali bağımsızlığınmış kaybeden, hukukunu başkalarına devreden Saray'daki padişahın sadece ismi kaldı.
Bugün ekonomik, siyasi ve yargı olarak yaşadığımız gerçekler düne ne kadar da benziyor değil mi?
Bir de Türk Milleti
"1923'te…
Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu.
40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. (30 bininde cami de yoktu)
Traktör sıfırdı, karasaban'dı. Beş bin köyde sığır vebası vardı.
Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu, bebek ölüm oranı binde 480'di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
Memlekette sadece 337 doktor vardı. Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8'i Türk'tü. Diş hekimi, sıfırdı. Dört hemşire vardı. 40 bin köy, sadece 136 ebe vardı. Ortalama ömür 40'tı.
Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile ithaldi. Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.
Toplam sermayenin sadece yüzde 15'i Türk'tü. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e miras kalan sadece dört fabrika vardı, Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri…
Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus'ta vardı. Otomobil sayısı bin 490'dı. Sadece dört şehirde özel otomobil vardı…
Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.
Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiye'nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi…" (Hasan Demir)
Bu şartlarda Türk Milletini ayağı kaldıran ve devlet kuran adamdı Atatürk…
Neden olmasın! Balkanları, Kafkasları, Kırım'ı, Yunanistan'ı, Ortadoğu'yu, Afrika kıyı şeridini verin, bu coğrafyadaki milletlerle yeni bir millet sistemi geliştirebiliriz.
Ama Anadolu'da, millet sistemine ihtiyaç yoktur. Çünkü Anadolu'da tek millet vardır, o da Türk Milletidir.
'Osmanlı millet sistemi' nedir, neden gündemde, neden istiyorlar gibi birçok soru aklıma geldi.
Basit bir araştırma ile cevabı buldum. Bahsettikleri sistem, 'Saray, senin olsun, gerisi benim' mantığından bir şey değil!
Bu kanıya nasıl ulaştım, derseniz Osmanlı'nın kuruluşundan çöküşüne kadar azınlıklara, Hıristiyan Avrupa'ya verdikleri ekonomik, siyasi ve dini ayrıcalıklar derim.
Daha kuruluşunda gayri Müslimlere ve başka devletlere ayrıcalık vermeye başlamışlar.
Başlıklar halinde bazılarını hatırlayalım:
1300'lerde Venedik ve Ceneviz'e, Karadeniz ve Akdeniz'de gümrüksüz ticaret izni.
1352'de Ceneviz'e, Galata özerk ticaret kolonisi.
1453 İstanbul'un fethi sonrası Venedik-Ceneviz'e, İstanbul'da vergi muafiyetli mahalle (Pera).
1536'ta Fransızlara %3 gümrük ile Akdeniz-Karadeniz ticaret serbestisi. İlk resmi kapitülasyonlar.
1569'da İngiltere'ye, Doğu Akdeniz sahillerinde ekonomik ayrıcalık.
1580'de Venedik'e gümrük muafiyeti.
1596'da Hollanda'ya uygulanan gümrüklerinin %3'e indirilmesi.
1673'de İngiltere'ye bazı ürünlerde gümrüklerinin %3 indirilmesi bazı ürünlerde ise sıfırlanması.
1740'da Osmanlı, Rusya ve Avusturya ile imzaladığı Belgrat Antlaşmalarında ki arabuluculuğu nedeniyle Fransa'ya verilen kapitülasyonları sürekli hale getirdi.
1774'de Rusya'ya, Karadeniz'de % 3 gümrük ile serbest ticaret izni verildi.
1838'de Balta Limanı anlaşması ile tüm yabancılara eşit kapitülasyon, iç gümrükler kaldırıldı.
1881'de Düyun-u Umumiye kuruldu.
Bütçenin % 40'ına denk gelen tuz, tütün, ipek, damga vergileri yabancı idareye devredildi
Siyasi ayrıcalıklar
1396'da Venedik-Ceneviz'e konsolosluk mahkemeleri. Yani Osmanlı devletinde kendi kanunlarıyla yargılama yapma hakkı.
1604'da Avusturya'ya konsolosluk yargı yetkisi. Avusturya tüccarlarının, Osmanlı topraklarında işlediği suçlarda Osmanlı mahkemelerine çıkmak yerine, kendi konsoloslarının kurduğu mahkemede yargılanması hakkı.
1612'de Fransa'ya, Osmanlı Hıristiyanlarının konsolosluk mahkemesine başvurma hakkı.
Osmanlı tebaası olan Hıristiyanların (Katolik Ermeni, Süryani, Maruni vb.) davalarını Osmanlı kadı mahkemesine değil, Fransız konsolosluk mahkemesine götürebilmesi.
1740'da Fransa'ya, Katolik tebaayı himaye hakkı. Yani Osmanlı topraklarında yaşayan Katolik Hıristiyanların (Ermeni, Süryani, Maruni vb.) artık Fransa'nın "koruması altında" sayılması.
1774'de Rusya'ya Ortodoks tebaayı himaye, Rum Patrikhanesi üzerinde nüfuz. Yani Osmanlı'daki tüm Ortodoks Hıristiyanların (Rum, Bulgar, Sırp, Arap vb.) Rusya'nın "koruması altına" girmesi ve İstanbul'daki Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Rusya'nın kontrolüne açılması.
1856'da Islahat Fermanı. Eşit vatandaşlık…
Yabancı devletler, bu ferman ve eşitlik bahanesiyle 'benim himayemdeki Hıristiyan eziliyor' iddiaları ile konsolosluklarını büyüttü.
Rusya, Fransa, İngiltere her cemaati, kendi bayrağı altına aldı.
Osmanlı mahkemesi yerine konsolosluk mahkemesi geçerli oldu.
Vergi kaçıran, suç işleyen Hıristiyan ve diğer inanç mensupları Osmanlı'ya hesap vermez oldu.
1878'de Berlin Antlaşması: Ermenistan, Rumeli, Girit'te reform bahanesiyle Avrupa denetimi. Diğer ifade ile Avrupa'nın, "Hıristiyanları koruma" bahanesiyle Osmanlı'nın doğu ve batı topraklarına fiilen el koyması demekti.
Bu siyasi ve ekonomik ayrıcalıklar ile yerli üretim yok edildi. Anadolu talan edildi. Türk Milleti, kendi vatanında köleleştirildi.
Mali bağımsızlığınmış kaybeden, hukukunu başkalarına devreden Saray'daki padişahın sadece ismi kaldı.
Bugün ekonomik, siyasi ve yargı olarak yaşadığımız gerçekler düne ne kadar da benziyor değil mi?
Bir de Türk Milleti
"1923'te…
Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu.
40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. (30 bininde cami de yoktu)
Traktör sıfırdı, karasaban'dı. Beş bin köyde sığır vebası vardı.
Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu, bebek ölüm oranı binde 480'di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
Memlekette sadece 337 doktor vardı. Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8'i Türk'tü. Diş hekimi, sıfırdı. Dört hemşire vardı. 40 bin köy, sadece 136 ebe vardı. Ortalama ömür 40'tı.
Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile ithaldi. Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.
Toplam sermayenin sadece yüzde 15'i Türk'tü. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e miras kalan sadece dört fabrika vardı, Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri…
Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus'ta vardı. Otomobil sayısı bin 490'dı. Sadece dört şehirde özel otomobil vardı…
Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.
Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiye'nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi…" (Hasan Demir)
Bu şartlarda Türk Milletini ayağı kaldıran ve devlet kuran adamdı Atatürk…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Al sana ‘Osmanlı millet sistemi’ / 12.11.2025
- Bizim öğrendiğimiz Atatürk / 10.11.2025
- AKP’nin 22 yıl önceki vaatlerinin sağlamasını yapalım mı? / 09.11.2025
- Maduro neden hedefte? / 08.11.2025
- Kimliğimizi güncellememiz lazım / 07.11.2025
- Türkiyelilik bize uymaz / 06.11.2025
- İcazetten meşruiyete 23 yıl / 05.11.2025
- Bebek katiline övgü Erhan Usta’ya tepki / 03.11.2025
- Öldürmeyin, bedelini ödeyemezsiniz / 02.11.2025
- Siyasal casusluk / 01.11.2025
- Bizim öğrendiğimiz Atatürk / 10.11.2025
- AKP’nin 22 yıl önceki vaatlerinin sağlamasını yapalım mı? / 09.11.2025
- Maduro neden hedefte? / 08.11.2025
- Kimliğimizi güncellememiz lazım / 07.11.2025
- Türkiyelilik bize uymaz / 06.11.2025
- İcazetten meşruiyete 23 yıl / 05.11.2025
- Bebek katiline övgü Erhan Usta’ya tepki / 03.11.2025
- Öldürmeyin, bedelini ödeyemezsiniz / 02.11.2025
- Siyasal casusluk / 01.11.2025



















































































