24 Martta Seul’de gerçekleşen Obama-Erdoğan görüşmesinden hemen sonra Türkiye Şam Büyükelçiliğini kapattı ve 27 personelini geri çekti.
Atılan bu adımın 1 Nisan’da İstanbul’da yapılacak Suriye Halkının (sözde) Dostları toplantısının arifesinde atılması oldukça dikkat çekici…
“Tampon bölge masada” diyen bir siyasi iradenin böyle pratik bir adım atması endişe verici…
Türk siyasiler böyle bir adım için hiçbir geçerli nedene sahip değiller. Türkiye’nin Suriye’ye tampon bölge de dahil müdahalesi aklen, mantıken, dinen, ahlaken, siyaseten, hukuken hangi açıdan bakarsanız bakın asla doğru değil.
Birleşmiş Milletler’den, Rusya ve Çin’in vetosu sebebiyle yaptırım kararı çıkmadı; NATO askeri bir müdahalede bulunmayacağını açıkladı; ABD ve diğer Batılı ülkeler Rusya ve Çin sebebiyle askeri müdahale değil, diplomasiden yana olduklarını beyan edip duruyorlar.
Böyle uluslar arası bir zeminin oluşmadığı bir atmosferde Türkiye’nin tek başına Suriye’ye doğru itilmesi sadece Suriye için değil, Türkiye için de karanlık bir senaryonun olduğunu göstermektedir.
Olayın dini ve ahlaki boyutuna gelince, Suriye mevcut sistemiyle bir İslam ülkesidir, halkı ve ordusu Müslüman’dır.
İnancımıza göre kıble ehline kılıç çekmek, namlu doğrultmak yasaklanmıştır ve bunu yapanlar din dairesinin dışına çıkmaktadır. Din dairesinin dışına çıkanların elbette ki şahadetinden asla söz edilemez.
Bir de aynı inancı paylaştığımız, Rabbi bir, Peygamberi bir, Kitabı bir, Kıblesi bir olan Müslüman kardeşlerimize Haçlıların safından ve onların karanlık projeleri uğruna kılıç çektiğimiz zaman bu çok daha vahim durumdur ve zaten Deccal fitnesi olarak bahsedilen konu da budur.
Suriye’ye yaptırım uyguluyoruz, büyükelçimizi çekiyoruz ve her türlü hakaret ve tehdidi savuruyoruz, peki gerekçemiz ne?
Bize karşı yanlış bir şey mi yaptılar? Hayır. Bize soykırımcı mı dediler, teröristlere sahip mi çıktılar, bizi tehdit olarak mı ilan ettiler, bizim sivillerimizi mi katlettiler, askerimizin başına çuval mı geçirdiler? Elbette ki hayır…
Bize soykırımcı diyen Fransa’ya, bölücü terör örgütüne destek veren Roj TV’ye yardım ve yataklık eden Danimarka’ya, askerimizin başına çuval geçiren ABD’ye, uluslar arası sularda 9 insanımızı katleden İsrail’e, bizi dünyada tek tehdit olarak resmen ilan eden Yunanistan’a herhangi bir yaptırım uygulamıyoruz, büyükelçilerimizi geri çekmiyoruz da bu sert tavrı neden Müslüman Suriye’ye gösteriyoruz?
Daha önce Haçlı safında yer alarak katıldığımız sözde demokrasi getirme faaliyetleri hedefine ulaştı da şimdi sıra Suriye’ye mi geldi?
Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da neyi bekliyorduk, ne oldu? Bunlara demokrasi ve özgürlük mü geldi, yoksa Batı sömürüsü, katliam ve gözyaşı mı?
Kaddafi’nin etrafında iyi ya da kötü birlik olan Libya, Türkiye’nin de yardımıyla Kaddafi devre dışı kalınca bugün üç parçaya bölünme noktasında…
Dün Kaddafi’nin halka sunduğu petroller bugün Fransa’nın ABD’nin eline geçti. Demokrasi ve özgürlük getirilen Libya’da bugün can, mal ve namus güvenliği kalmadı.
Türk siyasilerin özlediği Libya buydu da şimdi de Suriye içinde mi aynı amacı güdüyor?
Lütfen, bir kotluk ve makam uğruna her noktası yanlış ve hukuksuz olan bir tehlikeye Türkiye’yi ve Türk milletini atmayalım.
Unutmayalım bu işin bir de ahiret kısmı var.
Atılan bu adımın 1 Nisan’da İstanbul’da yapılacak Suriye Halkının (sözde) Dostları toplantısının arifesinde atılması oldukça dikkat çekici…
“Tampon bölge masada” diyen bir siyasi iradenin böyle pratik bir adım atması endişe verici…
Türk siyasiler böyle bir adım için hiçbir geçerli nedene sahip değiller. Türkiye’nin Suriye’ye tampon bölge de dahil müdahalesi aklen, mantıken, dinen, ahlaken, siyaseten, hukuken hangi açıdan bakarsanız bakın asla doğru değil.
Birleşmiş Milletler’den, Rusya ve Çin’in vetosu sebebiyle yaptırım kararı çıkmadı; NATO askeri bir müdahalede bulunmayacağını açıkladı; ABD ve diğer Batılı ülkeler Rusya ve Çin sebebiyle askeri müdahale değil, diplomasiden yana olduklarını beyan edip duruyorlar.
Böyle uluslar arası bir zeminin oluşmadığı bir atmosferde Türkiye’nin tek başına Suriye’ye doğru itilmesi sadece Suriye için değil, Türkiye için de karanlık bir senaryonun olduğunu göstermektedir.
Olayın dini ve ahlaki boyutuna gelince, Suriye mevcut sistemiyle bir İslam ülkesidir, halkı ve ordusu Müslüman’dır.
İnancımıza göre kıble ehline kılıç çekmek, namlu doğrultmak yasaklanmıştır ve bunu yapanlar din dairesinin dışına çıkmaktadır. Din dairesinin dışına çıkanların elbette ki şahadetinden asla söz edilemez.
Bir de aynı inancı paylaştığımız, Rabbi bir, Peygamberi bir, Kitabı bir, Kıblesi bir olan Müslüman kardeşlerimize Haçlıların safından ve onların karanlık projeleri uğruna kılıç çektiğimiz zaman bu çok daha vahim durumdur ve zaten Deccal fitnesi olarak bahsedilen konu da budur.
Suriye’ye yaptırım uyguluyoruz, büyükelçimizi çekiyoruz ve her türlü hakaret ve tehdidi savuruyoruz, peki gerekçemiz ne?
Bize karşı yanlış bir şey mi yaptılar? Hayır. Bize soykırımcı mı dediler, teröristlere sahip mi çıktılar, bizi tehdit olarak mı ilan ettiler, bizim sivillerimizi mi katlettiler, askerimizin başına çuval mı geçirdiler? Elbette ki hayır…
Bize soykırımcı diyen Fransa’ya, bölücü terör örgütüne destek veren Roj TV’ye yardım ve yataklık eden Danimarka’ya, askerimizin başına çuval geçiren ABD’ye, uluslar arası sularda 9 insanımızı katleden İsrail’e, bizi dünyada tek tehdit olarak resmen ilan eden Yunanistan’a herhangi bir yaptırım uygulamıyoruz, büyükelçilerimizi geri çekmiyoruz da bu sert tavrı neden Müslüman Suriye’ye gösteriyoruz?
Daha önce Haçlı safında yer alarak katıldığımız sözde demokrasi getirme faaliyetleri hedefine ulaştı da şimdi sıra Suriye’ye mi geldi?
Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da neyi bekliyorduk, ne oldu? Bunlara demokrasi ve özgürlük mü geldi, yoksa Batı sömürüsü, katliam ve gözyaşı mı?
Kaddafi’nin etrafında iyi ya da kötü birlik olan Libya, Türkiye’nin de yardımıyla Kaddafi devre dışı kalınca bugün üç parçaya bölünme noktasında…
Dün Kaddafi’nin halka sunduğu petroller bugün Fransa’nın ABD’nin eline geçti. Demokrasi ve özgürlük getirilen Libya’da bugün can, mal ve namus güvenliği kalmadı.
Türk siyasilerin özlediği Libya buydu da şimdi de Suriye içinde mi aynı amacı güdüyor?
Lütfen, bir kotluk ve makam uğruna her noktası yanlış ve hukuksuz olan bir tehlikeye Türkiye’yi ve Türk milletini atmayalım.
Unutmayalım bu işin bir de ahiret kısmı var.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ağustos ayı Türk milletinin zaferleriyle dolu / 26.08.2025
- Etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? / 23.08.2025
- Komisyonda ‘ısınma turları’ mı? / 22.08.2025
- Memurlar, talep ettikleri zamma ulaşabilecek mi? / 21.08.2025
- Rusya-Ukrayna savaşı sona yaklaştı mı? / 20.08.2025
- Nesillerimizi kaybediyoruz / 19.08.2025
- Dün Andımız, bugün Türk milleti tanımı! / 14.08.2025
- BTP Gençlik Kampı ve örnek lider / 05.08.2025
- Ekonomik gerçekler, Bakan Şimşek’i yalanlıyor / 31.07.2025
- Komisyonda CHP dışındaki oylar nitelikli çoğunluk / 30.07.2025
- Etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? / 23.08.2025
- Komisyonda ‘ısınma turları’ mı? / 22.08.2025
- Memurlar, talep ettikleri zamma ulaşabilecek mi? / 21.08.2025
- Rusya-Ukrayna savaşı sona yaklaştı mı? / 20.08.2025
- Nesillerimizi kaybediyoruz / 19.08.2025
- Dün Andımız, bugün Türk milleti tanımı! / 14.08.2025
- BTP Gençlik Kampı ve örnek lider / 05.08.2025
- Ekonomik gerçekler, Bakan Şimşek’i yalanlıyor / 31.07.2025
- Komisyonda CHP dışındaki oylar nitelikli çoğunluk / 30.07.2025