Sene 1974…
Bolu Dağı'ndaki Koru Motel'i kurmuş olan Mazhar Murtezaoğlu gözünü Köroğlu Dağları'nın zirvesine dikmişti.
Hayatını dağlarda, kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerlerde geçiren, "deli" lakabını edinen Mazhar Murtezaoğlu kafasına koymuştu.
Bolu'da bir kayak tesisi açacaktı. Uludağ'a gitti ve gördükleri onu tatmin etmedi. Daha iyisini Bolu'da yapmak için kollarını sıvadı.
Eşi Güner ve çocukları Harun ve Emine'yi alıp Avusturya'da o dağ senin bu dağ benim dolaştı. Kendisi en küçük teknik detaylarına kadar incelemeler yaparken çocuklarına da kayak dersleri aldırdı.
Çünkü tesisi yaptıktan sonra pistlerde kayan kayakçılar olmasını istiyordu.
Kartalkaya'nın yolu, suyu, elektriği yoktu…
Mazhar Murtezaoğlu kimseden yardım almadan Kartalkaya'nın zirvesine Kartal Otel'in ilk binasını kurdu.
1978'de otel ilk defa misafirlerine kapılarını açtı. Masa örtülerini eşi Güner dikmişti. Çocukları resepsiyonda duruyordu. Çalışanları ise kendisi eğitiyordu.
Ve Kartal Otel, misafirlerin yer bulabilmek için bir sene öncesinden yer ayırdığı efsane yıllarına erişti. Mazhar Murtezaoğlu pist makinasıyla pistleri kendisi eziyor, "Benim müşterim yolda kalamaz!" diyerek dağ yolunu kendisi açıyordu.
İlerleyen senelerde talepteki artışla beraber önce Kartal Otel'in ikinci binasını ve ardından da Grand Kartal Otel'i inşa etti.
Vefatından sonra otelleri, oğlu ve damadı işletiyordu.
Ve tarih 21 Ocak 2025…
Sömestr tatili nedeniyle yoğun bir dönemden geçen otelde, 234 kişi konaklıyordu.
İçimizi cızlatan hazin sonuç: Otel'de bilinmeyen bir nedenle çıkan yangında, 78 kişi hayatını kaybetti.
47 yıllık maziye sahip bir Otel.
Nice hükümetler gördü bu Otel.
İyi niyetle çıkılan yolculuğun hazin bir sonuçla nihayete ereceğini, elbette kimse bilemezdi.
Bir tarafta tek bir insan. Yani hayalleri olan ve bu hayallerini gerçeğe dönüştürmek için didinen müteşebbis bir insan vardı ta işin başında.
Bolu dağının başına bu kadar büyük bir tesisi tek başına yapmaya kalkışmıştı ve aslında sonuçlardan bağımsız olarak düşünüldüğünde, başarmıştı da.
Şimdi asıl meseleye gelelim.
Ey havada uçan kuştan vergi toplayan hükümetler!
47 yıldır bu Otel'e hiç mi yolunuz düşmedi.
Bu Otel'in yangına dayanıklı olup olmadığını incelemeye bile gerek yok. Her yanı ahşap ve tutuştuğu anda kül olmaya hazır bir Otel.
Neden izin verdiğinizi geçtik, niçin bu tesisin en uygun ve güvenli şartlarda hizmet verebilmesi için gereken katkıyı siz devlet olarak sunmadınız?
Devlet olarak sadece vergi toplamak için mi varsınız?
Mesele sadece bir yangın merdiveni de değil. Çalmayan yangın alarmı da değil. Elbette ki bunlar hayati öneme sahiptir o ayrı mevzu.
Neredesin eyy devletim sen! 47 yıldır bu Otel burada hizmet veriyor. Niçin her müteşebbisi kendine rakip veya yolunacak kaz gibi görüyorsun?
Diyelim ki, maliyetler yüksek olduğundan ve biraz da cimri olduğundan bu hayati ehemmiyete haiz yatırımları yapamadı. O halde çalışmasına izin verme!
Ne adama destek oluyor ve eksiğini gideriyorsun, ne de 'çalışmana izin veremem' demiyorsun. Nerede devletin eli, gücü ve yaptırımı?
İşin aslına bakılırsa, devletin anayasasında ve yönetmeliklerinde hiçbir eksiklik falanda yok. Uygulama alanında sıfırız!
İşin bir diğer ve belki de en önemli kısmı şu; kapitalist veya liberal anlayışlara göre, devletin ekonomi ile hiçbir ilgi ve alakası olmaması lazım. Devletin küçük veya büyük yatırımlardan elini tümüyle çekmesi, sadece vergi toplaması icap edermiş.
Mesela bu Otel'in devletin elinde olduğunu bir düşünün. Tüm mevzuatlara uygunluğu esas alınacağı için, böyle bir facianın olma olasılığı, yüzde bir veya ikidir.
Neden diyeceksiniz.
Çünkü devletin elinde para basma yetkisi olan MB vardır. Maliyetleri değil, güvenliği önceler. Kimse de devlete zarar mı ettin demez ve diyemez. Devlet asla zarar etmez. Hele de Milli Devlet Sosyal Devlet, asla zarar etmez.
Sevgili milletim! Lütfen siz de artık devletçilik konusuna dair kafalarınızdaki hurafe ezberlerden kurtulun.
Bir kamu işletmesinde, mesela 50 kişi yerine 60 kişi çalıştırıldığında, Devletin bu işletmesinin zarar ettiğini ve daha fazla kazanç elde etmesi için özelleştirilmesi gerektiğini, küresel leş kargalarının propagandası olarak halkımız söylemektedir.
Mesela EYT'liler emekli oldu diye mevcut emeklilerin daha az zam almak zorunda kaldığını, vatandaşın kendisi söylüyor ve buna da inanıyor.
Bu kadar saflık neyin nesi Allah aşkına!
EYT'liler insan değil mi, bu ülkenin asil evlatları değil mi?
Bu saçma sapan liberal görüşü savunacağına, neden 3 katrilyon dolarlık yer altı madenlerimizin varlığını konuşmuyorsun?
Bu madenlerin devlet-millet ortaklığı ile işletilmesi halinde, ülkede bırakın fakirin kalmasını, başka ülkelerden işçi getirmez miyiz?
Devletçilik denildiği zaman, neden aklınıza komünizm saçmalığı geliyor?
Biz Türk milletiyiz!
Ulu önder Mustafa Kemal'in torunlarıyız ve onun izinden gidiyoruz. Bizim kimseye benzememiz asla mümkün değildir ve olamaz!
Devletçilik ilkesi, Cumhuriyetimizin inkılapları arasında en önemli yere sahiptir.
Atatürk'ün partisi değil ama, Atatürk'ün kurduğu parti olan CHP'nin devletçilik ilkesini görmezden gelmesi ne kadar acı ve üzüntü verici bir durumdur.
Bugün Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve devrimlerine noktası virgülüne dokunmadan uyan ve katkı sunan yegâne parti, Hüseyin Baş'ın liderliğini yaptığı, BTP'dir.
Ve ben size son bir şey söyleyeyim mi; yanan Grand Kartal Otel'in tek sorumlusu işletme sahibi değil, "Milli Devlet-Sosyal Devlet" politikalarının hayata geçmesine destek olmayanların tamamı sorumludur!
Hadi eyvallah…
- Ebu Suud’un Alevi katliamı fetvası / 18.03.2025
- Açlık sınırı 25, yoksulluk 80, ikramiye 4 bin lira! / 17.03.2025
- Suriye için tek çözüm: Atatürk modeli / 16.03.2025
- 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve devletçilik kavramı / 11.03.2025
- Unutmayın beyler, bu devleti Atatürk kurdu! / 10.03.2025
- Siyaset meleklerin cinsiyetini tartışıyor! / 09.03.2025
- Tebrikler Öcalan! / 04.03.2025
- ‘Türk’ ne demektir? / 03.03.2025
- Yıldızların sunduğu sonsuz kaynak / 01.03.2025