Çay üreticisi şikayetçi.
Fındık üreticisi şikayetçi.
Tütün üreticisi şikayetçi.
Zeytin üreticisi şikayetçi.
Buğday, arpa, pirinç, nohut, fasulye, mercimek vs. üreticileri şikayetçi.
Limon, portakal, mandalina, kavun, karpuz vs. üreticileri de şikayetçi.
Kanatlı hayvan, küçük ve büyük baş hayvan besicileri şikayetçi.
Vatandaş fiyatlardan şikayetçi. Çözümü olmayan, ortaya proje koyamayan muhalefet de iktidardan şikayetçi.
İşin en ilginci ise iktidar hem şikayetçi hem de övünç içerisinde.
Küresel enerji maliyetlerin ve siyasi gelişmelerin ekonomiye yansımalarından şikayetçi olan iktidar 22 yılda gerçekleştirdikleri (!) tarım reformları (!) ile de övünüyor.
1. Bu kadar şikayetçinin olduğu yerde bereket olmaz.
2. Bu kadar şikayetçinin olduğu yerde ehliyet ve liyakatsizlik inkar edilemez.
3. Bu kadar şikayetçinin olduğu yerde, kendilerini başarılı gösterenler yalan söylüyordur.
4. Bu kadar şikayetçinin olduğu yerde iktidar hala aynı ise muhalefet yok demektir.
5. Şikayetçi olan halk hala çözüm arayışına girmemişse bunu hak ediyor demektir.
Tarımı bitirdiler
Dün İsrail'den tohum ithalatında rekor kıranların bugün 'ata tohumu' başlığında kendilerini öne çıkarmalarına aldanmayın.
AKP iktidarı 22 yılda tarımı bitirdi. Tarım alanlarını bitirdi, tarım kesimini ve köylüyü bitirdi.
İlgili bakanlar, medya ve TÜİK sık sık 'küçük ve büyük baş hayvan sayısında Avrupa'da birinciyiz, şu şu ürünler geçmişte şu kadar üretilirdi, şimdi şu noktaya çıkardık' vs. gibi açıklamalarla bir övünç tablosu çizerler.
Tarımda başarılı olduğunu iddia eden bir iktidar, kendi kendine yetebilen bir ülkeyi tarımda ithalatçı konumuna düşürmüşse ortada bir aldatan ve de aldananlar var demektir.
Tarımda başarılı bir iktidar okyanus ötesinden canlı hayvan, Sırp, Fransız kasaplarından löp et ithal eder mi?
Tarımda başarılı bir iktidar İskoçya'dan tereyağı, Venezuela'dan peynir ithal eder mi?
Hayvan sayısında Avrupa'da birinciymişiz. Arkadaşım! Avrupa domuzu da hayvan sayıyor ve Avrupa'da en çok tüketilen domuz eti.
Sahi verilerinize neden domuz sayılarını ve tüketim oranlarını koymuyorsunuz. Ne de olsa Türkiye'de domuza kasaplık hayvan statüsü veren siz değil miydiniz?
Erdoğan çöküşü inkar ediyor
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle düzenlenen Türkiye Ziraat Odaları Birliği Danışma Kurulu Toplantısı'nda konuşan Sayın Erdoğan şöyle diyordu: "Türkiye'yi vesayetin her türlüsünden kurtarma mücadelesini beraber verdik. Üretimde ve ihracatta ülkemizi hayal dahi edilemeyecek seviyelere getirdik. Türkiye yüzyılını da yine çiftçilerimiz ile omuz omuza inşa edeceğiz.
Yüce Allah bizleri topraktan yarattı. Ondan elde ettiğimiz nimetlerle hayatımızı sürdürüyoruz.
Türkiye'nin tarım politikası değersizleştirilmeye çalışılıyor. Bu iddia çiftçilerimizin emeklerine hakarettir. Türkiye'de tarım bitti demek sadece bir cehaletin değil art niyetin de işaretidir."
Erdoğan'a cevabı rakamlar veriyor
Çiftçilerimizin 2005'te bankalara borcu 5.8 milyar TL idi. Her yıl artan bu borç 2019 yılında 106 milyar TL'ye, 2022'de 186 milyar 900 milyon TL'ye ve güncel olarak da 651 milyar TL'yi geçmiş durumda.
Yani 20 yılda çiftçinin borcu yüzde 1122'den fazla artmış durumda.
Sayın Erdoğan ne diyordu?
"Türkiye'de tarım bitti demek sadece bir cehaletin değil art niyetin de işaretidir."
Evet, ortada bir cehalet ve de art niyet olduğu rakamlarla kesin.
Hüseyin Baş ve tarım
Babası Merhum Prof. Dr. Haydar Baş gibi BTP Lideri Hüseyin Baş'ın her daim gündemde tutmaya çalıştığı başlıklardan birisi de tarımdır.
Yaptığı açıklamalarda iktidarın tarım politikasını eleştiren, Meclis'teki muhalefetin laf ötesinde bir çözümü olmadığı dile getiren BTP Lideri Sayın Baş şöyle diyordu: "Tarım esasında bir stratejik güçtür. Mesela Kurtuluş Savaşı'nı konuşuyoruz. Kurtuluş Savaşı'nda en çok şehit verme sebeplerimizden birisi nedir biliyor musunuz? Açlık ve kıtlıktır. Şimdi bunlar 20 yıldan bu yana planlı ve sistemli şekilde bizi açlığa, kıtlığa mahkum etmenin altyapısını hazırlıyorlar. Bunu benim babam yıllarca anlattı ama çiftçi kardeşim sahip çıkmadı. Bu ülkede tarımı da düzeltecek bilgi, birikim bizdedir."
Nedir o bilgi ve birikim?
"Maksadımız, Rusya'nın ekonomide atağa kalkmasını sağlayan Milli Ekonomi Modeli'ni Türkiye'de de hayata geçirecek desteği almaktı. Ancak çitçiler halinden memnun olacak ki, yine "eski tas, eski hamam" dediler.
Oysa tarımı stratejik bir saha olarak gören Milli Ekonomi Modeli'nin bu ülkede uygulanmasına 'evet' demiş olsalardı:
• Tahditler, kotalar kaldırılacaktı.
• Devlete ait topraklar uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında kiraya verilecekti.
• Ürün fiyatları çiftçiler tarafından üretici kooperatif üzerinden belirlenecekti. Hem devlet desteğini, hem de iç piyasa fiyatını beraber alacaktı.
• Devlet üreticinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans verecekti.
• Çiftçiye emeklilik desteği ve doğal afetlere karşı sigorta desteği sağlanacaktı.
• İthal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması, devlet garantisinde olacaktı.
• Tarım içim gerekli olan finansman elde edilen üretim karşılığı senyoraj geliri ile karşılanacaktı.
• Devlet tarıma bağlı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere, 'proje mukabili sıfır faizli krediler' ve 'gerekirse geri ödemesi üretim veya ürün' olacak türden kredi verecekti.
• Devlet ürünlere pazar garantisi verecekti.
• Gübre ve tarım ilaçları konusunda yatırımlar teşvik edilecekti. Türk çiftçisi ancak tarım konusunda projesi olanı desteklerse yüzü gülecek, ürünü para edecek, ürettiği satılacaktır.
Bunu verebilecek tek parti de, Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayacak Bağımsız Türkiye Partisi'dir."
Cok degerli bir yazi sağolunuz
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025