"Her milletin kendi medeniyeti, siyaseti ve örfü vardır. Bunların tamamı bazı temeller üzerine oturur.
Batı medeniyetinin de, Şark ? İslam medeniyetinin de üzerine oturduğu temeller vardır. Siz ne kadar batılı olamaya çalışırsanız çalışın, sizi yetiştiren o doneler sizin medeniyetinizin üzerine geliştiği için asla o dünyanın insanı olamazsınız.
Batılıların, bizi kabul etmesi hiç mümkün değildir.
Avrupalılar, bizi kabul edecek diye siyaset yapıyorsak; bunu ilim adamları olarak destekliyorsak, size çok net söylüyorum, ne bu ilim adamının ilimden haberi var, ne de bu siyasetçinin siyasetten haberi var. Bunlar zir cahiller.
Ama diyeceksiniz ki, bunlar koskocaman profesörler. Profesör ama cahil adamlar! Bu bir gerçek? Niye? Çünkü Batı dünyası bütün kurallarını teslis akidesi üzerine bina etmiştir.
Bir çocuğun yemesinden içmesine, hatta tuvalet ihtiyacını gidermesine kadar? Evinden çıkıp okuluna veya işyerine gitmesine kadar... İlaveten annesi ve babası ile arasındaki ve toplumla şahsi arasındaki hukuku, dünyaya bakışı tamamen teslis akidesi üzerine bina edilen bir medeniyet, bir kültürün sonucudur.
Sen bir Müslüman Türk olarak o dünyada ne kadar kalırsan kal, bu temel akideyi değiştirmedikten sonra asla onlardan olamazsın. 'Oldum' desen de seni kabul etmezler. Zaten olduğun zaman bu kimliğinden anlaşılır. Bakarsın yüzüne dersin ki, 'bu bizden değil'. Ya da yüzüne bakarsın, dersin ki 'bu bizden', yıllarca orada kaldı ama değişmedi.
Bizim dünyamızın insanının düşünce tarzı, ahlak anlayışı ve medeniyeti tevhit akidesi üzerine bina edilmiştir."
Evet, Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş yıllar önce gazetemizde yayınlanan bu açıklamasını bir kez daha hatırlatmak istedim. Gerçi Sayın Baş'ın 50'den fazla eserinde de bu temel mantık her daim işlenmiştir. Tevhit inancı ile teslis inancı asla bir araya gelmez.
Ha! Gelir, diyorsanız ortadan biri kalkar. Teslis inancındaki biri tevhide yönelmişse olur Müslüman, tevhit inancındaki biri teslise yönelmişse olur Hıristiyan, yani müşrik, yani kafir.
Efendim, bunun ülkeler arası siyasetle ne alakası var, vs. diyenler olabilir. Emin olun bizden başka hemen her devlet, siyasetlerini inançları doğrultusunda ve inançları öngörüsünde belirliyor.
Tarih bunun şahididir. Avrupalı siyasetçilerin sözleri bunun ispatıdır. Zaten gerek Avrupa halkı ve gerekse siyasetçileri bunu açıkça ifade etmektedirler. Hatta bu ifadeleri hakaret boyutundadır.
Türk Milleti karşısında mağlubiyeti kabullenemeyen İngiliz Lord Curzon aynen şu cümleleri kuruyordu; "Unutmayın! Ne reddettiyseniz hepsi cebimdedir. Yarın para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman, bugün reddettiğinizi birer birer çıkarıp size kabul ettireceğiz..."
Yaşı 30 ve üzeri olan Fransa'nın eski cumhurbaşkanı J. Chirac'ı hatırlar. Avrupa'da etkin bir liderdi ve Türkiye için milletimiz için aynen şöyle diyordu; "Er veya geç Türkiye'ye Sevr'i imzalatacağız, kabul ettireceğiz."
Şimdi geldiğimiz noktayı herkes çok iyi düşünsün. Batının duruşunda zerre bir fark yok. Hatta referandum sürecinde batı tek bilek oldu. Milletimizi aşağıladılar. Açıkça defolun gidin, dediler. Devlet liderleri hep beraber Vatikan'a koştu, Papa'nın etrafında toplandı.
Sayın Cumhurbaşbakanı Erdoğan, "AB, Haçlı birliğidir' dedi. Doğru dedi. Ama bu cümleyi 2002 yılına kadar her yıl binlerce kez zaten kuruyordu Erdoğan. 15 yıl aradan sonra bir kez daha kurdu. 15 yıldır neden kurmuyordu?
Referandum süreci hem milletimize, hem de siyasetçilere iyi bir ders olmuştur, derken bir baktık ki, referandum geçti, kavga bitti.
Dış işleri bakanı, AB hedefinden vazgeçmiş değiliz, diyor. Almanya'dan 30 milyar Euro borç istediğimiz ortaya çıkıyor. AB ülkelerinden 230 bin ton buğday alacağımız, açıklanıyor. İlişkilerin canlandırılması için karşılıklı adımların tekrar atılması, sıklaştırılmasından bahsediliyor.
Yani birileri yörüngesinden kaymış. Yörüngeden kayan Avrupa olmadığına göre kim?
Batı medeniyetinin de, Şark ? İslam medeniyetinin de üzerine oturduğu temeller vardır. Siz ne kadar batılı olamaya çalışırsanız çalışın, sizi yetiştiren o doneler sizin medeniyetinizin üzerine geliştiği için asla o dünyanın insanı olamazsınız.
Batılıların, bizi kabul etmesi hiç mümkün değildir.
Avrupalılar, bizi kabul edecek diye siyaset yapıyorsak; bunu ilim adamları olarak destekliyorsak, size çok net söylüyorum, ne bu ilim adamının ilimden haberi var, ne de bu siyasetçinin siyasetten haberi var. Bunlar zir cahiller.
Ama diyeceksiniz ki, bunlar koskocaman profesörler. Profesör ama cahil adamlar! Bu bir gerçek? Niye? Çünkü Batı dünyası bütün kurallarını teslis akidesi üzerine bina etmiştir.
Bir çocuğun yemesinden içmesine, hatta tuvalet ihtiyacını gidermesine kadar? Evinden çıkıp okuluna veya işyerine gitmesine kadar... İlaveten annesi ve babası ile arasındaki ve toplumla şahsi arasındaki hukuku, dünyaya bakışı tamamen teslis akidesi üzerine bina edilen bir medeniyet, bir kültürün sonucudur.
Sen bir Müslüman Türk olarak o dünyada ne kadar kalırsan kal, bu temel akideyi değiştirmedikten sonra asla onlardan olamazsın. 'Oldum' desen de seni kabul etmezler. Zaten olduğun zaman bu kimliğinden anlaşılır. Bakarsın yüzüne dersin ki, 'bu bizden değil'. Ya da yüzüne bakarsın, dersin ki 'bu bizden', yıllarca orada kaldı ama değişmedi.
Bizim dünyamızın insanının düşünce tarzı, ahlak anlayışı ve medeniyeti tevhit akidesi üzerine bina edilmiştir."
Evet, Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş yıllar önce gazetemizde yayınlanan bu açıklamasını bir kez daha hatırlatmak istedim. Gerçi Sayın Baş'ın 50'den fazla eserinde de bu temel mantık her daim işlenmiştir. Tevhit inancı ile teslis inancı asla bir araya gelmez.
Ha! Gelir, diyorsanız ortadan biri kalkar. Teslis inancındaki biri tevhide yönelmişse olur Müslüman, tevhit inancındaki biri teslise yönelmişse olur Hıristiyan, yani müşrik, yani kafir.
Efendim, bunun ülkeler arası siyasetle ne alakası var, vs. diyenler olabilir. Emin olun bizden başka hemen her devlet, siyasetlerini inançları doğrultusunda ve inançları öngörüsünde belirliyor.
Tarih bunun şahididir. Avrupalı siyasetçilerin sözleri bunun ispatıdır. Zaten gerek Avrupa halkı ve gerekse siyasetçileri bunu açıkça ifade etmektedirler. Hatta bu ifadeleri hakaret boyutundadır.
Türk Milleti karşısında mağlubiyeti kabullenemeyen İngiliz Lord Curzon aynen şu cümleleri kuruyordu; "Unutmayın! Ne reddettiyseniz hepsi cebimdedir. Yarın para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman, bugün reddettiğinizi birer birer çıkarıp size kabul ettireceğiz..."
Yaşı 30 ve üzeri olan Fransa'nın eski cumhurbaşkanı J. Chirac'ı hatırlar. Avrupa'da etkin bir liderdi ve Türkiye için milletimiz için aynen şöyle diyordu; "Er veya geç Türkiye'ye Sevr'i imzalatacağız, kabul ettireceğiz."
Şimdi geldiğimiz noktayı herkes çok iyi düşünsün. Batının duruşunda zerre bir fark yok. Hatta referandum sürecinde batı tek bilek oldu. Milletimizi aşağıladılar. Açıkça defolun gidin, dediler. Devlet liderleri hep beraber Vatikan'a koştu, Papa'nın etrafında toplandı.
Sayın Cumhurbaşbakanı Erdoğan, "AB, Haçlı birliğidir' dedi. Doğru dedi. Ama bu cümleyi 2002 yılına kadar her yıl binlerce kez zaten kuruyordu Erdoğan. 15 yıl aradan sonra bir kez daha kurdu. 15 yıldır neden kurmuyordu?
Referandum süreci hem milletimize, hem de siyasetçilere iyi bir ders olmuştur, derken bir baktık ki, referandum geçti, kavga bitti.
Dış işleri bakanı, AB hedefinden vazgeçmiş değiliz, diyor. Almanya'dan 30 milyar Euro borç istediğimiz ortaya çıkıyor. AB ülkelerinden 230 bin ton buğday alacağımız, açıklanıyor. İlişkilerin canlandırılması için karşılıklı adımların tekrar atılması, sıklaştırılmasından bahsediliyor.
Yani birileri yörüngesinden kaymış. Yörüngeden kayan Avrupa olmadığına göre kim?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024