Paul Wolwofitz Cüneyt Zapsu'nun evinde "yatılı" kaldığı gecenin sabahında, Çandar-Birand ikilisine şunları söylemişti:
"Tezkerenin reddinin sorumlusu TSK'dır. Üzerlerine düşen "güçlü liderlik" rolünü oynamadılar."
Şimdi yeni bir "asker gönderme" durumuyla karşı karşıyayız.
Basın galiba Wolwofitz-TSK diyaloğundan gerekli dersleri çıkarmış olacak ki, azar yememek için gemi azıya aldı.
İzliyorsunuzdur Radikal'den Murat Yetkin'le başlayan "Tezkere" üst başlıklı yazı dizisi furyası, Hürriyet'ten Sedat Ergin ve şimdi de Milliyet'ten Fikret Bila ile devam ediyor.
Üç silahşörler aynı televizyon programında da buluşturdular. "Körler-Sağırlar, birbirini ağırlar" frekansından olmak üzere, söylemeye çalıştıkları şey şu;
"Türkiye tezkerenin reddinde çok büyük yanlışlar yapmıştır. Eğer tezkere reddedilmemiş olsa idi bugün Irak'ta herşey yolunda giderdi. Terör biter, Talabani-Barzani palazlanmazdı. Üstelik Amerikalılar bizim için her türlü iyiliği düşünmüşlerdi. Biz onlara güvenmeyerek hata ettik."
Tezkere'nin Meclise gelmek için gün saydığı şu günlerde, yaşadığımız "enformatik abluka"nın demeye çalıştıklarının tercümesini de biz yapalım.
"Birinci fırsatı kaçırdık. ABD, Irak'a asker göndermek için yeniden kapımıza gelmişken bu kez tezkerenin Meclis'ten geçmesini sağlayalım.
TBMM'ni ve Milletvekillerini etkileyecek, Sivil Toplum Kuruluşlarını şimdiden kuşatmaya yönelik bir çalışma. Tıpkı Colin Powell'ın "Türk Askerini Irak halkı istemiyor" açıklamasında olduğu gibi "size çokta muhtaç değiliz" denilerek yapılan, psikolojik dizayn faaliyeti...
Herşeyi güllük gülistanlık gösteren günahları bize, sevapları Bush'a yazan bir "medyatik çevirme harekatıyla" karşı karşıyayız. Yani doğruların göz göre göre çarpıtılarak yanlışa çevrildiği, gerçeğin un ufak edildiği bir süreç.
Katkıda bulunur diye söylüyoruz; yakın tarih'in tezkere üzerinden yazıldığı o döneme ilişkin bazı kayıtları, şimdi yeri gelmişken sorular soluyla hatırlatalam. Kulağı delik gazetecilerimiz bakarsınız, bunlara cevap verirler.
1- ABD, tezkere pazarlıklarının başından sonuna kadar Türk askerinin kendi komutası altında K.Irak'a girmesine izin verdi mi vermedi mi?
2- Türkmenleri Irak'ın kurucu unsuru olarak kabul etti mi, etmedi mi?
3- ABD tarafı Irak savaşıyla ilgisinin en olduğu kestirilemeyen Samsun ve Trabzon limanlarını istedi mi, istemedi mi?
4- Irak savaşıyla ilgisi ve inşaası soru işaretleriyle dolu Sabiha Gökçen Havaalanı acaba niçin talep edildi?
5- Dönemin Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın "öyle şeyler istiyorlar ki açıklasak dudaklarınız uçuklar" dediği istekler acaba neydi?
6- Genel Kurmay Başkanının "ben Albay'ken Çekiç Güç buradaydı, Orgeneral oldum hala buradalar" sözü acaba hangi kaygılardan kaynaklanıyordu?
7- Tezkere'nin reddine rağmen "jeepler karadan, silahlar havadan" formulüyle, "İncirlik" ile Türk toprakları savaş için kullanıl dı mı kullanılmadı mı?
8- ABD'nin izin istediği 100 bin asker, Irak'a mı geçecekti yoksa Türkiye'demi konuşlanacaktı. Eğer Türkiye'de konuşlanacak idiyse, acaba niçin? diye bir soru akıllara geliyor mu gelmiyor mu?
9- İskenderun'da Amerikalı askerler bir Türk subaya saldırdı mı saldırmadı mı? Bu bile tek başına Liman'ın, Conilerle dolu olduğunu ispat etmeye yetmez mi?
10- Eğer İskenderun'a Coniler hiç inmediyse gördüğümüz o fotoğraflar neydi?, limana girmek isteyen Milletvekillerine niçin izin verilmedi?
11- Tezkere'nin reddine rağmen geçişler devam etti. Bu konuda acaba "en gizli" başka bir anlaşma varmıydı, yokmuydu?
12- ABD dost-düşman ayrımı yapan IFF sisteminin şifrelerini Türkiye'ye verdi mi vermedi mi? vermediyse acaba niçin vermedi? Bunun sebebi bizi düşman görüyor olmalarından kaynaklanabilir mi?
Evet, tezkere ile ilgili sorular uzatılabilir. Ama şu kadarını söyleyelim ki, hiçkimse gerçekleri şu tarihi günlerde üstelik çarpıtmaya kalkmamalı. Türikeye 100 km derinliğinde, 720 km uzunluğunda toplam 72.000metrekarelik bir alanda "işgal"in kapısından döndü!
Johnson mektupları görmüş, silah ambargolarına uğramış, Üs krizleri yaşamış, en önemlisi istiklal savaşı günlerimizde "manda talep etmiş ABD - Türkiye ilişkileri için işgal kavramı, hiçte yabancı bir durum değil.
Kim ne derse desin, neyi çarpıtmaya çalışırsa çalışsın...
"Tezkerenin reddinin sorumlusu TSK'dır. Üzerlerine düşen "güçlü liderlik" rolünü oynamadılar."
Şimdi yeni bir "asker gönderme" durumuyla karşı karşıyayız.
Basın galiba Wolwofitz-TSK diyaloğundan gerekli dersleri çıkarmış olacak ki, azar yememek için gemi azıya aldı.
İzliyorsunuzdur Radikal'den Murat Yetkin'le başlayan "Tezkere" üst başlıklı yazı dizisi furyası, Hürriyet'ten Sedat Ergin ve şimdi de Milliyet'ten Fikret Bila ile devam ediyor.
Üç silahşörler aynı televizyon programında da buluşturdular. "Körler-Sağırlar, birbirini ağırlar" frekansından olmak üzere, söylemeye çalıştıkları şey şu;
"Türkiye tezkerenin reddinde çok büyük yanlışlar yapmıştır. Eğer tezkere reddedilmemiş olsa idi bugün Irak'ta herşey yolunda giderdi. Terör biter, Talabani-Barzani palazlanmazdı. Üstelik Amerikalılar bizim için her türlü iyiliği düşünmüşlerdi. Biz onlara güvenmeyerek hata ettik."
Tezkere'nin Meclise gelmek için gün saydığı şu günlerde, yaşadığımız "enformatik abluka"nın demeye çalıştıklarının tercümesini de biz yapalım.
"Birinci fırsatı kaçırdık. ABD, Irak'a asker göndermek için yeniden kapımıza gelmişken bu kez tezkerenin Meclis'ten geçmesini sağlayalım.
TBMM'ni ve Milletvekillerini etkileyecek, Sivil Toplum Kuruluşlarını şimdiden kuşatmaya yönelik bir çalışma. Tıpkı Colin Powell'ın "Türk Askerini Irak halkı istemiyor" açıklamasında olduğu gibi "size çokta muhtaç değiliz" denilerek yapılan, psikolojik dizayn faaliyeti...
Herşeyi güllük gülistanlık gösteren günahları bize, sevapları Bush'a yazan bir "medyatik çevirme harekatıyla" karşı karşıyayız. Yani doğruların göz göre göre çarpıtılarak yanlışa çevrildiği, gerçeğin un ufak edildiği bir süreç.
Katkıda bulunur diye söylüyoruz; yakın tarih'in tezkere üzerinden yazıldığı o döneme ilişkin bazı kayıtları, şimdi yeri gelmişken sorular soluyla hatırlatalam. Kulağı delik gazetecilerimiz bakarsınız, bunlara cevap verirler.
1- ABD, tezkere pazarlıklarının başından sonuna kadar Türk askerinin kendi komutası altında K.Irak'a girmesine izin verdi mi vermedi mi?
2- Türkmenleri Irak'ın kurucu unsuru olarak kabul etti mi, etmedi mi?
3- ABD tarafı Irak savaşıyla ilgisinin en olduğu kestirilemeyen Samsun ve Trabzon limanlarını istedi mi, istemedi mi?
4- Irak savaşıyla ilgisi ve inşaası soru işaretleriyle dolu Sabiha Gökçen Havaalanı acaba niçin talep edildi?
5- Dönemin Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın "öyle şeyler istiyorlar ki açıklasak dudaklarınız uçuklar" dediği istekler acaba neydi?
6- Genel Kurmay Başkanının "ben Albay'ken Çekiç Güç buradaydı, Orgeneral oldum hala buradalar" sözü acaba hangi kaygılardan kaynaklanıyordu?
7- Tezkere'nin reddine rağmen "jeepler karadan, silahlar havadan" formulüyle, "İncirlik" ile Türk toprakları savaş için kullanıl dı mı kullanılmadı mı?
8- ABD'nin izin istediği 100 bin asker, Irak'a mı geçecekti yoksa Türkiye'demi konuşlanacaktı. Eğer Türkiye'de konuşlanacak idiyse, acaba niçin? diye bir soru akıllara geliyor mu gelmiyor mu?
9- İskenderun'da Amerikalı askerler bir Türk subaya saldırdı mı saldırmadı mı? Bu bile tek başına Liman'ın, Conilerle dolu olduğunu ispat etmeye yetmez mi?
10- Eğer İskenderun'a Coniler hiç inmediyse gördüğümüz o fotoğraflar neydi?, limana girmek isteyen Milletvekillerine niçin izin verilmedi?
11- Tezkere'nin reddine rağmen geçişler devam etti. Bu konuda acaba "en gizli" başka bir anlaşma varmıydı, yokmuydu?
12- ABD dost-düşman ayrımı yapan IFF sisteminin şifrelerini Türkiye'ye verdi mi vermedi mi? vermediyse acaba niçin vermedi? Bunun sebebi bizi düşman görüyor olmalarından kaynaklanabilir mi?
Evet, tezkere ile ilgili sorular uzatılabilir. Ama şu kadarını söyleyelim ki, hiçkimse gerçekleri şu tarihi günlerde üstelik çarpıtmaya kalkmamalı. Türikeye 100 km derinliğinde, 720 km uzunluğunda toplam 72.000metrekarelik bir alanda "işgal"in kapısından döndü!
Johnson mektupları görmüş, silah ambargolarına uğramış, Üs krizleri yaşamış, en önemlisi istiklal savaşı günlerimizde "manda talep etmiş ABD - Türkiye ilişkileri için işgal kavramı, hiçte yabancı bir durum değil.
Kim ne derse desin, neyi çarpıtmaya çalışırsa çalışsın...
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021