Rakamlar değişti. İki gün önce 2017 olan yıl hanesi bugün 2018. O gece hemen herkes iyi niyetlerini, dualarını sundu. Haddi aşanlar da çoktu. Onları kendi haline bırakın ve şu soruya samimiyetle cevap verelim; Rakamlardan başka ne değişti hayatımızda? Bu kafayla ne değişebilir ki!
Bu kafayla gidersek sayılardan başka hiç bir şey değişmeyeceği gibi her gün bir önceki günden daha da çetin olacak.
Ne yapacağız? Prof. Dr. Haydar Baş Hocam toplumu, 'insanın (insanların) iç dünyasının yansıması' şeklinde tariflendirir.
Net bir tanımdır bu. Bugün algıda, tepkide, duyguda, acıda, sevinçte insanlar bir tutarsızlık, bir netlik gösteremiyorsa, zaman, mekân ve şartlara göre şekil alıyorsa bu iç dünyamızın işgal edildiği anlamına gelir.
O halde yapılması gereken ilk iş nefis ve şeytanın emrine girmiş, kelepçelenmiş nefsimizi esaretten kurtaracağız, iç dünyamızda huzur ve barışı sağlayacağız.
Prof. Dr. Haydar Baş şöyle der: "İnsanın, vahdete evvela kendi iç dünyasında kavuşması lazımdır. Kendi içinde kavgalı olanın, dış tabiatında faydalı olması mümkün değildir. İnsanın önce kendi, kendi ile uyumlu olması lazımdır. Bu da kendinde inancı hâkim kılmasıyla mümkündür?" (Mektubat, sh:92)
Sağladık mı, umut kapısı açılmıştır inşallah. Nereden mi biliyorum? Allah-u Teâlâ bildiriyor:
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Zumer, 53)
"?Kul hiçbir şart ve hiçbir halde Rabbinin mağfiret eşiğinden ayrılmamalıdır. Ne affedilmişliğin getireceği şımarıklık ve gevşeklik, ne de bağışlanma ümidinin yokluğuyla gelecek olan küskünlük ve Hakk'a dargınlık çıkış yolu değildir, çıkmaz sokaktır. Bu sebeple kul tövbeye sarılmalı ve her dem Rabbinin rahmet kapısını güzel amellerle, rahmeti celp edecek samimi ve ihlaslı gayretlerle çalmalıdır. Asla ümidini yitirmemelidir. Zira ancak kâfir olan Hak'tan ümidini yitirir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İman ve İnsan, sh:85)
Tövbe ettik. Başka ne yapacağız?
Peygamberimizin bıraktığı iki emanete sahip çıkacak, sımsıkı sarılacağız. Nedir o iki emanet? Kur'an ve Ehl-i Beyt.
Hz. Muhammed (s.a.a.) buyurdu ki; "Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah'ın Kitab'ı ve Benim itretim Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi, Kevser Havuzu üzerinde Bana tekrar dönünceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar. Bakın görün benden sonra onlara nasıl davranacaksınız?" (Veda Hutbesinden)
Sarıldık ama hayat bizi yanlışa, batıla sürüklüyor ne yapacağız. Daha sıkı sarılacağız ve sadıklarla beraber olacağız.
Sarıldığımız zaman Allah-u Teâlâ garanti veriyor: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun." (Tövbe, 119)
"Ey inananlar, kendinize dikkat edin. Siz doğru yolda olduğunuz takdirde doğru yoldan sapanlar size zarar veremezler." (Maide, 105)
Tabi akla şu soru da gelebilir? Kimdir o sadıklar? Onları nasıl tanıyacağız?
Prof. Dr. Haydar Baş sadıkları şöyle tarif ediyor:
"Allah'ın (c.c.) beraber olmamızı istediği sadıklar nasıl insanlardır? Biz bunları nasıl seçeriz? Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "Onların yüzünde secde eseri vardır." (Fetih, 29)
Ne varmış (yüzünde)? Secde eseri.
Cenab-ı Peygamber Efendimiz; "Onları gördüğünüz zaman size, Allah'ı (c.c.) hatırlatır." buyuruyor. Size Allah'ı (c.c.) hatırlatan kimdir? Allah'ın (c.c.) dostlarıdır. Demek ki, Ahmet'e, Mehmet'e sormana gerek yok. Şöyle gözünü yumarsın, onu hatırına getirirsin, o esnada kalbine Allah (c.c.) düşerse bil ki bu adam dürüst bir adamdır. Mü'min bir adamdır?" (Hikmetin Sırları, sh:170)
Tabi bu noktada şu hadis-i şerifi de aklımızdan çıkarmamız lazım, diye düşünüyorum.
"Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin." (Kenzul-Ummal, h. No: 8435)
Rabbim, bizleri kendisine kul, habibine ümmet, sadıklarına yar ve yardımcı eylesin.
Bu kafayla gidersek sayılardan başka hiç bir şey değişmeyeceği gibi her gün bir önceki günden daha da çetin olacak.
Ne yapacağız? Prof. Dr. Haydar Baş Hocam toplumu, 'insanın (insanların) iç dünyasının yansıması' şeklinde tariflendirir.
Net bir tanımdır bu. Bugün algıda, tepkide, duyguda, acıda, sevinçte insanlar bir tutarsızlık, bir netlik gösteremiyorsa, zaman, mekân ve şartlara göre şekil alıyorsa bu iç dünyamızın işgal edildiği anlamına gelir.
O halde yapılması gereken ilk iş nefis ve şeytanın emrine girmiş, kelepçelenmiş nefsimizi esaretten kurtaracağız, iç dünyamızda huzur ve barışı sağlayacağız.
Prof. Dr. Haydar Baş şöyle der: "İnsanın, vahdete evvela kendi iç dünyasında kavuşması lazımdır. Kendi içinde kavgalı olanın, dış tabiatında faydalı olması mümkün değildir. İnsanın önce kendi, kendi ile uyumlu olması lazımdır. Bu da kendinde inancı hâkim kılmasıyla mümkündür?" (Mektubat, sh:92)
Sağladık mı, umut kapısı açılmıştır inşallah. Nereden mi biliyorum? Allah-u Teâlâ bildiriyor:
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Zumer, 53)
"?Kul hiçbir şart ve hiçbir halde Rabbinin mağfiret eşiğinden ayrılmamalıdır. Ne affedilmişliğin getireceği şımarıklık ve gevşeklik, ne de bağışlanma ümidinin yokluğuyla gelecek olan küskünlük ve Hakk'a dargınlık çıkış yolu değildir, çıkmaz sokaktır. Bu sebeple kul tövbeye sarılmalı ve her dem Rabbinin rahmet kapısını güzel amellerle, rahmeti celp edecek samimi ve ihlaslı gayretlerle çalmalıdır. Asla ümidini yitirmemelidir. Zira ancak kâfir olan Hak'tan ümidini yitirir." (Prof. Dr. Haydar Baş, İman ve İnsan, sh:85)
Tövbe ettik. Başka ne yapacağız?
Peygamberimizin bıraktığı iki emanete sahip çıkacak, sımsıkı sarılacağız. Nedir o iki emanet? Kur'an ve Ehl-i Beyt.
Hz. Muhammed (s.a.a.) buyurdu ki; "Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah'ın Kitab'ı ve Benim itretim Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi, Kevser Havuzu üzerinde Bana tekrar dönünceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar. Bakın görün benden sonra onlara nasıl davranacaksınız?" (Veda Hutbesinden)
Sarıldık ama hayat bizi yanlışa, batıla sürüklüyor ne yapacağız. Daha sıkı sarılacağız ve sadıklarla beraber olacağız.
Sarıldığımız zaman Allah-u Teâlâ garanti veriyor: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun." (Tövbe, 119)
"Ey inananlar, kendinize dikkat edin. Siz doğru yolda olduğunuz takdirde doğru yoldan sapanlar size zarar veremezler." (Maide, 105)
Tabi akla şu soru da gelebilir? Kimdir o sadıklar? Onları nasıl tanıyacağız?
Prof. Dr. Haydar Baş sadıkları şöyle tarif ediyor:
"Allah'ın (c.c.) beraber olmamızı istediği sadıklar nasıl insanlardır? Biz bunları nasıl seçeriz? Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "Onların yüzünde secde eseri vardır." (Fetih, 29)
Ne varmış (yüzünde)? Secde eseri.
Cenab-ı Peygamber Efendimiz; "Onları gördüğünüz zaman size, Allah'ı (c.c.) hatırlatır." buyuruyor. Size Allah'ı (c.c.) hatırlatan kimdir? Allah'ın (c.c.) dostlarıdır. Demek ki, Ahmet'e, Mehmet'e sormana gerek yok. Şöyle gözünü yumarsın, onu hatırına getirirsin, o esnada kalbine Allah (c.c.) düşerse bil ki bu adam dürüst bir adamdır. Mü'min bir adamdır?" (Hikmetin Sırları, sh:170)
Tabi bu noktada şu hadis-i şerifi de aklımızdan çıkarmamız lazım, diye düşünüyorum.
"Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin." (Kenzul-Ummal, h. No: 8435)
Rabbim, bizleri kendisine kul, habibine ümmet, sadıklarına yar ve yardımcı eylesin.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024