ABD'de 3 Kasım'da gerçekleşen 59'uncu Başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti adayı Joe Biden, Cumhuriyetçi aday Trump'ı sandıkta mağlup etmişti.
Bu yenilgiyi asla sindiremeyen Trump, önce seçimlere hile karıştırıldığı iddiasını ortaya atmış ve büyük bir avukat ordusuyla birçok eyalette sonuçları mahkemeye taşımıştı.
Ama beklediği neticeyi alamadı.
Sandıktan sonra hukuk da "Biden" demesine rağmen koltuğu kolay kolay bırakmayacağını aşikâr eden Trump bu sefer farklı seçenekleri masaya koydu.
Bunlardan en önemlisi de "sıkıyönetim".
Herhangi bir gerekçe ya da bahane ile sıkıyönetim ilan edebilirse, bu, otomatikman statükonun yani mevcut durumun bir süreliğine korunması anlamına geliyor.
Trump bu şekilde zaman kazanmak istiyor anlaşılan.
Trump'ın sıkıyönetim seçeneğine sıcak baktığı haberleri ABD basınında geniş bir şekilde yer aldı.
Trump'ın, hile iddialarına yönelik davalarda öne çıkan avukat Sidney Powell ve eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn ile Oval Ofis'te bir toplantı yaptığı belirtildi.
New York Times'ın haberine göre, geçtiğimiz Cuma günü gerçekleşen toplantıda, Trump'ın yenilgiden kurtulmak için Flynn'in ortaya attığı sıkıyönetim fikrine sıcak baktığı ifade edildi. Trump bu seçenekle beraber orduyu devreye sokmak istiyor ve demokrasiyi bir süreliğine rafa kaldırmayı planlıyor.
Habere göre Trump'ın bu fikrine, başta avukatı Rudy Giuliani olmak üzere danışman ekibinden pek çok isim şiddetle karşı çıkıyor. Yani Trump'ın yakın ekibi bu konuda hem fikir değil. Kimileri destekliyor, kimileri kesinlikle olmaz, olmamalı diyor.
Kendi ekibi içinde bile bu kadar şiddetli muhalefetin olduğu bir konuda Trump, gözünü karartarak böyle bir adım atabilir mi, merak konusu. Akıl ve mantıkla düşündüğünüzde hemen "atamaz" diyorsunuz ama, konu Trump olunca biraz düşünmekte fayda var.
Başkanlığı süresince hiçbir ABD Başkanı'nın cesaret edemediği tehlikeli adımları attı, üstelik ülke fikir ayrılıklarıyla, çatışmalarla çalkalanıyorken, virüsten kırılıyorken garip tavırlarla ve açıklamalarla "ne yapacağı belli olmayan bir lider" profilini önümüze koydu.
Şimdilik Trump'ın ekibi karşılıklı tartışmalarla meşgul. Avukat Giuliani, oy verme makineleri ve yolsuzluk konularına odaklanmaları gerektiğini söylerken, İç Güvenlik Bakanlığı yetkilileri de söz konusu seçeneği kullanma yetkileri olmadığını savunuyor. Sıkıyönetim yanlı avukat Sidney Powell ise Trump'ın ekibini kolay pes etmekle suçluyor.
Sıkıyönetim kartının kullanılması için elbette ki ülkede ordunun devreye konulabileceği ciddi bir kaosun yaşanması gerekiyor.
Siyahi vatandaşların göz göre göre darp edildiği, etnik ayrımcılığın ve adaletsizliğin had safhada olduğu, insanların açlığa ve finansal darlığa düştüğü, iç savaş söylemlerinin ayyuka çıktığı, seçimlerin tartışmalı olduğu, her tarafın kendisini galip gördüğü ve birbirini suçladığı, gerilimin zirvede olduğu bir ABD'de bugün böyle kaos çıkarmak zor olmasa gerek.
Üstelik İngiltere'de ortaya çıkan ve yüzde 70 daha hızlı yayılabilen, etkilerinin ne olduğu tam olarak tespit edilemeyen "mutant Covid-19" da sıkıyönetim gerekçesi olarak masada tutuluyor olabilir. Bir komplo teorisi de biz üretelim dedik!
Bilemiyoruz, ABD basınında çıkan sıkıyönetim haberlerini sebeplerini ve sonuçlarını değerlendirmeye çalışıyoruz.
Ama şu bir gerçek ki, kapitalist sistemi çökmüş, dolar hakimiyetini kaybetmiş olan bir ABD'nin başına bugün kim geçerse geçsin yapabileceği çok fazla bir şey yok.
Trump ABD'yi çöküşten kurtaramadı, Biden da kurtaramayacak.
Sistem çökünce o sistemin ürettiği liderlerin yapabileceği bir şey yok.
Neron gibi kendi ülkesini yakmaktan başka.
Bugün dünyada yeni trend Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli ve bu modelin bir projesi olan Milli Paralarla Ticaret.
Bu sayede ülkeler bir bir ekonomik özgürlüklerine kavuşuyorlar. Kendilerini borç batağına sürükleyen kokuşmuş sistemlerini bırakıp, kendi paraları ve kaynaklarıyla dimdik ayağa kaldıran Milli Ekonomi Modeli sistemine geçiyorlar.
MEM'i 2006'dan bu yana uygulayan BRICS devletlerinin geldikleri noktayı görüyoruz.
Türkiye olarak da bu gerçekleri artık görmeliyiz. "ABD'siz olmaz" yalanını bir kenara koymalı, "ABD Titanik gibi batıyor, ABD ile olmaz" gerçeğini görmeliyiz.
Dünyaya yepyeni bir anlayış kazandıran ve içimizden çıkan Milli Ekonomi Modeli'nin kıymetini bilmeliyiz. Elbette ki bu eşsiz modeli uygulayacak olan Bağımsız Türkiye Partisi ve BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ile birlikte.
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025