Devletlerin hayatlarında önemli dönüm noktaları vardır. İlgili zaman diliminde gerekenler yapıldığı takdirde o devlet, uzun ömürlü olur. Aksi halde o devlet batmaya; millet ise esarete mahkum olur.
Kendi tarihimizde de aynı kurallar geçerlidir. Tarihte kurduğumuz ancak sahip çıkamadığımız 16 büyük Türk devleti de aynı akıbetin neticesidir. Yani tarih ihmalleri affetmemektedir. Ancak geçmişten ders aldığımız takdirde tarihin tekerrürü ertelenir.
Ülkemiz koşulları maalesef Osmanlı devletinin son dönem tarihiyle birebir örtüşmektedir. Sevr yeniden hortlatılmış, duyunu umumiye şartları aynı ile yaşanmaktadır. Memleketimizi idare edenler; iktidarı ile muhalefeti ile siyasiler, kurtuluşu Avrupa'ya, Amerika'ya tabi olmakta görmektedirler. Avrupa Birliğine her ne pahasına olursa olsun girme çabaları ve IMF politikaları karşısında dervişane sadakat bunun göstergeleridir.
Yıllardan beri dışa bağımlı uygulanan politikalarla milli eğitimin verilemeyişi; milli kimliğimizin ihmal edilmesi Türk tipi bir hanımefendinin ve beyefendinin tarif edilememesi işin tuzu biberi olmuştur. Toplum üzerinde oynanan oyunlar netice vermiş ve gelinen tablo, acıklı ve karanlık olmuştur.
İçinde barındırdığı unsurlarla birlikte bir milleti millet yapan onun kültürüdür, örfüdür, adetidir kısacası onun dininden imanından getirdiği değerlerdir. Bir toplumun dini değerleri ile oynamak aynı zamanda o milletin bütünlüğü ile de oynamak anlamına gelmektedir.
Bir diğer önemli nokta vatan olgusudur. Vatan, üzerinde can, mal, namus emniyetinin, bağımsızlığın yaşandığı toprak parçasıdır. Oynanan oyunlarla vatanın taşıdığı kutsal mana ihmal edilmiş ve insanlar vatan olarak karınlarının doyduğu yeri tarif edecek kadar derin duygulardan mahrum bırakılmışlardır.
Bayrak ise bir milletin vatan toprakları üzerinde bağımsız yaşamasının sembolüdür. Bayrak bir milletin namusu, şerefi ve de izzetidir. Onun varoluşunu sembolize eder. Oynanan oyunlarla bayrağın taşıdığı sembollerin de işi boşaltıldığı zaman, işte o millet dininden milletinden ve vatanından mahrum hale gelir ki millet fertleri, ne için yaşadığını bilmeyen bir noktaya sürüklenir. Bu insan kullanılmaya da müsait haldedir. İfade ettiği, temsil ettiği söylem ne olursa olsun bu insan samimiyetten de mahrumdur, istikametten de.
İşte devletlerin hayatında ölüm noktası bu kritik noktada gizlidir. O devletin bireyleri inançlarını kaybediyorlarsa, bayraklarını küçümsüyorsa ve vatan kavramı manasını kaybetmişse korkulan akıbet yakın demektir.
İşte böyle bir yakın tehlike ülkemizde mevcuttur. Elbette bu ülke sahipsiz değildir. Şükürler olsun Kuvayı Milliye hareketinin liderin Prof. Dr. Haydar Baş beyi millet bağrına basmış, etrafında kenetlenmiştir. Bağımsız Türkiye Partisi kendisine durumdan vazife çıkartmış ve Kuvayı Milliye mantığıyla Türk siyasi hayatında yerini almıştır.
Kilis'te izleme fırsatı bulduğum BTP'nin tanıtım ve katılım gecesinde partiye katılan bir annemiz bayrak sevgisini; vatan bilincini; gelenek ve göreneklerin milletimizin ve devletimizin geleceği açısından ifade ettiği önemi, kendilerine Prof. Dr. Haydar Baş beyin öğrettiğini, bundan dolayı BTP'de yerini aldığını açıklaması ve salonda kopan alkış tufanı görülmeğe değerdi.
Bağımsız Türkiye Partisinin tanıtım ve katılım programlarını sosyolojik yönden incelediğimizde görülen, bu milletin ne kadar büyük olduğudur. Toplum, genciyle yaşlısıyla; kadınıyla erkeğiyle aynı mana ve mantık etrafından bütünleşmiş durumdadır. Doğudan batıya kuzeyden güneye "Bu vatan bizimdir; bizim kalacaktır" sedası yankılanmaktadır.
Kendi tarihimizde de aynı kurallar geçerlidir. Tarihte kurduğumuz ancak sahip çıkamadığımız 16 büyük Türk devleti de aynı akıbetin neticesidir. Yani tarih ihmalleri affetmemektedir. Ancak geçmişten ders aldığımız takdirde tarihin tekerrürü ertelenir.
Ülkemiz koşulları maalesef Osmanlı devletinin son dönem tarihiyle birebir örtüşmektedir. Sevr yeniden hortlatılmış, duyunu umumiye şartları aynı ile yaşanmaktadır. Memleketimizi idare edenler; iktidarı ile muhalefeti ile siyasiler, kurtuluşu Avrupa'ya, Amerika'ya tabi olmakta görmektedirler. Avrupa Birliğine her ne pahasına olursa olsun girme çabaları ve IMF politikaları karşısında dervişane sadakat bunun göstergeleridir.
Yıllardan beri dışa bağımlı uygulanan politikalarla milli eğitimin verilemeyişi; milli kimliğimizin ihmal edilmesi Türk tipi bir hanımefendinin ve beyefendinin tarif edilememesi işin tuzu biberi olmuştur. Toplum üzerinde oynanan oyunlar netice vermiş ve gelinen tablo, acıklı ve karanlık olmuştur.
İçinde barındırdığı unsurlarla birlikte bir milleti millet yapan onun kültürüdür, örfüdür, adetidir kısacası onun dininden imanından getirdiği değerlerdir. Bir toplumun dini değerleri ile oynamak aynı zamanda o milletin bütünlüğü ile de oynamak anlamına gelmektedir.
Bir diğer önemli nokta vatan olgusudur. Vatan, üzerinde can, mal, namus emniyetinin, bağımsızlığın yaşandığı toprak parçasıdır. Oynanan oyunlarla vatanın taşıdığı kutsal mana ihmal edilmiş ve insanlar vatan olarak karınlarının doyduğu yeri tarif edecek kadar derin duygulardan mahrum bırakılmışlardır.
Bayrak ise bir milletin vatan toprakları üzerinde bağımsız yaşamasının sembolüdür. Bayrak bir milletin namusu, şerefi ve de izzetidir. Onun varoluşunu sembolize eder. Oynanan oyunlarla bayrağın taşıdığı sembollerin de işi boşaltıldığı zaman, işte o millet dininden milletinden ve vatanından mahrum hale gelir ki millet fertleri, ne için yaşadığını bilmeyen bir noktaya sürüklenir. Bu insan kullanılmaya da müsait haldedir. İfade ettiği, temsil ettiği söylem ne olursa olsun bu insan samimiyetten de mahrumdur, istikametten de.
İşte devletlerin hayatında ölüm noktası bu kritik noktada gizlidir. O devletin bireyleri inançlarını kaybediyorlarsa, bayraklarını küçümsüyorsa ve vatan kavramı manasını kaybetmişse korkulan akıbet yakın demektir.
İşte böyle bir yakın tehlike ülkemizde mevcuttur. Elbette bu ülke sahipsiz değildir. Şükürler olsun Kuvayı Milliye hareketinin liderin Prof. Dr. Haydar Baş beyi millet bağrına basmış, etrafında kenetlenmiştir. Bağımsız Türkiye Partisi kendisine durumdan vazife çıkartmış ve Kuvayı Milliye mantığıyla Türk siyasi hayatında yerini almıştır.
Kilis'te izleme fırsatı bulduğum BTP'nin tanıtım ve katılım gecesinde partiye katılan bir annemiz bayrak sevgisini; vatan bilincini; gelenek ve göreneklerin milletimizin ve devletimizin geleceği açısından ifade ettiği önemi, kendilerine Prof. Dr. Haydar Baş beyin öğrettiğini, bundan dolayı BTP'de yerini aldığını açıklaması ve salonda kopan alkış tufanı görülmeğe değerdi.
Bağımsız Türkiye Partisinin tanıtım ve katılım programlarını sosyolojik yönden incelediğimizde görülen, bu milletin ne kadar büyük olduğudur. Toplum, genciyle yaşlısıyla; kadınıyla erkeğiyle aynı mana ve mantık etrafından bütünleşmiş durumdadır. Doğudan batıya kuzeyden güneye "Bu vatan bizimdir; bizim kalacaktır" sedası yankılanmaktadır.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Geçmişten geleceğe 23 Nisan: Millî bayramlar ve kimlik inşası / 24.04.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024