İsrail gerçekten özür diledi mi, dilemedi mi? Eğer dilediyse ve tazminat ödeyecekse bu 9 Türk vatandaşımızın kanının karşılığı olabilir mi?
Eğer dilediyse bu Türkiye tarafından verilen ya da verilecek olan ne tür bir tavizin karşılığı? Bu gündemle beraber farklı gündemlerin üstü örtülmeye mi çalışılıyor?
Ya da gündem kargaşası içinde İsrail ile ilişkiler oldubittiye getirilmeye mi çalışılıyor?
Bütün bu soruların cevapları merak konusu ve çok kısa bir zaman sonra bu soruların cevaplarını yaşayarak net olarak göreceğiz.
Bu soruların cevaplarını tahmin etme babından bazı değerlendirmeler yapalım.
Öncelikle Mavi Marmara gemisi katliamı uluslar arası sularda oldu ve 9 Türk hukuksuz bir şekilde öldürüldü. Suç Erdoğan’ın şahsına yönelik bir suç değildi, suçu işleyen Netanyahu’nun kendisi de değildi.
Bu durumda, Netanyahu’nun telefonla arayıp, Erdoğan’dan özür dilemesi neyi ifade ediyor? Dünyanın şahit olduğu fiili bir katliamın özrü telefonla olabilir mi?
Herkes de biliyor ki diplomaside çoğu kez, “bu şöyle konuşuldu” dendiği halde gerçekte öyle olmadığı sonradan ortaya çıkmıştır.
Davos’ta oynanan one minute tiyatrosunu hatırlayın. İsrail Gazze’de binlerce Filistinliyi katletmiş ve Erdoğan’ın one minute şovuyla bu katliamın üstü örtülmüştü.
Şimdi de yaşanmış ya da yaşanmamış bir telefon özrüyle Türk milletine yönelik olan bir katliamın üstü örtülmeye mi çalışılıyor?
Erdoğan’ın özrü kabul ettiği söyleniyor. Sayın Erdoğan’ın özrü kabul etme yetkisi var mıdır? Katliam onun şahsını değil, Türk milletinin tamamını, özelde ise katledenlerin ailelerini ilgilendiriyor. Kimden izin alarak bu özrü kabul etti?
Sayın Başbakan, bu katliamdan sonra, İsrail örgütlerinin verdiği cesaret madalyalarını geri vermeyerek, İsrail’le Erbakan zamanında yapılan anlaşmaları yırtıp atmayarak zaten özür dilenmeden özürleri kabul etmiş durumdaydı.
Hatta belki de ona göre özür dilenecek bir durum dahi yoktu, bilemeyiz.
Mavi Marmara’da işlenen katliam, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk milletinin egemenliğine yönelik bir saldırıydı, böyle basit bir telefon özrü ya da sus payı cinsinden üç beş kuruşluk bir tazminatla geçiştirilecek bir durum değildir.
Başbakan bu “meçhul” özrü kabul etse de biz Türk milleti olarak asla kabul etmiyoruz.
Tazminatmış(!) Yahu İsrail Türkiye’ye sattığı sadece GDO’lu tohumlarla bile bu tazminatın milyonlarca katını cebine attı, hangi tazminattan bahsediyoruz?
Taviz meselesine gelince, bugün Türkiye İsrail’i koruma ve Büyük İsrail Devleti’ni oluşturma adına çok büyük hizmetler(!) gerçekleştiriyor.
Hatta şöyle diyebiliriz ki, Türkiye’nin İsrail için yaptığını hiçbir ülke yapmıyor.
Türkiye, Irak’ın işgali ve Arap baharıyla İslam ülkelerinin bir bir ele geçirilmesine verdiği destekle İsrail’in önündeki engelleri kaldırmış oldu. Suriye süreci devam ediyor.
Türkiye, Malatya Kürecik’e, füze sistemlerinin beyni olan X–Band radar sistemini kabul etmekle İsrail’in küresel anlamda gözü kulağı oldu. İran ve Rusya’yı da karşısına alarak İsrail’in koruması oldu.
Şimdi de İsrail için önemli bir basamak olan Kürdistan projesi için büyük adımlar atılıyor. Türk siyasiler kendi topraklarını da İsrail’in kullanımına açıyor.
Tapusunu, topraklarını, halkının bir bölümünü bir anlamda İsrail’e devreden bir Türkiye’ye İsrail’in özür dilemesinin ne anlamı var?
Eğer dilediyse bu Türkiye tarafından verilen ya da verilecek olan ne tür bir tavizin karşılığı? Bu gündemle beraber farklı gündemlerin üstü örtülmeye mi çalışılıyor?
Ya da gündem kargaşası içinde İsrail ile ilişkiler oldubittiye getirilmeye mi çalışılıyor?
Bütün bu soruların cevapları merak konusu ve çok kısa bir zaman sonra bu soruların cevaplarını yaşayarak net olarak göreceğiz.
Bu soruların cevaplarını tahmin etme babından bazı değerlendirmeler yapalım.
Öncelikle Mavi Marmara gemisi katliamı uluslar arası sularda oldu ve 9 Türk hukuksuz bir şekilde öldürüldü. Suç Erdoğan’ın şahsına yönelik bir suç değildi, suçu işleyen Netanyahu’nun kendisi de değildi.
Bu durumda, Netanyahu’nun telefonla arayıp, Erdoğan’dan özür dilemesi neyi ifade ediyor? Dünyanın şahit olduğu fiili bir katliamın özrü telefonla olabilir mi?
Herkes de biliyor ki diplomaside çoğu kez, “bu şöyle konuşuldu” dendiği halde gerçekte öyle olmadığı sonradan ortaya çıkmıştır.
Davos’ta oynanan one minute tiyatrosunu hatırlayın. İsrail Gazze’de binlerce Filistinliyi katletmiş ve Erdoğan’ın one minute şovuyla bu katliamın üstü örtülmüştü.
Şimdi de yaşanmış ya da yaşanmamış bir telefon özrüyle Türk milletine yönelik olan bir katliamın üstü örtülmeye mi çalışılıyor?
Erdoğan’ın özrü kabul ettiği söyleniyor. Sayın Erdoğan’ın özrü kabul etme yetkisi var mıdır? Katliam onun şahsını değil, Türk milletinin tamamını, özelde ise katledenlerin ailelerini ilgilendiriyor. Kimden izin alarak bu özrü kabul etti?
Sayın Başbakan, bu katliamdan sonra, İsrail örgütlerinin verdiği cesaret madalyalarını geri vermeyerek, İsrail’le Erbakan zamanında yapılan anlaşmaları yırtıp atmayarak zaten özür dilenmeden özürleri kabul etmiş durumdaydı.
Hatta belki de ona göre özür dilenecek bir durum dahi yoktu, bilemeyiz.
Mavi Marmara’da işlenen katliam, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk milletinin egemenliğine yönelik bir saldırıydı, böyle basit bir telefon özrü ya da sus payı cinsinden üç beş kuruşluk bir tazminatla geçiştirilecek bir durum değildir.
Başbakan bu “meçhul” özrü kabul etse de biz Türk milleti olarak asla kabul etmiyoruz.
Tazminatmış(!) Yahu İsrail Türkiye’ye sattığı sadece GDO’lu tohumlarla bile bu tazminatın milyonlarca katını cebine attı, hangi tazminattan bahsediyoruz?
Taviz meselesine gelince, bugün Türkiye İsrail’i koruma ve Büyük İsrail Devleti’ni oluşturma adına çok büyük hizmetler(!) gerçekleştiriyor.
Hatta şöyle diyebiliriz ki, Türkiye’nin İsrail için yaptığını hiçbir ülke yapmıyor.
Türkiye, Irak’ın işgali ve Arap baharıyla İslam ülkelerinin bir bir ele geçirilmesine verdiği destekle İsrail’in önündeki engelleri kaldırmış oldu. Suriye süreci devam ediyor.
Türkiye, Malatya Kürecik’e, füze sistemlerinin beyni olan X–Band radar sistemini kabul etmekle İsrail’in küresel anlamda gözü kulağı oldu. İran ve Rusya’yı da karşısına alarak İsrail’in koruması oldu.
Şimdi de İsrail için önemli bir basamak olan Kürdistan projesi için büyük adımlar atılıyor. Türk siyasiler kendi topraklarını da İsrail’in kullanımına açıyor.
Tapusunu, topraklarını, halkının bir bölümünü bir anlamda İsrail’e devreden bir Türkiye’ye İsrail’in özür dilemesinin ne anlamı var?
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024