Dünkü yazımızda Ortadoğu coğrafyası üzerinde hesapları olan ülkelerin, Türkiye hariç tamamının kendi ulusal çıkarlarını gözeterek hareket ettiğini, Türkiye'nin ise ABD ve İsrail'in taşeronluğuna soyunduğunu ifade ettik.Bu konuda önemli bir noktaya daha temas etmeliyiz.ABD bugün Rusya, İran başta olmak üzere BOP kapsamındaki İslam ülkeleri ve Türki Cumhuriyetler üzerindeki birçok politikasını Türkiye üzerinden yapmaktadır.Azerbaycan petrollerini Türkiye üzerinden geçirmeyi planlayarak Rusya ile yaşadığı soğuk savaşta Türkiye'yi kilit bir konuma getirmektedir. Gerçi Rusya ile ilgili meselelerde Türkiye'yi kullanma planı bugüne ait bir proje değildir. Hatırlarsanız, İncirlik üssünde var olduğu söylenen nükleer başlıkların yıllar önce yaşanan Rusya krizi sebebiyle yerleştirildiği uzmanlarca ifade edilmektedir.ABD'nin İran'a müdahale planında da Türkiye'yi önceden beri kullanma isteği vardır. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi hedefi Türkiye ile İran'ı bir şekilde kapıştırmaktır. Böylece asıl hedefi olan "İsrail'in Ortadoğu hakimiyeti" önünde iki ciddi engel yıpranmış ve birbirlerini yıpratmış olacaklardır. ABD böylece bir taşla iki, hatta daha fazla kuş vurmuş oluyor.ABD'nin yanında yer alarak Rusya ve İran ile kriz yaşayan bir Türkiye Ortadoğu'daki tarihten kalan bütün misyonunu kaybedecektir. Böylece ABD'nin emperyalizmine karşı alternatif blok oluşturabilme şansı tamamen ortadan kalkacak, elindeki kozları kendi eliyle teslim etmiş olacaktır.ABD uyguladığı politikalarla bilinçli olarak Türkiye'yi yalnızlaştırmaktadır. Önemine binaen tekrar vurgulamak gerekirse, ABD'nin Türkiye politikası, Türkiye'nin tamamen yalnız kalmasıdır.ABD, bir yandan Rusya, İran gibi ülkelerle ilişkilerimizi gererek, diğer Ortadoğu ve Asya ülkeleri nezdinde imajımızı ortadan kaldırırken, bizi hiçbir zaman alması mümkün olmayan AB'ye üyelik sürecini destekler gözükmektedir.Hedef, Türkiye'nin ABD ve AB limanlarında geçici olarak tutulmasını sağlamak, taa ki Ortadoğu'daki imajı tamamen bitene kadar. Sırtımız sıvazlanıyor, açı yapmamız istenmiyor, ama hiçbir ümit de verilmiyor. Ne bırakılıyor ne de dahil ediliyor. Türkiye iki arada bir derede bırakılıyor. Çünkü elde avuçta tutulan Türkiye'nin başka arayışlara girmesinden korkuluyor, özellikle de tarihteki misyonunu hatırlayıp tekrar şaha kalkmasından ürkülüyor.Türkiye bir taraftan yalnızlaştırılırken, bir taraftan da kuşatılıyor; hem ekonomik, hem siyasi, hem kültürel, hem dini hem de askeri bakımdan.Misyonerler ülkemizde cirit atıyor. Türk gençleri açılan kilise evlerinde bir bir Hıristiyan yapılıyor. Tarihi eserleri koruma, arkeolojik çalışmalar adı altında Bizans eserleri tekrar ortaya çıkarılıyor. Milletimiz etnik kökene göre azınlıklara bölünmek isteniyor. Hedef küçük küçük federatif bölgeler oluşturarak, ülkemizi Irak gibi yapmak. Hukukumuz AB hukukuna bağlandı. Hukuktaki egemenliğimiz AB'ye devrettik.Ekonomimizi IMF yönlendiriyor. Paramızı basamıyoruz. Memurumuz, emeklimiz, işçimiz, çiftçimiz, sanayicimiz perişan vaziyette. Kazanamayan vatandaştan vergi almaya çalışıyoruz. Borçlarımız aldı başını gitti, döviz açığımız katlanarak artıyor. Yabancılar bütün stratejik kurumlarımızı, topraklarımızı, madenlerimizi ele geçiriyor.Bütün bunlar yaşanırken ABD hem içimizde hem de etrafımızda askeri üslerinin sayısını arttırıyor.Bulgaristan'da hem de sınırımıza yakın üç tane üs kuruyor. Romanya'yla daha önceden anlaşılmıştı. Ukrayna, Gürcistan, Telafer, Erbil'de de üsler mevcut. ABD, Kıbrıs'ta ve Azerbaycan'da da üs talep ediyor.Kısaca hem içimiz oyuluyor, hem dışımız kuşatılıyor. Bu arada da asırlarca tarihi bağlarımız olan komşularımızla olan diyaloglarımız da kopartılıyor.Sizce bunun sonucu nereye varır?ABD böyle bir süreci yaşayan Türkiye'yi mi kendine hedef olarak alır, yoksa bu tür bir işgale müsaade etmeyen İran'ı ya da Rusya'ya mı?Çok iyi düşünüp doğru kararlar vermek lazım.Yerimiz İran'ın ya da Rusya'nın yanı da demiyorum, yanlış anlaşılmasın.Bizler gücümüzün farkına varmalıyız ve bu gücün farkında olan liderlerimize ülkeyi emanet etmeliyiz. Ortadoğu'da ve dünyada ulusal çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa onu yapmalıyız. Milli devlet projelerine sahip olmalıyız.Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ısrarla ifade ettiği gibi "kainat devleti olacak kumaş, imkan bizde var", ama maalesef bu gerçeği bir türlü fark edemiyoruz.Artık kullanılmaya, deliğe süpürülmeye son vermeli, bütün dünyanın huzuru ve refahı için onurlu ve şahsiyetli bir noktaya ulaşmalıyız.
Murat Çabas / diğer yazıları
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024