Suriye topraklarında Fırat'ın doğusunda son iki ayda neler oldu bir hatırlayalım; Türkiye, ben giriyorum, dedi.
Trump, "tamam, tamam biz çekiliyoruz" dedi. Ortalık sakinleşti.
ABD ulusal güvenlik danışmanı Bolton, "Kürtleri korumaya yönelik anlaşma olmadan Suriye'den çekilmeyeceğiz" dedi.
Trump'ın yardımcısı, Dışişleri Bakanı, Suriye temsilcisi vs. de aynı mealde bir sürü laf etti. Adeta dünyanın önünde, "biz çekilirsek Türkiye, Kürtleri katledecek" imajı oluşturmaya gayret ettiler.
Benzer açıklamalar AB ülkelerinden de yükselmeye başladı ve nasıl olacağı ifade edilmeye bir güvenli bölge çıkışı işaret edildi.
Nasıl bir güvenli bölge olacağını da ABD Dışişleri Bakanı açıkladı; "Arap NATO'su oluşturulacak ve onların kontrolünde olacak."
Yöneticilerimiz ekranlarda milletimize, ABD'nin açıklamalarına itiraz etti, kabul etmeyiz vs. dedi.
Sayın Erdoğan, Rusya'ya gitti. Hıristiyan Putin uluslararası anlaşmaları işaret ederek; "ABD'nin, Suriye'deki varlığı meşru değil, Şam'ın daveti ve BM kararı yok" açıklamasıyla ABD'nin işgalci olduğunu dünyaya ilan etti.
Müslüman olan bizler, "evet, ABD bölgede işgalcidir, 4 milyondan fazla Müslüman'ı katletmiş veya katlettirmiştir. Yüz binlerce Müslüman'ın ırzına geçmiş, ülkeleri yerle bir etmiştir" diyemedik.
Bu görüşmelerde Putin, ABD'nin bölgede tekrar rol biçici olmak için Astan sürecini provoke etmek istediğini, Almanya, İngiltere ve Fransa ile birlikte Birleşmiş Milletler'e mektup yazarak sürecin tanınmamasını istediğini açıkladı.
Aynı Putin, Türkiye'nin bekası için yol da gösterdi. Nasıl mı? "Siz, PKK-PYD'yi ülkeniz için tehdit mi görüyorsunuz? Suriye ile imzaladığınız Adana mutabakatıyla bu tehdidi yok edebilirsiniz" diyerek.
Sayın Erdoğan, yurda döndü. Hükümet, Adana mutabakatını yüksek sesle dillendirmeye başladı.
En dikkat çekici açıklama ise Erdoğan'dan geldi; "Suriye hükümeti ile alt düzeyde ilişki yürütüyoruz."
Tabi ABD'nin atakları peş peşe gelmeye başladı. 'mahvederiz' tehdidi hala Trump'un hesabında duruyor. Hakan Atilla ve Halkbank dosyası da masada. Artı Venezuela'dan Türkiye'ye altın aktarıldığını öğrendik, araştırıyoruz dediler.
Harita yayınladılar. Türkiye düşman ülke olarak işaretlendi. Ardından hata olmuş, haritayı deyip Türkiye'yi ikiye bölünmüş olarak değiştirdiler.
Ve heyetler gidip gelmeye başladı. ABD heyeti geldi. Çavuşoğlu, ABD'ye gitti. Sayın Erdoğan, ABD'li iş adamlarıyla buluştu.
Sonuç mu?
Sayın Erdoğan; "Trump'ın özellikle Suriye bağlamında aldığı son inisiyatif Türk-Amerikan ilişkilerini baltalamaya çalışanların planlarını boşa çıkarmıştır" dedi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu; "ABD'nin Irak'tan çekilmesi bize göre ciddi bir hataydı. İşte şimdi ABD (Suriye'den) çekilirken burada böyle bir vakumun, bir boşluğun oluşmaması gerekiyor ve bu boşluğun da teröristlerce veya rejim yanlılarının doldurmaması gerekiyor" dedi.
Fazla söze gerek yok. 2004'te ABD, askerlerimizin başına çuval geçirip, sokak sokak dolaştırmıştı. "Ne notası, müzik notası mı bu" açıklaması gelmişti. Aradan 15 yıl geçmiş ve biz aynı noktadayız.
Irak konusunda ise Sayın Çavuşoğlu'na, Nur bacımın mektubunun bir bölümünü hatırlatayım;
"Allah'a yemin ederim ki, yaşadıklarımızı dile getirmekten acizim. Bundan ar ediyorum. Ama yine de kelimelere sığınarak size olanları anlatacağım. Amerikalıların bizlere yaptığı haysiyetsizlikleri, çektirdiği eziyeti, işkenceyi ve aşağılanmaları elimden geldiğince anlatacağım...
Hayvani zevklerinin aracı olmadığımızda, kendimizi şehvetlerine teslim etmediğimizde bizi nasıl öldüresiye dövdüklerini ifade etmeme izin verin...
Siz ey bizim dini liderlerimiz olarak ortalarda tozup gezenler!
Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvani eziyetler karşısında hâlâ nasıl oluyor da açık alınla ortalarda görünebiliyorsunuz?"
Söz bitti.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024