14 Mayıs'ta ABD'nin Kudüs'teki büyükelçiliğini açtığı gün, barışçıl gösterilerle protesto eden 60'ı aşkın Filistinli hayatını kaybetmiş ve 3 bin civarında Filistinli de yaralanmıştı. ABD-İsrail ikilisi bu cesareti, başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin tepkisizliğinden alıyor.
ABD Başkanı Trump, 6 Aralık 2017'de Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan edip, 14 Mayıs'ta da elçiliğini Tel Aviv'en Kudüs'e taşıyacağını ilan ettiğinde, hiçbir tepkiyle kaşılaşmadı.
Her zaman olduğu gibi etkisiz kınama mesajları ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) İsrail'in ekmeğine yağ süren İstanbul'daki toplantısı hariç?
"Doğu Kudüs Filistinlilerin başkentidir" kararıyla hem Batı Kudüs'ün İsrail'e ait olduğu tescillenmiş oldu, hem de tüm İslam aleminin meselesi, yine Filistinlilerin kucağına pimi çekilmiş bir bomba olarak bırakıldı.
Şimdi de niye 60 kişi öldü, niye binlerce kişi yaralandı deyip duruyorlar. Siz Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesini sadece Filsitinlilerin meselesi olarak ilan ederseniz, Filistinli kardeşlerimizi İsrail'in katliamına maruz bırakmış olursunuz, 14 Mayıs'ta yaşandığı gibi?
14 Mayıs'ta yaşanan İsrail vahşetinin ardından da aynı etkisiz cılız tepkiler devam ediyor. Ama ne hikmetse bu sözde tepkiler bir türlü fiili bir yaptırıma, bir icraata dökülmüyor.
Türkiye'nin siyaseti, Gazze'de yaşanan katliam sebebiyle 3 günlük yas ilan etti, yaşananlara "soykırım" dedi, kınadı ve en fiili tepki olarak da İsrail'in Ankara Büyükelçisi Eitan Naeh'e "Bir süreliğine ülkene dön" denildi.
Sanki "Biraz tatil yap, dön" gibi? Adamlar da çok korkmuşlardır, eminim! Bu bir tepki midir, yoksa elçinin can güvenliğini sağlama amaçlı mıdır, merak konusu?
Bu arada, TBMM Genel Kurulu'na İsrail ile siyasi ve ekonomik bütün anlaşmaların iptal edilmesi için bir önerge sunuldu ama AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi. Dindarlık ve milliyetçilik buraya kadar? Sen yıllardır Filistin meselesini bir seçim yatırımı olarak kullan ama Filistinli için İsrail'e karşı bir adım bile atma?
Erbakan döneminde imzalanan savunma, istihbarat, ekonomi, enerji 20 civarında anlaşma, AKP iktidarı döneminde içi doldurularak devam etti. Bu dönemde İsrail ile yapılan dış ticarette adeta patlama yaşandı.
Türkiye-İsrail dış ticaret hacmi 2002 yılında 1,4 milyar dolarken, 2013 yılında 5 milyar doları aştı, 2014'te 5,8 milyar dolarla rekor kırdı, 2017 yılında da 5 milyar dolara yakın bir düzeyde gerçekleşti.
İsrail ile ticaretimiz AKP'nin iktidar olduğu 2002-2017 döneminde yüzde 249,4 oranında büyüdü.
Sayın Cumhurbaşkanımız 2009 yılında Davos'ta İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres'e "one minute" dedi ama ticarette, anlaşmalarda "one minute" asla denmedi.
Mavi Marmara saldırısında Türk vatandaşlarının direkt olarak hedef alınmasından sonra da bu ticaret ve anlaşmalar hız kesmedi.
Yahudi lobilerinin verdiği cesaret madalyaları geri iade edilmedi. İsrail'in arzı mevut ve büyük İsrail devleti hesabına hizmet eden Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığı bırakılmadı.
İsrail'in korkulu rüyası, Filistinlilerin en büyük destekçisi olan Esad yönetimiyle sırf ABD-İsrail ikilisinin çıkarları uğruna düşman olundu ve asla barışılmadı.
Şimdi de, Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ'ın ifadesiyle, "Afrin'i Esad yönetimine geri vermenin hiçbir şekilde söz konusu olmayacağını" söylüyoruz.
Kimin toprağını kimden saklıyoruz?
İsrail'e en büyük darbeyi vurmayı mı planlıyorsun, Esad ile yeniden dost ol, bu İsrail'e korku olarak yeter. Böyle bir planın yoksa -ki öyle gözüküyor- bir şey diyemem.
Gazze'de yaşanan katliamlar sebebiyle, Mavi Marmara davasıyla alakalı imzalanan 20 milyon dolarlık onur kırıcı anlaşma derhal fesh edilmelidir.
İsrail çıkarları için kullanılan İncirlik üssü ve Malatya Kürecik'te bulunan radar üssü acilen kapatılmalıdır.
Siyasilerimiz bu ve benzeri hiçbir adımı atmıyor, İİT'yi yeniden toplantıya çağırıyor, sanki ilkinde etkili bir karar alabildiler. Seçim öncesi, "bak konuyla ilgileniyoruz" imajı vermeye çalışıyorlar. İlkinde Kudüs'ü doğu ve batı diye ikiye böldüler, şimdi de doğusunu da İsrail'e altın tabakta sunarlar herhalde? İİT toplantısında dünya kamuoyunu harekete geçirmeyi planlıyorlarmış, biz önce yapmamız gerekenler konusunda harekete geçelim, merak etmeyin dünya kamuoyunun harekete geçmesine zaten gerek kalmayacak.
Bizler Türkiye olarak bir türlü fiili adım atamazken, sanki katliamı biz yapmışız gibi İsrail Türkiye'ye üst üste yaptırımlar uygulamaya başladı. İsrail Tarım Bakanı Uri Ariel, Türkiye'den tarım ürünleri ithalatını dondurduğunu açıkladı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba'nın bu adıma cevabı ilginç: "Bizim gibi büyük bir ülke, İsrail gibi küçük bir ülkeye ihracat yapsak ne olur yapmasak ne olur?"
Sayın Fakıbaba, küçücük bir ülke bütün dünyanın gözü önünde 60'tan fazla Filistinliyi katlediyor, bizim gibi büyük ülkeden ses yok, küçücük ülke büyük ülkeye yaptırım uyguluyor. Nerede kaldı büyüklük!
Dahası, sen sadece sözle bu yapılana "soykırım" diyorsun, adamlar, meclislerinde senin için "soykırımcı" kararı çıkartmaya hazırlanıyor. İsrailli bazı milletvekilleri 'Ermeni Soykırımını' tanıyan 30. ülke olmak için yasa tasarısı verebileceklerini açıkladı.
Siyasilerimiz Atatürk'ün çizgisinde yürümeyip, ABD ve AB'den alma akılla, onlara olan her türlü bağımlılık sebebiyle İsrail'e ses çıkartamıyorlar. Göstermelik tepkileri de iç politikaya yönelik. Bu bağımlılık devam ettiği müddetçe Türkiye'nin asla gerçek bir etkinliği olmayacaktır.
Atatürk gibi, "Manda ve himaye kabul edilmez", Prof. Dr. Haydar Baş gibi "Ne AB, ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" demedikçe ve bunun altyapısı olarak Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezi hayata geçirilmedikçe Türkiye'nin duruşu düşmanlarına cesaret vermeye devam edecektir.
ABD Başkanı Trump, 6 Aralık 2017'de Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan edip, 14 Mayıs'ta da elçiliğini Tel Aviv'en Kudüs'e taşıyacağını ilan ettiğinde, hiçbir tepkiyle kaşılaşmadı.
Her zaman olduğu gibi etkisiz kınama mesajları ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) İsrail'in ekmeğine yağ süren İstanbul'daki toplantısı hariç?
"Doğu Kudüs Filistinlilerin başkentidir" kararıyla hem Batı Kudüs'ün İsrail'e ait olduğu tescillenmiş oldu, hem de tüm İslam aleminin meselesi, yine Filistinlilerin kucağına pimi çekilmiş bir bomba olarak bırakıldı.
Şimdi de niye 60 kişi öldü, niye binlerce kişi yaralandı deyip duruyorlar. Siz Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesini sadece Filsitinlilerin meselesi olarak ilan ederseniz, Filistinli kardeşlerimizi İsrail'in katliamına maruz bırakmış olursunuz, 14 Mayıs'ta yaşandığı gibi?
14 Mayıs'ta yaşanan İsrail vahşetinin ardından da aynı etkisiz cılız tepkiler devam ediyor. Ama ne hikmetse bu sözde tepkiler bir türlü fiili bir yaptırıma, bir icraata dökülmüyor.
Türkiye'nin siyaseti, Gazze'de yaşanan katliam sebebiyle 3 günlük yas ilan etti, yaşananlara "soykırım" dedi, kınadı ve en fiili tepki olarak da İsrail'in Ankara Büyükelçisi Eitan Naeh'e "Bir süreliğine ülkene dön" denildi.
Sanki "Biraz tatil yap, dön" gibi? Adamlar da çok korkmuşlardır, eminim! Bu bir tepki midir, yoksa elçinin can güvenliğini sağlama amaçlı mıdır, merak konusu?
Bu arada, TBMM Genel Kurulu'na İsrail ile siyasi ve ekonomik bütün anlaşmaların iptal edilmesi için bir önerge sunuldu ama AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedildi. Dindarlık ve milliyetçilik buraya kadar? Sen yıllardır Filistin meselesini bir seçim yatırımı olarak kullan ama Filistinli için İsrail'e karşı bir adım bile atma?
Erbakan döneminde imzalanan savunma, istihbarat, ekonomi, enerji 20 civarında anlaşma, AKP iktidarı döneminde içi doldurularak devam etti. Bu dönemde İsrail ile yapılan dış ticarette adeta patlama yaşandı.
Türkiye-İsrail dış ticaret hacmi 2002 yılında 1,4 milyar dolarken, 2013 yılında 5 milyar doları aştı, 2014'te 5,8 milyar dolarla rekor kırdı, 2017 yılında da 5 milyar dolara yakın bir düzeyde gerçekleşti.
İsrail ile ticaretimiz AKP'nin iktidar olduğu 2002-2017 döneminde yüzde 249,4 oranında büyüdü.
Sayın Cumhurbaşkanımız 2009 yılında Davos'ta İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres'e "one minute" dedi ama ticarette, anlaşmalarda "one minute" asla denmedi.
Mavi Marmara saldırısında Türk vatandaşlarının direkt olarak hedef alınmasından sonra da bu ticaret ve anlaşmalar hız kesmedi.
Yahudi lobilerinin verdiği cesaret madalyaları geri iade edilmedi. İsrail'in arzı mevut ve büyük İsrail devleti hesabına hizmet eden Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığı bırakılmadı.
İsrail'in korkulu rüyası, Filistinlilerin en büyük destekçisi olan Esad yönetimiyle sırf ABD-İsrail ikilisinin çıkarları uğruna düşman olundu ve asla barışılmadı.
Şimdi de, Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ'ın ifadesiyle, "Afrin'i Esad yönetimine geri vermenin hiçbir şekilde söz konusu olmayacağını" söylüyoruz.
Kimin toprağını kimden saklıyoruz?
İsrail'e en büyük darbeyi vurmayı mı planlıyorsun, Esad ile yeniden dost ol, bu İsrail'e korku olarak yeter. Böyle bir planın yoksa -ki öyle gözüküyor- bir şey diyemem.
Gazze'de yaşanan katliamlar sebebiyle, Mavi Marmara davasıyla alakalı imzalanan 20 milyon dolarlık onur kırıcı anlaşma derhal fesh edilmelidir.
İsrail çıkarları için kullanılan İncirlik üssü ve Malatya Kürecik'te bulunan radar üssü acilen kapatılmalıdır.
Siyasilerimiz bu ve benzeri hiçbir adımı atmıyor, İİT'yi yeniden toplantıya çağırıyor, sanki ilkinde etkili bir karar alabildiler. Seçim öncesi, "bak konuyla ilgileniyoruz" imajı vermeye çalışıyorlar. İlkinde Kudüs'ü doğu ve batı diye ikiye böldüler, şimdi de doğusunu da İsrail'e altın tabakta sunarlar herhalde? İİT toplantısında dünya kamuoyunu harekete geçirmeyi planlıyorlarmış, biz önce yapmamız gerekenler konusunda harekete geçelim, merak etmeyin dünya kamuoyunun harekete geçmesine zaten gerek kalmayacak.
Bizler Türkiye olarak bir türlü fiili adım atamazken, sanki katliamı biz yapmışız gibi İsrail Türkiye'ye üst üste yaptırımlar uygulamaya başladı. İsrail Tarım Bakanı Uri Ariel, Türkiye'den tarım ürünleri ithalatını dondurduğunu açıkladı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba'nın bu adıma cevabı ilginç: "Bizim gibi büyük bir ülke, İsrail gibi küçük bir ülkeye ihracat yapsak ne olur yapmasak ne olur?"
Sayın Fakıbaba, küçücük bir ülke bütün dünyanın gözü önünde 60'tan fazla Filistinliyi katlediyor, bizim gibi büyük ülkeden ses yok, küçücük ülke büyük ülkeye yaptırım uyguluyor. Nerede kaldı büyüklük!
Dahası, sen sadece sözle bu yapılana "soykırım" diyorsun, adamlar, meclislerinde senin için "soykırımcı" kararı çıkartmaya hazırlanıyor. İsrailli bazı milletvekilleri 'Ermeni Soykırımını' tanıyan 30. ülke olmak için yasa tasarısı verebileceklerini açıkladı.
Siyasilerimiz Atatürk'ün çizgisinde yürümeyip, ABD ve AB'den alma akılla, onlara olan her türlü bağımlılık sebebiyle İsrail'e ses çıkartamıyorlar. Göstermelik tepkileri de iç politikaya yönelik. Bu bağımlılık devam ettiği müddetçe Türkiye'nin asla gerçek bir etkinliği olmayacaktır.
Atatürk gibi, "Manda ve himaye kabul edilmez", Prof. Dr. Haydar Baş gibi "Ne AB, ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" demedikçe ve bunun altyapısı olarak Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezi hayata geçirilmedikçe Türkiye'nin duruşu düşmanlarına cesaret vermeye devam edecektir.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024