Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, 'Rahmeten li'l-Alemin Hz. Muhammed' eserinde, Uhud savaşında Hz. Ali Efendimizin gösterdiği kahramanlıklar hakkında şu bilgilere yer veriliyor:
"Kureyş'in ileri gelenlerinin çoğu Bedir'de öldürülmüş, Mekkeliler ağır bir yenilgiye uğramışlar, ciddi bir ruhi çöküntü içine girmişlerdi. Kaybettikleri itibarlarını tekrar kazanmak ve ölenlerin intikamını almak için Kureyşliler Medine'ye saldırı kararı aldı. Bedir'in üzerinden bir yıl geçmeden Kureyş hazırlıklarını tamamladı.
Amr. b. As ve birkaç kişi Kenane ve Sakif kabilelerini orduya katmak işini üstlendiler. Neticede, sayıları üç binin üzerinde olan müşrik ordusu, Hicret'in 3. yılının Şevval ayında Medine'ye doğru yola çıktı. Peygamber bu gelişmeyi haber alınca, derhal askerî bir şûra oluşturdu ve savaş taktiği hakkında onlara danıştı. Şûra üyelerinin çoğunluğu İslam ordusunun Medine'nin dışına çıkarak düşmanla savaşması gerektiği görüşündeydiler.
Bunun üzerine, Hz. Peygamber Cuma namazını eda ettikten sonra beraberindeki 1000 kişiyle beraber Medine'den çıktı. Sancağı Ali b. Ebi Tâlib'e verdi. Bu arada meşhur münafık Abdullah bin Selül kendisine uyan 300 kişiyle yarı yoldan geri döndü. (el-Kâmil Fi't-Tarih, c.2, s.150; es-Sîretü'n-Nebeviyye, İbn Hişâm, c.3, s.66).
Resûlullah, Uhud'a varınca ashabını savaşa hazırladı. Şevval ayının 7'sinde, sabahleyin iki ordu karşı karşıya geldi. İslam ordusu karargâhını kurmuş, Uhud Dağını çevirmişti. Dağın ortasında bir gedik vardı. Düşmanların dağın arkasından dolaşıp, İslam ordusunu vurma tehlikesini düşünen Hz. Peygamber, Abdullah b. Cübeyr komutasındaki elli okçuyu bu noktaya yerleştirdi. Müslümanların topyekün öldürüldüklerini görseler dahi yerlerini terk etmemelerini emretti. (el-Megazî, Vakıdî, c.1, s.224; el-Kâmil Fi't-Tarih, c.2, s.152; es-Sîretü'n-Nebeviyye, İbn Hişâm, c.3, s.66).
Kureyş'in sancağını Abduddaroğulları'ndan Talha b. Ebi Talha taşıyordu. Peygamber bunu öğrenince, sancağı Ali'den alıp Mus'ab b. Umeyr'e teslim etti. Çünkü Mus'ab, Abduddaroğulları'na mensuptu. Mus'ab şehit oluncaya kadar sancak onda kaldı. Mus'ab'dan sonra Peygamber sancağı Ali'ye verdi. (Tarih-i Taberî, c.2, s.199). Savaş için bütün hazırlıkların tamamlandığı sırada müşriklerin sancaktarı Talha b. Ebu Talha meydana geldi. Sesini yükselterek Müslümanlara meydan okuyordu. Ali ileri çıktı. (es-Sîretü'n-Nebeviyye, İbn Hişâm, c.3, s.73).
Talha ve Ali karşı karşıya geldiler. Resûlullah Efendimiz, Kendisi için hazırlanan tahta oturmuş, savaş alanını izliyordu. Ali Talha'ya bir darbe indirerek ayağını kesti. Ali onu öldürmek için harekete geçince Talha avret yerlerini açtı ve Allah ve akrabalık adına kendisini öldürmemesi için yalvardı. Ali onu bırakıp döndü. Resûlullah ve bütün Müslümanlar sevinçlerini dile getirerek tekbir getirdiler. Ardından, kardeşi Osman b. Ebu Talha ileri çıkıp, müşriklerin sancağını aldı. Hamza b. Abdulmuttalib ileri çıktı ve bir kılıç darbesiyle onu öldürdü. Daha sonra kardeşleri Ebu Said müşriklerin sancağını aldı. Ali onu da öldürdü. Ardından Ertat b. Şurahbil sancağı aldı. Ali onu da öldürdü. Böylece Abduddaroğulları'ndan dokuz kişi art arda Ali veya Hamza'nın kılıcıyla öldürüldü. (el-Kâmil Fi't-Tarih, c.2, s.152-154).
İmam Câfer-i Sâdık bu olayla ilgili şöyle buyuruyor: "Uhud Savaşı'nda şirk ordusunun bayraktarları dokuz kişiydi. Hepsi de Ali'nin güçlü elleriyle helak oldular." (el-İrşâd, Şeyh Müfîd, s.47).
İbn Esîr şöyle diyor: "Kureyş'in bayraktarlarını (yere sererek) yenen kişi Ali idi." (İbn-i Esîr, el-Kâmil-ü Fi't-Tarih, c.2, s.145).
Sancağı son olarak Abduddaroğulları'nın kölesi Savab aldı. Savab çok iri gövdeli ve güçlü biriydi. Ali onu da öldürdü. Müşriklerin sancağı savaş meydanının ortasına düştü. Kimse kaldırmaya cesaret edemiyordu. Şeyh Saduk'un rivayetine göre, Halife Ömer'in ölümünden sonra, halifeyi belirlemek için tayin edilen 6 kişilik şûrada, Hz. Ali bu konumunu belirterek şöyle buyurmuştu: "… Allah aşkına söyleyin, içinizde benden başka Abduddar bayraktarlarından dokuz kişiyi öldüren biri daha var mıdır?" İmam Ali sözlerini şöyle sürdürdü: "… Bu kişi öldükten sonra pek büyük gövdesi olan Savab adındaki köleleri savaş alanına girerek ağzından köpük saçıp, gözleri kan çanağına dönmüş bir halde "Efendilerimin intikamı için Muhammed'den başkasını öldürmem" diye haykırırken sizler (korkudan) hemen çekilmediniz mi? Ama ben onunla savaştım, karşılıklı vuruştuk ve ona öyle bir darbe indirdim ki belinden ikiye ayrıldı…" Şûra üyeleri Ali'nin sözlerini doğruladılar. (el-Hisâl, Şeyh Sâduk, s.560).
İbn-i Esîr, Tarih'inde şöyle yazıyor: "İslam Peygamberi saldırmak üzere olan bir müşrik grubu görünce Ali'ye, "Onlara saldır" buyurdu. Ali, Peygamberin emri gereği onlara saldırdı. Birkaçını öldürerek bozguna uğrattı. Peygamber başka bir grubu gördü ve Ali'ye, "Saldır onlara" diye emir verdi. Ali de üzerlerine saldırıp, bir kısmını öldürdü. Bir kısmını devre dışı bıraktı. Bu sırada vahiy meleği Peygambere, "Bu Ali'nin gösterdiği fedakârlıkların en üstünüdür" deyince Resûlullah, "O Bendendir, Ben de ondanım" buyurdu. O anda gökten, "Ali gibi kahraman, Zülfikâr gibi kılıç yoktur" nidası duyuluyordu. (İbn-i Esîr, el-Kâmil-ü Fi't-Tarih, c.2, s.154; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, 291).
Hz. Ali de bir konuşmasında Uhud'da fedakârlıklarını şöyle anlatıyor: "Kureyş ordusu, tıpkı bir sel gibi bize hücum ettiler. Ensar ve Muhacirler evlerinin yolunu tutarken, ben bedenimdeki yetmiş yara ile Peygamberi müdafaa ediyordum." İmam, sonra abasını açtı ve elini Uhud Savaşı'nda aldığı yaraların izlerinin üzerine sürdü. Hisal-i Sâduk'un naklettiğine göre Hz. Ali, Hz. Peygamberi korumaya çalışırken, kılıcı kırılmıştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber Zülfikâr adlı kılıcını Hz. Ali'ye bağışladı ki, Ali cihada devam edebilsin." (Şeyh Sâduk, Hisâl, c.1, s.15).
Hz. Ali, Hz. Peygamberi korumak için savaşıyor, diğer yandan Hz. Peygamberin yüzüne ve başına bulaşan kanları yıkaması için deri kalkanıyla Allah Resulü'ne su taşıyordu. (es-Sîretü'n-Nebeviyye, İbn Hişâm, c.3, s.80). Savaş meydanından ayrılan Ebu Süfyan ve yanındakileri takip etmesi için Hz. Peygamber, Hz. Ali'yi göndermiş ve şöyle buyurmuştu: "Onları takip et, bak ne yapıyorlar. Eğer atları yanlarına alıp, develere binmişlerse bil ki Mekke'ye gitme niyetindeler. Şayet atlara binmiş, develeri yanlarında sürüyorlarsa, Medine'ye gelme niyetindeler." Hz. Ali şöyle diyor: "Onları takip ettim. Baktım ki atları yanlarına almışlar, develere binmişler, o zaman anladım ki Mekke'ye gitmek niyetindeler…" (A'yanu'ş-Şia, c.1, s.389; es-Sîretü'n-Nebeviyye, İbn Hişâm, c.3, s.94; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.291)."
- ABD ve İsrail’i gölgede bıraktılar… / 28.10.2024
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020