Usullar, asıllar kadar mühimdir. Çünkü usul olmayınca, vusul (varma, erişme, ulaşma) olmaz. Hele devlet idaresinde usulün, hayati ehemmiyeti vardır. Hatta tarihi geçmişi olan milletlerde usul, teamül, gelenek, bazen kanunların yerini alır. Yani kanun gibi onlara uyulur. Uymamanın müeyyidesi olsun olmasın, hiç fark etmez. Osmanlı'da durum böyle idi. Meselâ, "kadimden olagelene aykırı iş yapılmaz" ölçüsü, ihtilâfları çözmede birinci kaynaktı. Kadim, öncesi hatırlanmayan bir usul, bir gelenekti. Aynı kural, devlet adamlarının kullandıkları dil için de geçerlidir. Başka bir deyişle, köklü devletlerin, yazışmalarında kullandıkları dil, büyük incelik ve anlam taşır. Uluslararası antlaşmalarda ise, bu hassasiyet daha da artar. AKP hükümeti, bu şekilde mi davranıyor? Hani davransa... Ne gezer. AKP'liler, bu titizliği devletçiliğin bir kalıntısı olarak görüyor ve gereksiz buluyorlar. Onlara göre, devletçilikle birlikte, bu da yıkılmalıdır. Nitekim öyle de yapıyorlar. Kendi deyimleriyle, tam bir tüccar anlayışıyla devlet yönetiyorlar. AB ülkeleri, bunu bildiği için 'Müzakere Çerçeve Belgesi'nde diplomatik dile hiç riayet etmediler. "Hazmetme kapasitesi", "güçlü bağlarla bağlanma", "sıfır tolerans tanıma"... gibi aşağılayıcı, rencide edici ifadeler kullanmaktan hiç çekinmediler. Halbuki Avrupalılar, diplomatik dil kullanmakta mahirdirler, çünkü bu konuda okullarda dersler verirler. Başbakan Erdoğan ise, siyasi edebiyatı bir kenara itmiş, paldır küldür konuşuyor. Siz, "ülkemi pazarlamakla mükellefim" diyen bir başbakan hiç duydunuz mu? Ben şahsen duymadım. Başbakan Erdoğan, galiba bu üslubu, 'abi' dediği Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'dan almış. Biz, bu çeşit ifadeleri, daha ziyade ondan duyuyorduk. Bir bakan olarak çıktı, kamu kuruluşlarını "babalar gibi satarım" diyebildi. Gerçekten de AKP hükümeti, kamu kuruluşlarımızı, topraklarımızı yabancılara, babalar gibi satıyor, millet de analar gibi ağlıyor. Maliye Bakanı, başka ne demişti, birkaç örnek daha sunalım: "Stratejik yer imiş. Ne stratejisi! Önemli olan müşteri bulmak. Müşteri gece gelsin, pijamayla çıkarım karşılarına. Seviyorum bu işleri". "Parayı veren düdüğü çalar. 'TÜPRAŞ'ı Ruslara satar mısın?' diyorlar. Satarım arkadaş". "Ne banka bırakacağız, ne fabrika, ne de işletme. Liman da bırakmayacağız. Hepsini satacağız". "Ülkenin işgal altına girdiğini söylüyorlar. Gelsinler işgal etsinler".Atalarımız, "üslubu beyan, aynıyla insan" demişler. Öyleyse, bu üsluba bakın, AKP hükümetinin görevini anlayın. Pazarlamacılar, pazarlamanın önemini anlatmak için "hangi mesleği seçersen seç, ilkönce iyi bir pazarlamacı ol" derler. Herhalde Başbakan Erdoğan da bu sözden ilham almış olacak ki, "ülkemi pazarlamakla mükellefim" diyor. Aslında başbakanlar da pazarlama yaparlar, fakat ülkelerini değil, milli ürünlerini pazarlarlar. Bu milli ürünler içerisinde ilk sırada da milli tezler bulunur. Başbakan Erdoğan'ın ne milli bir tezi, ne de milli bir tez üretme düşüncesi var. Bu durumda ne yapacak ki, pazarlamacıların sözünü yerine getirmiş olsun? Bula bula ülkeyi pazarlamayı buldu. Doğrusunu söylemek gerekirse, Başbakan iyi bir pazarlamacı, hiçbir başbakanın cesaret edemediği işlere imza attı. Bundan dolayı da Teoder Herzl'in kurduğu Yahudi örgütünden "cesaret ödülü" aldı. Öyle ki, dünya Musevilerini "milli yurda" kavuşturma amacıyla, 19. yüzyılın sonunda kurulan bu örgütten, ödül alanlar arasında Yahudi olmayan tek kişi Başbakan Erdoğan'dır. Yahudilerin "milli yurt" içerisinde kabul ettiği Harran'ı, onlara pazarlarsanız, elbette ödülü hak edersiniz. Görüldüğü gibi, AKP hükümeti, sadece usulleri değil, asılları ve temelleri de yıkıyor. Hem de zevkle, övünçle. Maalesef, sömürücülerin, sömürecekleri halkların önüne kurdukları tuzaklara, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP'ler de tutulmuş durumda. Bu sebepten, ne için seçildiklerini unuttular. Ülkeyi yönetmekle, pazarlamayı karıştırıyorlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018