Bir fotosentez ürünü olan glikoz molekülleri, bitki hücrelerindeki enzimler yardımı ile bilinemeyen çok sayıdaki kimyasal reaksiyonlar sonucu, polisakkaritler (selüloz, glikojen, nişasta), proteinler, vitaminler, reçine, kauçuk, kinin, morfin, baharat ve çeşitli tatlı, yağlı ve kokulu maddelere dönüştürülür. Bu dönüşüm ürünleri, bitki içerisinde kök, gövde, çiçek, tohum ve meyvelerin gerekli yerlerine taşınarak depo edilir. Bu organik depo ürünlerinin bir kısmı, bitki tarafından kullanılarak, yeni hücreler oluşturulur. Bu yeni hücreler, bitkinin genetik özelliklerinin dikte ettiği şekilde, çeşitli bitki organlarını geliştirir ve böylece, bitkinin hacmi ve ağırlığı da artar.
Gelişen bitkinin kökü, gövdesi, dalları, kabuğu, yaprağı, çiçeği, meyvesi, tohumu ve içerisinde depo edilmiş çeşitli organik maddeler birer bitkisel ürün sayılır. Bitkisel ürünler, böceklerin, otçul hayvanların ve mikro organizmaların (ayrıştırıcıların) besin kaynağını oluşturmaktadır. İnsanlar da değişik amaçları doğrultusunda, bitkilerin ürettiği bitkisel ürünlerden ve oluşturduğu çeşitli hizmetlerden yararlanmaktadır.
Organik maddeler, yalnız bitkiler tarafından fotosentez yolu ile üretilebilmektedir. Ancak, bazı bakteriler de kemosentez yolu ile organik madde oluşturabilmektedir. Fotosentez yoluyla elde edilen glikozun bir kısmı bitki tarafından yaşam faaliyetleri için kullanılır. Bu kullanım sonucunda, 675 kilokalorilik enerji açığa çıkmakta ve ortaya çıkan su ve karbondioksit ise atık maddeler olarak dışarı atılmaktadır. Bu olay kimyasal olarak aşağıdaki formülle açıklanmaktadır:
C6H12O6+6O2-----------------6CO2+6H2O+675kcal
Bitki, bir glikoz molekülünü (C6H12O6) 6 oksijen molekülü (O2) ile oksitleyerek, 6 molekül karbon dioksit (CO2) ile 6 molekül suyu (H2O) atık olarak dışarı atmakta ve bu esnada 675 kilokalorilik enerjiyi de açığa çıkarmaktadır. Glikozun parçalanması sonucu, bitki hacım ve ağırlığından bir kısmını kaybetmektedir. Bu nedenle bitkinin net üretimi, belli bir sürede ürettiği ve harcadığı bitkisel üretimlerin farkı kadar olmaktadır. Bitki, ürettiği bitkisel üretimin küçük bir kısmı ile beslendiğinden, zamanla yine de net üretimi sayesinde hacım ve ağırlığında önemli bir artış olmaktadır.
Bitkinin yaşamı için harcadığı bitkisel üretim miktarı, bitkinin genetik özelliklerine, durumuna ve dış etkenlere göre, çok değişkenlik gösterir. Örneğin, tropikal bölgelerde bitkilerin brüt bitkisel üretimi fazla olduğu gibi, yaşamları için harcadıkları bitkisel üretim de fazladır. Soğuk iklimlerin hüküm sürdüğü ülkelerde ise, bitkilerin brüt üretimleri düşük olduğu gibi, yaşamları için harcadıkları bitkisel üretim de düşüktür. Ancak, tropikal ve soğuk iklimlerin hüküm sürdüğü ülkelerin her ikisinde de bitkilerin net üretimleri aynı düzeydedir.
Bitkiler gündüzleri fotosentez yaparak, glikoz ve oksijen üretirken, geceleri de glikoz oksitleyerek, karbondioksit, su ve 675 kilokalorilik ısı açığa çıkarırlar. Gündüz üretilen glikoz ve oksijen miktarı, gece harcanan glikoz miktarından çok fazla olduğu için, bitkiler zamanla büyüyüp gelişebilmektedirler. Geceleri az bir kısım glikozun parçalanması ile açığa çıkan su ve ısı yardımıyla, bitkiler parçalanmayan glikoz moleküllerini çeşitli yan ürünlere dönüştürüp, bunlarla yeni hücreler üreterek, hacmen ve ağırlıkça gelişirler. Bu durum, bitkilerin geceleri büyüme faaliyeti gösterdiğini ve çayırlıkların sabahları neden ıslak olduklarını açıklamaktadır. Geceleri parçalanan glikoz sonucu açığa çıkan su ve ısı, orman içi iklimin de daha ılıman olmasına neden olur. Ancak, açığa çıkan karbon dioksit orman içi hayvansal yaşamı kısmen sıkıntıya sokar. Gece üretilen karbon dioksit, gündüz yine glikoz yapımında kullanılır. Orman içi iklimin ılıman oluşu, gündüzleri glikoz üretiminin artmasına yardımcı olur. Gündüzleri çok miktarda üretilen oksijen ise, insan ve hayvanların yaşam kaynağını oluşturur. Ormanların tahrip veya yok edilmesi, insanların yaşam kalitelerinin düşmesine ve çeşitli hastalıklara kolayca yakalanmalarına neden olur. O halde, toplumun sağlığı ve toprağın korunması açısından, geniş alanlar üzerindeki ormanların yok edilmesine neden olacak her türlü faaliyetin engellenmesi gerekir. Hatta geniş çayırlık alanlar veya meraların da oksijen ürettiklerinden korunması gerekir.
Sonuç, çok küçük bir insan gurubunun zengin olması için, tüm toplumun zarar görmesine izin verilmemeli ayrıca, ormanlar ve meralar anayasal koruma altına alınmalıdır.
- Ormancılıkta araştırma yöntemi / 28.03.2022
- Orman üretim araştırmaları / 21.03.2022
- Sosyo-ekonomik konumu iyileştirmek / 15.03.2022
- Ağaç soyunu iyileştirmek / 08.03.2022
- Ortamın verim gücünü arttırmak / 01.03.2022
- Meşcerede aralama kesimleri / 22.02.2022
- Ormanda üretim nasıl arttırılır? / 15.02.2022
- Meşcere kuruluşunu düzenlemek / 07.02.2022
- Meşcere kuruluşunu düzenlemek / 01.02.2022