Haçlı emperyalistlerin bu topraklarda her daim üç ana başlığı vardır; Etnik kimlik, mezhepçilik ve kaynakların kontrolü (ekonomi). Bu üç başlığın nihai hedefi ise Anadolu'yu ele geçirmek ve milletimizi bu topraklardan sürmektir.
İçeriye baktığımızda ise Haçlı emperyalistlerin değirmenine ısrarla su taşıma derdinde olan siyasi ve sosyal yapılar karşımıza çıkmaktadır.
Örneğin Atatürk'ün partisi olduğunu iddia eden CHP hala Atatürk'ün, Hacı Bektaşi Veli'den sonra Lozan'da tarihe bir kez daha not ettirdiği, 'Türk Milleti' tanımını algılayamamış olacak ki, hala etnik kimlik, kültürel zenginlik, ana dilde eğitim hakkı vs. gibi başlıkları sıklıkla tekrarlamaktadır.
Yıllardır mecliste temsil edilen ve sıkça isim değiştiren HDP ise Lozan masasındaki Lord Curzon'un sözcülüğünü yapmaktadır.
MHP'nin hali ortadadır. Onlardan başka 'Türk' yokmuş gibi söz ve tavırlar sergilerler. Ama ilginçtir! İmanıyla, ilmiyle, bilgisiyle, basiretiyle, yaşantısıyla, kılık-kıyafetiyle bir Türk erkek ve hanımefendi modeli ortaya koyamazlar. Siyasette maalesef siyasette çözüm ortaya koymak yerine kindarlaştırma, öteleme, korkutma söylem ve icraatları peşindeler.
İYİ parti desen, nabza göre şerbet takdiminde. Milli Görüş zihniyeti ise içinde bin parçaya ayrıldığı halde hala ümmetçilik vurgusu yapmaktadır. Yani şahıslarında sergileyemedikleri davanın, avukatlığını yapıyorlar.
Milli görüşten olma, AKP'den kopma son iki parti de etnik kimlik vurgularını, inanç özgürlüğü, hak-hürriyet gibi cümlelerle kapatmaya çalışmaktadırlar.
İktidar partisini mi merak ettiniz? "Türk Milleti" kavramıyla hiç barışmadılar. Daha geçen gün meclis kürsüsünden 'ümmetçilik' vurgusu yapıyorlardı.
Meydanlarda da millet, vurgusu yapılıyorlar, 'milletin adamı' sloganları atılıyorlar.
Peki, bu milletin bir adı yok mu? Hangi milletin adamı?
Hatta bir ara Türk Milleti, gerçeğine karşı, 'Türkiyeli, Anadolu halkları' tabirleri tartışılmaya başlanmıştı.
(Allah razı olsun) Merhum Baş Hocamız anında, 'hayır, Türkler, Türkiyeli değildir. Türkiye, Türklerindir' notunu tarihe yeniden düşmüştü.
Gerçi yeni yönetim sistemine geçildikten sonra iktidar partisinde büyük söylem değişiklikleri başladı.
Öyle ki, son bir kaç yıldır iktidar partisi, hiç ağzına almadığı keskin bir dille reddettiği milliyetçi söylemleri dile getirmeye başladı. Hatta 'tek millet, altı devlet" bile dediler. Ama o milletin adını yine söylemediler!
Nasıl söylesinler ki! Dün dediklerini twitter, facebook, Devlet Bahçeli unutsa bile tarih yazdı ve unutulacak sözler değildi! Ne diyorlardı?
"Türk diye bir ırk yoktur."
"Diyor ki, 'Türk Milleti hepsini kavrar.' Hayır, Türk Milleti hepsini kavramaz, millet hepsini kavrar. Çünkü millet kavramının içinde, Türk'ü de Kürt'ü de Laz'ı da Çerkez'i de var şu da var, bu da var."
"Biz, ümmetçiyiz"
''Ak Parti sayesinde Türk olmaktan kurtulduk."
"Sen ne mutlu Türküm diyene dersen o da, ne mutlu Kürdüm diyene der"
"Dağlardaki, 'Ne Mutlu Türküm Diyene' yazısının sosyal tedbir çerçevesinde silinmesi gerekir."
Bu söylemler sadece lafta kalmamış ve fiiliyata da geçilmişti.
Dağlarda, taşlarda yazan, 'Ne Mutlu Türk'üm Diyene' ibareleri büyük bir coşku (!) ile kaldırılmıştı.
Yine arabasının kaportasında, 'Ne Mutlu Türk'üm Diyene' yazdığı için insanımıza resmi cezalar kesilmişti.
"Türk'üm, doğruyum, çalışkan" diye başlayan andımız yasaklanmıştı. (Danıştay kararına rağmen hala yasak)
Devlet kurumlarından T.C ibareleri kaldırılmıştı.
Ana dilde eğitim, eyalet sistemi gibi başlıklar en yetkili ağızlardan tartışmaya açılmıştı.
Mezhepsel farklılıklar boyutunda siyasiler bu aralar düşünerek konuşuyor. Ama Başta Diyanet olmak üzere besleme ilahiyatçılar ve 'Bir FETÖ gitti. Bin FETÖ geldi, filan yapılar silahlanıyor' diyen kişiler diğer taraftan 'Sünni anlayış' dışındaki bütün anlayışları batıl hatta küfür sayarak milleti ayrıştırmaya devam ediyorlar.
Diğer taraftan kaynaklarımızın kimlerin tekelinde olduğu, paranın kimlerin elinde çoğaldığı ve ekonomimizin hali ortadadır.
Başa dönersek! Bahsettiğim Haçlı emperyalistleri üç başlığına karşı, Merhum Baş Hocamız üç kurtuluş yolu ortaya koymuştu;
Ehl-i Beyt Külliyatı, Hoş Geldin Atatürk eseri ve artık dünyanın kurtuluş reçetesi olan Milli Ekonomi Modeli.
Ehl-i Beyt Külliyatı ile imandan gelen kardeşliğimiz tahsis edildi. Hoş Geldin Atatürk eseri ile bu milleti esaretten kurtaran ve bu devleti kuran Atatürk ile yeniden tanışıldı. Milli Ekonomi modeli ile de hem bireysel, hem de devlet olarak ekonomik bağımsızlığın anahtarı verildi ve imanı ile tarihi ile 'Tam Bağımsız Türkiye için var mısınız' çağrısı yapıldı. Dün cevap vermediniz.
Bugün 'aklı hür, vicdanı hür, imamı gür, tek yürek, tek yürek bir millet gibi siyaseti ve ekonomisi tam bağımsız Türkiye gibi 'var bir hayalimiz'. Sizde var mısınız?
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024