Bir ülke düşünün ki! Devleti yönetenler tepeden aşağı yolsuzluk ve hırsızlık iddialarının ortasında olsun. Kasetler, kayıtlar, rakamlar gırla gitsin ve o ülkenin hükümeti araştırmaya bile tenezzül etmeden masumiyetini açıklasın. Alkışta alsın.
Var mı böyle bir ülke?
Bir ülke düşünün ki! Dini söylemlerle iktidara gelsin. Her ortamda din, iman vurgusu yapsın. Ama o ülkede, İslam adına ne kadar haram iş varsa (zina, faiz, hırsızlık, gasp, cinayet, aldatma vs. gibi) ülke tarihinde görülmemiş rakamlara ulaşsın ama o iktidar, suçlu arasın, hedef göstersin. Alkışta alsın.
Var mı böyle bir ülke?
Bir ülke düşünün ki! Halk arasındaki gelir dağılımında uçurumlar oluşsun. Açlıktan, yoksulluktan insanlar yaşam ümitlerini kaybetmiş olsun. Ve o ülkenin iktidarı sosyal adaletten, kalkınmışlıktan, huzur ve güven ortamında bahsetsin. Alkışta alsın.
Var mı böyle bir ülke?
Bir ülke düşünün ki! Teröre çözüm adı altında teröriste adli ve siyasi olmak üzere her türlü tavizi versin. Muhatap alsın. Anlaşma imzalasın. Sonrada terörden muzdarip bir görüntü ortaya koysun. Tehditler savursun. Alkışta alsın.
Var mı böyle bir ülke?
Bir ülke düşünün ki! İzlenen siyaset çerçevesinde sınırlarında sıfır dost olsun. Komşu ülkelerin iç işlerine en akıl almaz sözlü ve fiili müdahalelerde bulunsun. Bölgesinde şüpheli hatta istenmeyen ülke konumuna gelsin. Ortaya çıkan kan, zulüm ve vahşete de fail bulup, hedef tahtası haline getirsin. Alkışta alsın.
Var mı böyle bir ülke? Var. Daha doğrusu böyle bir ülkeyi yöneten siyasi anlayış var. AKP var, Erdoğan var.
AKP iktidarları zanlı oldukları, çözüm bulamadıkları, başarılı olamadıkları, istediklerine ulaşamadıkları her konuda inkâr, hedef saptırma ve direk hedef haline getirme yolunu izlediler ve de izliyorlar.
İşte ekonomi. Yıllardır artan ihracatı, IMF'ye ödenen borcu anlatıp, dururlar. Ama zirvelere koşan ithalattan, IMF'ye olan borcun 40 katına çıkan dış borçtan, cari açıktan, dolar kurundan vs. hiç bahsetmezler.
İşte 17-25 Aralık. Beraber yürüyorlardı. Kilise açılışlarında çok mutluydular. Dua ediyorlar, dua istiyorlardı. Şimdi de bütün yükü terör örgütü ilan ettikleri anlayışın üzerine attılar. Kendileri rahatladı ama ülke yanıyor.
İşte Suriye, Irak, Yemen, Filistin, Müslüman olanın adeta hayat hakkı olmadığı bir yer haline getirilen İslam Coğrafyası.
Bir tarafta Irak'ta, Yemen'de, Libya'da, Afganistan'da, Filistin'de, Mısır'da milyonları öldüren veya öldürülmelerine ortam sağlayan ABD, İsrail zihniyeti, diğer tarafta ise Haçlı ve Siyonist zihniyete dur, diyen Rusya ve İran.
Ve bu Rusya ve İran'ı hedefe koyan Türkiye. Niçin ve kimin için?
Sayın Davutoğlu, 6 Ocak'ta şöyle diyordu; "Bütün dünyaya, vicdan sahibi her insana hitap ederek söylüyorum; Suriye'de masum sivillerin üzerine insafsızca, barbarca bomba yağdıran Suriye rejimi ve yandaşları, evet, Rusya da bu zulümlerin artık bir ortağı olmuştur."
Salondan alkışlar, alkışlar, alkışlar?
Hani hep soruyorlar ya! Ne işi var Rusya'nın, Suriye'de?
Hafif değiştirerek aynı soruyu ben sorayım; Ne oldu Suriye'deki, Rusya bu bölgeye gelmek zorunda hissetti kendini?
Neticede yolsuzlukları paralele, yasakları 12 Eylül ve 28 Şubat'a, yoksullukları "doymak bilmeyen iş adamlarına" havale edebilirsiniz. Ama şimdi ortada kan var. Hem bölgemizde, hem de ülkemizde kan akıyor.
Bunun bedelini havale kaldırmaz. Herkesin aynaya iyi bakması lazım. "Ben ne yaptım ki, Allah (c.c) bu belayı hem bana, hem de milletime yaşatıyor" demesi lazım.
Milletimizin de, 'biz ne yaptık ki, başımızdan bela eksik olmuyor" sorgulaması yapması lazım?
Var mı böyle bir ülke?
Bir ülke düşünün ki! Dini söylemlerle iktidara gelsin. Her ortamda din, iman vurgusu yapsın. Ama o ülkede, İslam adına ne kadar haram iş varsa (zina, faiz, hırsızlık, gasp, cinayet, aldatma vs. gibi) ülke tarihinde görülmemiş rakamlara ulaşsın ama o iktidar, suçlu arasın, hedef göstersin. Alkışta alsın.
Var mı böyle bir ülke?
Bir ülke düşünün ki! Halk arasındaki gelir dağılımında uçurumlar oluşsun. Açlıktan, yoksulluktan insanlar yaşam ümitlerini kaybetmiş olsun. Ve o ülkenin iktidarı sosyal adaletten, kalkınmışlıktan, huzur ve güven ortamında bahsetsin. Alkışta alsın.
Var mı böyle bir ülke?
Bir ülke düşünün ki! Teröre çözüm adı altında teröriste adli ve siyasi olmak üzere her türlü tavizi versin. Muhatap alsın. Anlaşma imzalasın. Sonrada terörden muzdarip bir görüntü ortaya koysun. Tehditler savursun. Alkışta alsın.
Var mı böyle bir ülke?
Bir ülke düşünün ki! İzlenen siyaset çerçevesinde sınırlarında sıfır dost olsun. Komşu ülkelerin iç işlerine en akıl almaz sözlü ve fiili müdahalelerde bulunsun. Bölgesinde şüpheli hatta istenmeyen ülke konumuna gelsin. Ortaya çıkan kan, zulüm ve vahşete de fail bulup, hedef tahtası haline getirsin. Alkışta alsın.
Var mı böyle bir ülke? Var. Daha doğrusu böyle bir ülkeyi yöneten siyasi anlayış var. AKP var, Erdoğan var.
AKP iktidarları zanlı oldukları, çözüm bulamadıkları, başarılı olamadıkları, istediklerine ulaşamadıkları her konuda inkâr, hedef saptırma ve direk hedef haline getirme yolunu izlediler ve de izliyorlar.
İşte ekonomi. Yıllardır artan ihracatı, IMF'ye ödenen borcu anlatıp, dururlar. Ama zirvelere koşan ithalattan, IMF'ye olan borcun 40 katına çıkan dış borçtan, cari açıktan, dolar kurundan vs. hiç bahsetmezler.
İşte 17-25 Aralık. Beraber yürüyorlardı. Kilise açılışlarında çok mutluydular. Dua ediyorlar, dua istiyorlardı. Şimdi de bütün yükü terör örgütü ilan ettikleri anlayışın üzerine attılar. Kendileri rahatladı ama ülke yanıyor.
İşte Suriye, Irak, Yemen, Filistin, Müslüman olanın adeta hayat hakkı olmadığı bir yer haline getirilen İslam Coğrafyası.
Bir tarafta Irak'ta, Yemen'de, Libya'da, Afganistan'da, Filistin'de, Mısır'da milyonları öldüren veya öldürülmelerine ortam sağlayan ABD, İsrail zihniyeti, diğer tarafta ise Haçlı ve Siyonist zihniyete dur, diyen Rusya ve İran.
Ve bu Rusya ve İran'ı hedefe koyan Türkiye. Niçin ve kimin için?
Sayın Davutoğlu, 6 Ocak'ta şöyle diyordu; "Bütün dünyaya, vicdan sahibi her insana hitap ederek söylüyorum; Suriye'de masum sivillerin üzerine insafsızca, barbarca bomba yağdıran Suriye rejimi ve yandaşları, evet, Rusya da bu zulümlerin artık bir ortağı olmuştur."
Salondan alkışlar, alkışlar, alkışlar?
Hani hep soruyorlar ya! Ne işi var Rusya'nın, Suriye'de?
Hafif değiştirerek aynı soruyu ben sorayım; Ne oldu Suriye'deki, Rusya bu bölgeye gelmek zorunda hissetti kendini?
Neticede yolsuzlukları paralele, yasakları 12 Eylül ve 28 Şubat'a, yoksullukları "doymak bilmeyen iş adamlarına" havale edebilirsiniz. Ama şimdi ortada kan var. Hem bölgemizde, hem de ülkemizde kan akıyor.
Bunun bedelini havale kaldırmaz. Herkesin aynaya iyi bakması lazım. "Ben ne yaptım ki, Allah (c.c) bu belayı hem bana, hem de milletime yaşatıyor" demesi lazım.
Milletimizin de, 'biz ne yaptık ki, başımızdan bela eksik olmuyor" sorgulaması yapması lazım?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025