Yüz yıllardır madden ve manen dünyanın kanını emen, insanları vatansız, topraksız, aç, susuz bırakan ABD ve Avrupa, bir virüsle evden çıkamaz hale geldi.
ABD ve Avrupa'da yaşayan insanlar bu hallerinden ders çıkarıp, kendilerini yönetenlerin vahşiliklerine dur, derler mi bilmem ama diyeceklerini de zannetmiyorum.
Ülkemize gelirsek! Terör, PKK-PYD, Fırat'ın doğusu, batısı, Eset, mülteciler, Kıbrıs, Akdeniz, ekonomi, enflasyon, işsizlik vs. gündemden bir anda düştü. Tek konu var; virüs.
Hükümet de teyakkuzda. Peş peşe açıklamalar, kararlar, tatiller, uyarılar yayınlanıyor. Arada bir rakamlar açıklanıyor.
Dedim ya! Bu aykırı bir yazı. Onun için virüsün sağlık boyutunu uzmanlar değerlendiriyor, uyarılarına kulak verelim. Biz siyasi, sosyal, ahlaki ve ekonomik boyutuna aykırıca bakalım!
Meclis, parti grup toplantı salonları, odalar vs. temizleniyor. Çok güzel. Peki, malum virüsten çok daha tehlikeli ve yıkıcı olan inancımızda, kültürümüzde, örfümüzde olmayan parti liderleri, yetkilileri ve vekillerin kullandıkları o gayri ahlaki söz ve kavramlar da temizleniyor mu?
Adalet Bakanlığı ve yargı kurumları, mahkeme salonları da aynı temizlikten geçiriliyor. Peki, vicdanlarda bir temizlik hamlesi var mı? Yarın temiz kurum ve salonlarda tertemiz kararlar verilebilecek mi?
Ya Diyanet!
Diğer kurumlarda olduğu gibi Diyanet'te de kurumsal temizlik yapılıyor. Hutbelerde de tedbir, takdir arasındaki çizgi vurgulanıp, temizlik uyarısı yapılıyor.
Benim dikkatimi çeken ise Diyanet işleri Başkanının 'kul hakkı' vurgusu idi. Başkan; "Kendi sağlığımız yanında başkalarının sağlığını da tehlikeye atacağımızı, bunun da kul hakkı olacağını unutmayalım" dedi.
Birazcık dini bilgisi olan birisi olarak başkanın bu açıklaması çok garibime gitti. Allah'ın (c.c) hakkını, hududunu koruyamayan, bu konularda sessiz kalanlar şimdi kul hakkından bahsediyor.
Zina, Allah'ın (c.c) hududu idi. Yasa çıkarıldı. Diyanet sustu.
Domuz eti, gayrimüslimin (Müslüman olmayanların) kestiği hayvanların etinin yenmeyeceği Allah'ın hududu idi. Diyanet yine sustu.
Faiz, Allah'ın (c.c) hududu idi. Diyanet uzun süre sustu. En son malum fetvayı verdi.
Yahudi ve Hıristiyanlarla ilişkilerde Allah'ın hududu nettir. Bu hududun nasıl ve kimler tarafından çiğnendiği ve sonuçları da ortadadır. Diyanet ise ortada yok.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Kul hakkına gelirsek! Ülkemizdeki yaşam koşulları ortada. Diyanet'in görevleri de ortada.
Böyle bir kurumun başındaki şahıslar biri zırhlı olmak üzere milyonlarca liralık araçlara neden binerler? Bu israf, kul hakkı değil mi?
Bugün israf ve kul hakkından bahseden Diyanet'in, 20 milyon TL ödeyip, 5 yıldızlı otel kapatıp hizmet içi eğitim vermesinin dindeki karşılığı nedir?
Ülkemizde geçmiş yıllara göre zina, fuhuş, gasp, cinayet, hırsızlık, taciz gibi adi suçlar % 300, 400, 500 artmışken, insanların 'deizme' kaydığını bizzat yetkili ağızlar söylerken, camiler yaşlılar toplanma merkezi haline, imamlar namaz kıldırma memuru haline gelmişken Diyanet'e, 8 bakanlıktan fazla bütçe ayırmak kul hakkı değil midir?
Ekonomiye gelirsek!
Dünya genelinde sınırlar kapatılıyor, uçuşlar iptal ediliyor. Yani ticaret sekteye uğradı. Alamıyorsun, satamıyorsun. Alsan şüpheli! Satsan şüpheli!
ABD ve Avrupa ülkeleri virüsle mücadele için milyarlarca dolar, euro fon hazırladıklarını açıkladı.
Ya ülkemizde? Doları frenlemek için merkez bankası rezervlerinin yarısı gitti. Bugünler için ayrılan ihtiyaç akçesi çoktan gitmişti. Borç batağı malum.
Tüketim azaldı, vergi gelirleri de azaldı. Petrol fiyatları düştüğü için akaryakıta da zam yapamıyorlar. Vatandaş eve kapandığı için elektrik, su, doğalgaz zamları da tepki çeker.
Ne yapacak hükümet? Ben söyleyeyim; 'Takdiri ilahi, bu bir imtihan. El ele vererek bu zorlukları hep beraber aşacağız' mealindeki cümlelerle fatura millete çıkarılacak.
Oysa Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Milli Ekonomi Modeli kapsamında milli paramız piyasada olsaydı, tarım ve hayvancılık politikalarıyla silolarımız dolu olsaydı, madenlerimiz devlet-millet iş birliğiyle çalışıyor olsaydı herkesin sağlığı da, keyfi de yerinde olurdu.
Neticede! Bu virüste gelip, geçer. Ama kalpleri virüslü olanlar iyileştirilmedikten ya da ayrıştırılmadıktan sonra güzel günler beklemek sadece hayal olur.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024