…(Dünden devam ediyoruz)
İmam Hasan (a.s.) bu sözleri söyledikçe, düzgün konuşmasının mucizevi güzelliği, Yahudi Salih'in ruhundaki aynada karanlığın ve eğri yolun pasını yavaş yavaş sildi ve irşada benzeyen tatlı sözleri kendisine tesir etti, gözünden damla damla yaşlar dökerek dedi ki:
"Ey şehzade! Gönül alan sözlerinin sıralanışı canımın gerdanına kement oldu ve eşi olmayan sözlerinden sızan tatlı sular, iman bahçesine tazelik ferahlığı verdi ve ruhumun fidanlığını sevindirdi."
Yahudi Salih sözlerini şöyle tamamladı: "Ey taze çocuk! Kardeşini sana ancak beni iman dairesine çekip şehadet kelimesini öğrettiğin vakit teslim edebilirim."
İmam Hasan (a.s.) Yahudi Salih'e şehadet kelimesini öğretti. O da kalbinin temizliği ile Müslüman oldu.
Hazreti Hüseyin'i (a.s.) evinden çıkardı. Başının üstünden bir tabak altın ve gümüş akçe saçtı. Ve Hasan'a (a.s.) teslim etti.
Hasan (a.s.), kardeşi Hüseyin'i (a.s.) annesi Fatıma'nın (a.s.) huzuruna getirdi. Hüseyin'in (a.s.) ayağının eve basması ile ayrılık mihneti de son bulmuş oldu.
Yahudi Salih bir gün geçtikten sonra akrabasından yetmiş Yahudi'yi Müslüman edip, Hazreti Fatıma (a.s.)'ın evinin kapısına gelerek O'nu ziyaret etti. Dergâhına yüz sürüp, "Ey masume! Ben bir hata ettim. Günahımı bağışla" diye yalvardı.
Hazret-i Fatıma (a.s.): "Ey Salih! Ben, senin günahını bağışladım ama çocuğumun babasından da af dile ki O, velilerin serveri ve vasilerin en başıdır" diye cevap verdi.
Nihayet Yahudi Salih, Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) gazadan dönünceye kadar sabretti. Ve Murtaza'nın hizmeti ile şeref bulunca hâlini bildirdi.
Hazreti Murtaza: "Ey Salih! Ben günahını bağışladım ama çocuklarımın kadri yüksek, dedelerinden de af dilemen gerekir. O ki, nebilerin efendisi ve Hüda'nın yaratıklarının en faziletlisidir" dedi.
Salih ağlaya ağlaya Hazreti Muhammed'in (s.a.v.) huzuruna koştu. Hâlini anlattı.
Hazreti Muhammed (s.a.v.) buyurdu ki: "Senin, Bana söylediğin özürler, senin İslam olmandan dolayı makbuldür.
Ama Hasan ve Hüseyin Allah'ın sevgili kullarıdır. Onların incinmesinden elbette ki Allah (c.c.) üzülmüştür. O'na da günahlarını bağışlatman gerekir."
Biçare Salih sahralara düştü. Feryat ve figanla inleyip dururdu. Salih on yedi gün sersem sersem ve başıboş gezerek hasret ve şaşkınlıklarla ağlayıp durdu. On sekizinci gün Cebrail, Hazreti Muhammed (s.a.v.)'e yeryüzü ve gökyüzü Padişahının selamını getirdi:
"Ey dünyanın efendisi! O biçarenin tövbesini kabul ettim. Günahlarının üzerine af kalemi çekip bağışladım. Kendisine müjde haberini eriştir" dedi." (Prof. Dr. Haydar Baş'ın İmam Hüseyin eserinden)
* * *
İmam Hüseyin'in (a.s.) bir gün esir edilmesi bile kendisi, kardeşi Hz. Hasan, annesi Hz. Fatıma (a.s.), babası Hz. Ali (a.s.) ve Resûlullah (s.a.v.)'i ve de Yüce Allah'ı (c.c) incitmiştir. Bu yanlışı yapan, kendini Cenab-ı Hakk'a affettirmek için ne çileler çektiğini görüyorsunuz.
Şimdi düşünün! İmam Hüseyin'in kanını, "Allah rızasına mazhar olacaksınız, cennetle şerefleneceksiniz, İslam adına savaşıyorsunuz' gibi büyük bir aldatma ve hıyanet içerisine girip, Hz. İmam'ın mübarek vücudunda onlarca kılıç darbesi açanlar, bu büyük vebali nasıl ödeyeceklerdir!
Allah (c.c) onlara lanet etsin, etti de. O zihniyette olanlara da lanet etsin.
- Osmanlı’da vergiyi tabana yaymıştı / 15.09.2025
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025
- Vahşet adasındaki kilisede ayin var / 06.09.2025