Hep söylüyoruz! Bazı kavramların sırf isimlerinin ağırlığı bile toplumda etki yapar. Örneğin terör, terörist, hain, hırsız, zillet gibi.
Ama başta en yetkili isimler olmak üzere siyasetçiler bu kavramları da sıradanlaştırdı. Eskiden adama 'hain' dersen hakaret sayardı. Şimdi devleti yönetenler, birbirlerine hain diyor, terörist diyor, yalancı diyor.
Şimdi envanterlerine, 'yalan terörü' kavramını da eklediler.
Evet, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Türkiye yangınlara hızlı müdahalesiyle örnek oldu' başlığı atan ve 'Türkiye'nin orman yangınlarıyla mücadelede dünya ülkeleri tarafından kıskanıldığını' haber yapan A-haber televizyonunun canlı yayınına katıldı.
Her zaman ki gibi Türkiye'nin konuştuğu iddiaların hiç birini kabul etmedi. Kendilerini yüceltti. Yaptıklarını anlattı. Yapmadıklarına hiç değinmedi. Eksiklikleri, hataları, yanlışları rakiplerine attı.
Yine muhalefeti ve bazı medyayı hedef gösterdi. Devlet başkanı olarak sorumluluğu belediye başkanlarına attı.
Ve o cümleyi kurdu; "Şimdi Türkiye'de yalan terörü var mı? Var. Kim yapıyor bu işi? Muhalefet yapıyor, acayip bir şekilde. Adına bir de 'algı operasyonu' diyorlar."
(Bu cümleleri duyduğumda aklıma ilk gelen Oslo görüşmesiydi. Görüşende, görüştü diyende neydi?)
İşin ilginci (!) bu cümlenin ardından da; "Benim her zaman belediye başkanlığımdan bu yana biliyorsunuz ben, dikey mimariye karşı olduğunu söyleyen, bunu savunan bir insanım. Betona nasıl olur da ben sahip çıkarım? Böyle bir şey kesinlikle bir defa söz konusu değil" cümlelerini kurdu, ispat istedi.
Maslak, Zincirlikuyu, Levent, Mecidiyeköy, Taksim, Beşiktaş, Ataşehir, Ümraniye, Esenyurt, Küçükçekmece, Zeytinburnu hülasa İstanbul'un tamamı dikey mimariye, betona karşı olduğunu iddia eden Sayın Erdoğan'ın yönettiği hükümetler tarafından beton oldu. Bütün büyükşehirler de aynı kaderi yaşıyor.
Hepsini geçtim! Oradaki gazeteciler birisi de, 'Sayın Cumhurbaşkanım! Saray'dan bakınca TOGO kuleleri gözükmüyor mu' sorusunu bile soramadı!
Sayın Erdoğan yayında kendi, kendine 'devlet olarak görevimiz nedir' sorusunu sordu ve şöyle cevapladı;
"Devlet olarak bizim görevimiz, birinci derecede tarım, orman, hayvancılık, yani bütün bu ormanların bakımı, ormanların bu noktadaki ıslahı ve Allah göstermesin işte bu tür yangınlar olduğu zaman ormanların bu noktada söndürülmesi vesaire bunlar birinci derecede bizim sorumluluğumuzdur."
Demek ki, belediye başkanlarına, medyaya, sosyal medyaya, muhalefete yapılan eleştiriler yersizmiş, hedef saptırmaymış, algı operasyonuymuş!
Düşünün şimdi! Nüfusları yüzölçümleri, orman alanları Türkiye'den kat ve kat az olan Yunanistan'ın 38, Fransa'nın 26, İtalya'nın 19 ve İspanya'nın 17 yangın söndürme uçağı varken Türkiye'nin sadece 3 yangın söndürme uçağı varsa (ki, onlarda kiralık) ve ülkemizdeki yangınlar hala söndürülemediyse bunun sebebi o, şu, bu değil bizzat devleti yöneten iktidardır.
Tarihler 9 Ekim 2020'yi gösteriyordu. Hatay'da büyük bir orman yangını başlamıştı ve BTP lideri Hüseyin Baş; 'Makam araçları yerine yangın söndürme araçlarına yatırım yapma fikrini artık tartışmalıyız. Geçmiş olsun Hatay' mesajını yayınlamıştı.
Bir yıl geçti. Sayın Baş şimdi; 'Keşke geçen sene yaptığımız çağrıya kulak verilseydi. Hem canlarımızı hem itibarımızı korurduk. Ama olsun biz millet olarak bu badireyi de aşacak cennet vatanımızı koruyacak güçteyiz.'
Haksız mı? Sonuna kadar haklı.
Herkes eteğindeki bakmak zorundadır. Ama AKP hiç bakmıyor. Sayın Erdoğan; "Son 19 yılda afetlerle mücadelede profesyonel bir yaklaşım sergiledik' diyor.
Rakamlar tam aksini söylüyor. Bir örnek; Sadece 2020 yılında dünyada 6.5 büyüklüğünün üzerinde 22 deprem yaşandı. Bunlardan üçü ülkemizde yaşandı ve 83 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Türkiye dışındaki 7 farklı ülkede gerçekleşen 6.5 ile 6.9 arasındaki 12 depremde ise sadece 2 kişi yaşamını yitirdi. Dünyadaki 7 ve üzeri depremlerde ise toplam can kaybı 13.
Yazacak çok şey var ama şunu ifade edeyim ki, bu ülkede 19 yıllık tek parti yönetiminin tek başarısı 'algı yönetimidir'.
Sahaya bakın! Yangını kontrol altına almak yerine algıyı kontrol altına alıp, aklanmak istiyorlar.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024